- İstişare etmemek
- Eleştiriye kapalı olmak
- Liyakatten uzaklaşmak
- İnsan tanımamak
- Kibir
- Sürekli aynı şeyi tekrarlamak
İster özel ister tüzel bir yapı olsun, baş aşağı gidiş varsa bu 6 maddenin hepsini birden görmek kuvvetle muhtemeldir.
Bu kriterlere uyan her “Çöküş adayı kurum ve kuruluşta” süreci hızlandırmaya yarayan yalakaları da unutmamak lazımdır.
Yapının dişe dokunur iş veya ciro üretememesi bir yana, asli işlerinde dahi aksamalar görülse de içeride oluşan fanus, sürekli pohpohlamayla günün sıkıcı geçmesini elimine eder.
Bir müddet sonra içerideki hayatla dışarıdaki hayat arasındaki fark iyice açılır ve artık dışarı adım atmak bile iyice sıkıcı olur. İçe kapanış tırmanır ve dış dünyadan şikayetçi olunur. İşte bu aşama, içeri ile dışarının kopukluğunun/birbirine uzaklığının erişeceği maksimum noktadır.
Sonuç olarak ya iflas ya da büyük bir pişmanlıkla tasfiye/bertaraf süreci başlar.
***
Ülkemizdeki şirketlerin ya da kurumların yöneticilerinin sık değişmesi ve kalıcı eserler ortaya çıkaramamasının esas sebebi de budur.
Göreve gelince veya seçilince farklı, bir kaç ay sonra farklı olabilen insan konseptimiz maalesef azınlık değil. Üç beş yalakanın fanusuna girmeye meyilli olan insanımız da azınlık değil.
Hal böyle olunca “Çöküş Gereksinimlerini” harfiyen yerine getiren insanımız çoğunluğu oluşturuyor. Artık bu konseptle karşılaşmak sıradanlaşıyor, aksine bir konseptle karşılaşmak ise sürpriz oluyor.
Bu durum sadece yöremiz veya ülkemiz için değil Ortadoğu’nun, Asya’nın ve Afrika’nın çoğu bölgesi için geçerli.
Siz siz olun, atadığınız ve/veya seçtiğiniz kim varsa, bu bölgelerin iflah olmaz hastalıklarına ne denli yatkın veya ne denli uzak olduğunu dikkat edin. Beklentinizi ona göre hizalayın, hayal kırıklığına uğramayın.
İyi okumalar...
0 Yorum