Yüce Yaratıcı, kâinat eserinde her şeye bir had ve sınır tayin ettiği gibi, dininde, emir ve yasaklarında da her şeye bir had koymuştur. Haramların, helallerin, ibadetlerin sınırları bellidir. Kur’an-ı Kerimde, çoğunlukla emir ve yasaklar bildirildikten sonra konuyla ilgili olarak “Sakın haddi aşmayın, Allah haddi aşanları sevmez.” buyrulmaktadır.
İbadetlerin yapılışı ile ilgili şart ve rükünlerin yanı sıra, sınırlarını oluşturan ciddiyet, adab, ihlâs ve samimiyet de onun haddini oluşturur. Adaba aykırı tutum ve davranışlar “mekruh” kavramıyla ifade edilmiştir. Yani mekruhlar da dış çerçevesini çizen sınır çizgisini oluşturur. Bundan ötesi haram alanına girer. Kurallarına uyulmayınca sınır aşılmış olur. İbadetin ruhu ciddiyet, ihlâs ve samimiyettir. Başta Abdest ve namaz olmak üzere dinin bütün emirlerinde buna dikkat edilmelidir. Örneğin, abdesti soran bir bedeviye, Resulullah (ASV) azalarını üçer kere yıkayarak abdestin alınışı gösterdikten sonra şöyle buyurmuştur: "İşte abdest budur, kim bundan fazla yıkarsa günaha girmiş, haddini aşmış ve haksızlık yapmış olur." (Ahmed b. Hanbel, II, 180, Hadis no: 6684.) Demek ki azaları üçten fazla yıkamak, suyu israf etmek abdestte haddi aşmak olur.
Yine bir gün Resulullah (ASV) bir bayram sabahı şeytan taşlamada kullanmak üzere mübarek avucuna fiske taşı büyüklüğünde çakıl taşları alarak yanındaki ashabına göstermiş ve “Ancak şunların emsalini atınız (yani bundan irilerini atmayınız.)” buyurmuş sonra da sözlerine şunu eklemiştir: “Ey insanlar! Dinde haddi aşmaktan sakınınız. Çünkü sizden öncekileri dinde aşırılık helak etti.” (İbn Mâce, Menâsik, 63, Hadis no: 3029.) Buna göre, şeytan taşlamak temsili simgesel bir işlemdir; bu nedenle kullanılan taşların kimseye zarar vermeyecek şekilde küçük olması gerekir. Ancak büyük taşları, terlik, şemsiye, cep telefonu gibi iri cisimleri fırlatmak, şeytan taşlama işleminde haddi aşmak olur. Bundan sakınılmalıdır.
Kulluğun en önemli bir sırrını taşıyan ibadetlerin başında dua gelir. Dua, kulun ihtiyaç ve dileğini arz ettiği Rabbiyle özel bir diyalogudur. Bu özel görüşme, ciddi ve içten olursa kulun kalbine huzur ve mutluluk verir. Ancak ciddiyetsiz, riya kokan, ya da adabına aykırı bir şekilde yapılanlar, haddi aşan dualardır. Kur’an-ı Kerim dualarda hududu şöyle belirtmiştir: “Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Biliniz ki O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf, 55.) Duada asıl unsur, zelilane bir şekilde ve toplumsal bir gösteri olarak değil, yalnız başına gizlice yalvarıp yakarmaktır. Peygamber (ASV)’ın dualarını öğretmek gibi eğitim-öğretim amacı dışında toplum içinde yüksek sesle, veya minareden yüksek ses cihazlarıyla ya da televizyonlarda bir gösteri mahiyetinde dua yapılması bu ayete aykırıdır.
Sa'd b. Ebi Vakkas (RA)’ın oğlunun şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir gün benim, "Ey Allahım! Senden cenneti, nimetlerini, güzelliğini, şunları ve şunları isterim. Cehennemden, cehennemin zincirlerinden, bukağılarından, şunlarından ve şunlarından... sana sığınırım" diye dua ettiğimi babam duyunca şöyle dedi: “Yavrucuğum! Böyle yapma, ben Resulullah (ASV'ın: "Duada haddi aşan bir topluluk gelecek" buyurduğunu işittim. Sakın sen onlardan olma! Şüphesiz sana cennet verilirse içindeki hayırlarla birlikte verilir. Cehennemden korunursan ondaki şerlerden de korunursun." (Ebu Davud, Tefriu' ebvabi'l-vitr, 23, Hadis no: 1480)
Resulullah (ASV)’ın haber verdiği “duada haddi aşanlar” galiba büyük ölçüde günümüzde bulunmaktadır. Gösterilerde, mitinglerde, televizyonlarda ciddiyetsiz bir şekilde bağıra-çağıra dua edenler, dua adabına uymayanlar, olmayacak dualar yapanlar, duada haddi aşanlardır. Bir de duayı alaya alanlar türedi. Yüklü bir miktardaki borcunu ödemeyip tahsil edilmek istenince meydana çıkıp protesto gösterisinde, “Ya Rabbi bu borcu başımızdan def eyle!” şeklinde dua ederek dua ile alay edenler, siyasi amaçlı eylemlerine duayı alet edenler, Hadis-i şerifin haber verdiği duada haddi aşan guruptandır. Mel’un İsrail’in Gazze’de çocuk, bebek, çocuk, yaşlı, kadın ayırımı yapmaksızın ölüm kusarak sürdürdüğü soykırıma karşı Müslümanların bir şeyler yapması, yaşadıkları ülkelerin sorumlu yöneticilerini harekete geçmeye zorlayıcı eylemlere girişmeleri, en azından boykota katılmaları gerekirken, bunun yerine ciddiyetten uzak, yapmacık dua mitingleri düzenlemek de duaya bir saygısızlık ve haddi aşmak nev’indendir. Herkes biliyor ki İsrail’i durdurmak için kavlî dua değil, fiilî dua gerekir. Fiili duaya yürekleri yetmeyenler, sözlü duayı rahatsız vicdanı teskin aracı veyahut kendilerinden bir hareket beklentisi içinde olanlara karşı bir şey yapmış görünme gösterisi yapmış oluyorlar. Bu şov duaları, İslam İşbirliği Teşkilatının toplanıp İsrail’i kınamasından farksızdır.
Dua ibadetin özüdür. Bu ibadetin cahillerin dilinde alay konusu olmasına sebep olmak ve değerden düşürmek de duada haddi aşmaktır. Bunların aklını başına alması gerekir. Dinin kurumlarıyla uğraşmayı bırakmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki, dinin sahibi olan Allah, haddini aşanlara hadlerini bildirecektir.
0 Yorum