Reklam Alanı

TEVBESİNİ DUYURMAK

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

Açıktan işlenen günahın tevbesini mutlaka açıktan yapmak gerekmez. Açık yapıldı diye, her günahın tevbesini açıktan yaparak, günahını başkalarına da duyurmak doğru olmaz. 

İki Hadis-i Şerif meali şöyledir:

“Günah işleyen, günahını kimseye söylemesin, onu örtsün ve tevbe etsin.” [Beyheki]

“-‘Gece şu günahları işledim’ diye söylemek, günahı açıkça işlemekten sıkılmamak demektir. Rabbi gece suçunu örtmüşken, sabah Allah’ın kapattığı bu örtüyü kaldırmamalıdır.” [Buhari]

Tevbeyi açıktan yapmak gerekir demek, o günahı işlerken görenlere ve o günahı işlediğini bilenlere tevbeyi duyurmak demektir, yoksa bilmeyenlere de duyurmak demek değildir. 

Bir Hadis-i Şerif meali şöyledir:

“Gizli işlediğin günaha gizli, açık işlediğin günaha açık tevbe et.” [Taberani]

İstiğfar etmek

“Ölmüşleriniz için istiğfar edin” deniyor. İstiğfar etmekle, istiğfar okumak ayrıdır. İstiğfar okumak, Estagfirullah demek veya istiğfar duasını okumaktır. İstiğfar etmek ise, hayır hasenat yaparak, günahların affına sebep olmak demektir. Sevabı ölüler için, kurban kesmek, Kur’an okumak, cami ve çeşme gibi hayır hasenat yapmak, istiğfar etmek olur.

Bir kişi, “Ya Resulallah, ölmüş olan ana babamın günahlarının affı için ne yapmam gerekir” dedi. Peygamber Efendimiz, “Onlar için dua et, Kuran-ı Kerim oku ve istiğfar et” buyurdu. (Ey Oğul İlmihali)

İstiğfar etmek, her çeşit hayır hasenat yapmak demektir.

Tevbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur. Doğrudan Cennete gider. Ama tevbesini duyurmadığı için, biz onu yine zındık olarak bilip, “Zındık öldü, Cehenneme gitti” dersek sorumlu olmayız. Aksine salih bir Müslüman, dinden çıkıp kâfir olarak ölse, bunun dinden çıktığı ve kâfir olarak öldüğü bilinmediği için, bu kişi için “Cennete gitti” dersek sorumlu olmayız. Çünkü dinimiz zahire göre hüküm verir, kalblerini bilemeyiz. Her fırsatta Müslümanlığın aleyhine konuşanlar, İslamiyet’e düşmanlığı ile ün kazananlar, ölünce, “Belki tevbe etmiştir, tevbesini gizlemiştir” diyerek onları rahmetle anmak caiz olmaz. Aksine, İslâmiyet'e büyük hizmetleri olan kimse, belki kâfir olarak ölmüştür diye, onu kötülemek de caiz olmaz.

Açıktan işlenen günahın tevbesini mutlaka açıktan yapmak, “Ben şu günahı işliyordum, tevbe ettim” demek gerekir diyenler de oluyor. Açık yapılsa da, her günahın tevbesini açıktan yaparak, günahını başkalarına da duyurmanın günah olduğu Hadis-i Şerifle de bildiriliyor. Sadece, günah işlediğimizi bilenlere, bizi hâlâ o günahı işliyor sanmamaları için, tevbe ettiğimizi duyurmamız iyi olur.

Mâ kerihallah

“Estagfirullah min külli mâ kerihallah” istiğfarındaki kerihallah ifadesi için doğrusu kerimallah olacak diyenler oluyor. Ancak öyle söylemeleri yanlıştır. Kerihallah tek başına kullanılmıyor. Bu istiğfarın mânası şöyledir:

“Ya Rabbi, beğenmediğin, razı olmadığın, kerih olan şeylerden birini yaptıysam, beni affet. Yapmadıklarımı da yapmaktan koru.”

Ma kerihallah = Allah'ın kerih gördüğü beğenmediği şeyler demektir. Kerim demek çok yanlıştır. O zaman mâna şöyle olur:

“Ya Rabbi, beğendiğin, razı olduğun, şerefli, kerim şeylerden birini yaptıysam, beni affet! Yapmadığım şerefli işlerden beni koru.”

Görüldüğü gibi mâna çok değişiyor, çok tuhaf oluyor. Kesin bilmediği şey hakkında hüküm vermek yanlış olur. Dinî konularda dikkatli olmaya çalışmalıdır.

“Gizli işlediğin günaha gizli, açık işlediğin günaha açık tevbe et” hadisine uyarak açıktan işlenen günahın tevbesi açıktan yapılırsa, günahımızı duymayanlara da duyurmuş oluruz ki, herkese duyurulması uygun olmaz. Günahı başkalarına duyurmak günahtır. 

İki Hadis-i Şerif:

“Günahı işleyen, günahını kimseye söylemesin, onu örtsün ve tevbe etsin.” [Beyheki]

“-‘Gece şu günahları işledim’ diye söylemek, günahı açıkça işlemekten sıkılmamak demektir. Rabbi gece suçunu örtmüşken, sabah Allah’ın kapattığı bu örtüyü kaldırmamalıdır.” [Buhârî]

“Tevbeyi açıktan yap” demek, “O günahı işlediğini bilenlerin, görenlerin, sana suizan etmemeleri için, tevbeni sadece onlara duyur” demektir, yoksa “Bilmeyenlere de duyur” demek değildir. Aslında günahını bilenler uzaktaysa veya bildirmenin faydası yoksa, onlara da duyurmak gerekmez.

Bir kimse gizli işlediği günahına alenen tevbe etse elbette sahih olur. “Gizli işlediğin günaha gizli, açık işlediğin günaha açık tevbe et” ifadesi Hadis-i Şeriftir. Bu Hadis-i Şerif, gizli işlenen günahın tevbesi gizli olmazsa sahih olmayacağını göstermiyor. “Gizli işlediğiniz günahları kimseye duyurmayın” demektir. Günahı duyurmak da ayrıca günahtır.

Açıktan işlenen günahın tevbesini gizli yaparsak, hiç kimse, bizim o günaha tevbe ettiğimizi bilmez. Bizi hep o günahı işliyor zanneder. Müslümanları bu zandan kurtarmak için, işlediğimiz o günahı bilenlerin yanında tevbe ettiğimizi onlara bildirmek gerekir. Yoksa tevbe edip, kimseye duyurmasak da, tevbemiz sahih olur.

Kâfir olarak bilinen biri, Müslüman olsa, Müslümanlığını hiç duyurmasa, insanlar onun Müslüman olduğunu bilmez. Cenaze namazını kılmaz, Müslüman mezarlığına koymaz. Müslüman olduğunu duyurması, Müslümanların kendisine Müslüman muamelesi yapması içindir. Yoksa tevbesinin, imanının makbul olması için değildir.

“İstiğfar okuyunuz. İmdadınıza yetişirim”

İstiğfar etmek, estağfirullah demektir. Bunun manası; “Beni affet Allahım" demektir. 

Hadîs-i Şeriflerde;

“Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.”

“Günahına pişman olmayıp, dili ile istiğfar eden, günahında devam edicidir. Rabbi ile alay etmektedir” buyuruldu.

Muhammed Osman Hindî hazretleri Fevâid-i Osmâniyye kitabında buyuruyor ki:

“Şifa için okunacak dua yazmamı istiyorsunuz. Şifa için, tevbe ediniz ve istiğfar duasını çok okuyunuz.” Yani, Estagfirullâhel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv el hayyel kayyûme ve etûbü ileyh deyiniz! Ölümden başka bütün dertlere, hastalıklara karşı faydalıdır. Ölüm hastasının ağrılarını, sancılarını yok eder, rahat ölmesini sağlar. 

Hûd Sûresinin 52. Âyetinde mealen;

“İstiğfar okuyunuz. İmdadınıza yetişirim” buyuruldu. 

Hadîs-i Şerifte;

“İstiğfara devam edeni Allahü Teâlâ dertlerden kurtarır” buyuruldu.

Her zaman ve her yerde ve namazlardan sonra ve yatarken, manalarını düşünerek, çokça; “Estağfirullah min külli mâ kerihallah” veya kısaca “Estağfirullah” demelidir. Allahü Teâlâ, şifa ve halas ve dileklerini ihsan eder. Muhammed Masum hazretlerinin mektubundaki Hadîs-i Şerifte; “Kalbim üzerinde perde hasıl oluyor. Her gün yetmiş kere istiğfar ediyorum” buyuruldu.

Hadîs-i Şeriflerde;

“Allahü Teâlâ, günah işleyip sonra pişman olan kulunu, istiğfar etmeden önce affeder.”

“Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tevbe edince, Allahü Teâlâ, tevbenizi kabul eder” buyuruldu. Bu Hadîs-i Şerifler, kul hakkı bulunmayan günahlar içindir. 

Hadîs-i Şerifte;

“Günah, üç türlüdür: Kıyamette mağfiret olunmayan, terk edilmeyen ve Allahü Teâlâ dilerse affedeceği günâh.”

Kıyamet günü muhakkak affolunmayacak günah, şirktir. Şirk, burada her türlü küfür demektir. Tevbesiz, yani helalleşmeden affedilmeyecek olan günah, kul hakkı bulunan günahtır ve namaz borcudur. Allahü Teâlâ’nın dilerse affedeceği günah, kul hakkı bulunmayan günahlardır.

Büyük bir günah işledik. Sonra tevbe ettik. O günahı hatırlayınca, her hatırlayışta istiğfar gerekir.

Tevbe için namaz kılma mecburiyeti yoktur. Namaz kılıp dua ederek Allahü Teâlâ’ya sığınmak iyi olur. Pişman olmak tevbedir.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)

TEVBESİNİ DUYURMAK
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.