İnsanı yaratan Allah, tekemmül ve mutluluğa erişmesi için din göndermiştir. Yaratan, elbette ki yarattığı eser için neyin iyi neyin kötü olduğunu en iyi bilendir. Din diye adlandırılan Allah’ın kanunları, emir ve yasakları insan fıtratıyla uyum içindedir; insan için ondan iyisi düşünülemez. Haberimiz olmadan vücudumuzu çalıştıran Allah, bizi bizden daha ziyade düşünür. Bu nedenle insan, hayatın kılavuzu olarak gönderilen dinin kurallarına tereddütsüz ve düşünmeden uymak ve Allah’a teslim olmak durumundadır.
Başta namaz olmak üzere dinin bütün kurallarında “kolaylık” gözetilmiştir. Sonuçları itibariyle büyük faydalar kazandıran ibadetler az, rahat ve hafiftir. “Allah sizin için kolaylık istiyor, zorluk istemiyor” (Bakara, 185) ayetiyle açıkça belirtilmiştir. Oruç gibi biraz meşakkatli olan ibadetlerde, kişinin zorlanmaması için gücü yetmeyenlere çeşitli ruhsatlar tanınmıştır.
Şeytanın tuzaklarından biri, kişinin kolay ve mevcut uygulama ve ibadetlerle yetinmemesini sağlayarak aşırıya kaçması ve zorluklu bir duruma getirmeye çalışmasıdır. Çünkü zorlaşınca, bir süre sonra yorucu ve usandırıcı olur. Sonuçta terk etmeye kapı açar. Bu nedenle “dinde zorlama yoktur” (Bakara, 256) ayetiyle, zorluk çıkarılmaması istenmektedir.
Dinde insanı zora sokup rahatını kaçıracak, sıkıntıya düşürecek hiç bir hüküm bulunmamaktadır. Böyle olan uygulamaların sorumlusu din değil, aşırılık taraftarı insanlardır.
Cuma hutbelerinin uzatılması böyledir. Peygamber (ASV), içinde yaşlı, hasta ve güçsüzlerin bulunabileceği dikkate alınarak cemaatle namazın dahi uzatılmamasını istemiştir. Özellikle Cuma namazı için camiye gelen ve çeşitli sıkıntıları, romatizma gibi ağrıları bulunan uygun ve rahat şekilde oturamayan Müslümanlar uzattıkça uzatılan hutbelerden büyük eziyet yaşamaktadırlar. Hutbenin uzunluğu ayakların uyuşmayacağı bir sürede bitirilmelidir ki, istifadesi büyük olsun. Uzun süre dizüstü oturamayan, dizinin, ayağının ağrısıyla meşgul kimse, hutbede verilen önemli mesajlara dikkatini veremez. Kısa bir mesajın verildiği kısa süren bir hutbe, ayakların uyuşturacak kadar uzun süren hutbeden çok daha etkilidir. Cuma hutbesi, namazın bir parçası olması itibariyle, namazı sıkışık vaziyette kılmak mekruh olduğu kadar, hutbeyi sıkıntılı durumda dinlemek de mekruhtur. Hutbenin uzatılmasının sıkıntılara sebep olacağı kaçınılmazdır. Bu nedenle hutbenin uzatılması da mekruh görülmüştür.
Farzların yanı sıra sünnetlerin de bir takım abartılarla zorlaştırıldığını görüyoruz.
Onlardan biri de “sağ taraf üzere uyumak”tır. Hiç şüphe yok ki uyku, vücudun fıtri bir ihtiyacıdır. Bu ihtiyacı karşılama şekli, kişinin rahatına bağlıdır. Hadislerde bildirilen “sağ tarafa yatma” işlemi, yatmanın başlangıcını kastetmektedir. Yani sağ ile başlamak esastır. Sürekli sağ taraf üzerine uyumak değildir. Çünkü hadis, abdest alıp yatağa girmekten, sağ tarafa uzanıp dua etmekten de söz etmektedir. Buhari’de kayıtlı olan ilgili hadiste Peygamber (ASV) şöyle buyurmuştur: "Yatağına vardığın zaman namaz için abdest alışın gibi abdest al, sonra sağ tarafın üzerine yat. Sonra da şöyle dua et: «Allah’ım, kendimi Sana teslim ettim. İşimi Sana bıraktım. Sırtımı Sana dayadım. Çünkü ümidim de ancak Sen’dendir. Sen’den sığınacak yer yine Sen'sin, Sen'den kurtulacak yer de yine Sen'sin. Allah’ım, indirdiğin Kitab'ına ve gönderdiğin Peygamber'ine îmân ettim!» de. Şayet o gece ölecek olursan sen fıtrat üzeresin. Sen bu sözleri, söyleyeceğin sözlerin sonuncusu yap." (Buhari, Vudu’, 75, Hadis no: 247)
Eğer sürekli sağ kolu üzerine uyuyunca kolu uyuşarak rahatını bozup sıkıntıya sokacaksa bu durum sünnetle bağdaşmaz. Bu, Kur’an ayetlerine de aykırıdır. “Sizin uykunuzu dinlenme yaptık” (Nebe’, 9) ayetinde uykunun yaratılış amacıyla bağdaşmaz. Uyku dinlenmek içindir, oysa, sürekli tek yan üzere uyunursa dinlenme yerine rahatsızlık verecektir. Nitekim Kehf suresinde Ashab-ı Kehf’in mağarada uykuları anlatılırken sürekli tek yanları üzere olmadıklarını şöyle açıklamaktadır:
“Uykuda oldukları halde, sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk.” (Kehf,18) Ayet, sürekli bir taraf üzerine yatılıp uyuşmaması için uykuda sağ yana yatıldığı kadar sol yana da yatılması gerektiğine işaret etmektedir. Demek ki rahatı bozacak uygulamanın, sünnetle bağdaşan bir yanı yoktur. Uyku, dinlenmek ve rahatlamak içindir; abartılı davranıp rahatını bozacak bir duruma düşmek için değildir.
0 Yorum