Bilgi ile kişiliğin, bilgi ile kimliğin arasının olabildiğince açıldığı zamanları yaşıyoruz. Artık herkes her şeyi biliyor ama kendini bilmiyor; kişiliksiz ve kim/liksiz bilginin her yerde neşvünema bulduğu zamanları yaşıyoruz. Bilgi çok ama bilgelik nerede; bilgi çok ama kişilik oluşturan bilgi nerede? Kişiliğin iliği olan b/ilgi nerede? Niceliği olan bilgi, niteliği olan bilgiye ve dahası bilgeliğe dönüşmüyor. Çünkü modern bilginin ilgisi yok, modern bilginin gönlü yok, ruhu yok. O yüzden derinleştirmiyor. O yüzden kişiliğin ve de kimliğin iliği olan bilgiden uzağız bugün.
Kişiliğin iliği olan bilgiye nasıl ulaşacağız, kimlik inşa eden, bilgiçliğe değil, bilgeliğe ulaştıracak bilgiyi nasıl tespit edeceğiz? Başlangıç olarak bilginin insana yani bize yaptığına bakacağız. Bilgi bize, hayatımıza dokunuyor mu, bilgiyi içselleştirebiliyor muyuz, bilgi bizi olduruyor mu, öldürüyor mu? İnsanın; bilginin tahakkümünden kurtulabilmesi için ilgiye ihtiyacı var, b/ilgiye ihtiyacı var, hakiki b/ilgiye ihtiyacı var… İnsana değmeyen, insana dokunmayan, insana değer katmayan bilgi; değersiz bilgi olarak; malumatfuruşluktan öteye geçemeyecektir. Bilgi oldurmalı, insan bilgiyle ol/malı, bilgiyle d/olmalı, bilgiyle var olmalı insan…
Lüzumsuz bilgi insana yük olacaktır. Bilgi hamallığına götürecek olan bilgiden kurtulabilmek için “Hayy/at B/ilgisi”nden bahsediyoruz. Ne diyorduk: Hayy ile bağ kuramayanların hayata dair bilgileri eksik kalacaktır. İnsanın ve hayatın; bilginin tahakkümünden kurtulabilmesi için bilginin ve bilimin Hayy ile hayat ile temas kurması, hayata bir şeyler katması gerekecektir. Hayy’dan kopuk bir hayat olamayacaktır, belki biyolojik olarak sadece yaşamak olacaktır. Oysa yaşam ile hayat arasında, yaşam ile hayat kadar “boşluk” olacaktır…
Bilgiye irfan elbisesini giydirmek; nedir, bilginin her şeyden ve herkesten önce insanın kendini bilmesine imkân sağlayabilmesi… Salt bilgi, bilgiye akıl ile duyularla teması; irfan ise kalp ile gönül ile ruh ile teması dâhil eder. Bilgi için, göz ile kulak ile yaklaşım yeter iken; irfan, daha geniş anlamıyla gönülle olanı, gönüllü olanı arar. İrfan bu bağlamda b/ilgiye, gönülden bir ilgiyi gerektirecektir. Bilgiye bu kadar kolay ulaşılabildiği halde, bilmek ile eylemek arasındaki mesafenin her geçen gün daha fazla açılıyor olması, bilginin hayatın dışına atılması, hikmetten, irfandan, ve hakiki ilgiden uzaklaşmasındadır. Hikmetten, irfandan uzaklaşan b/ilgi, bilinçten feragat etmeye götürecektir. Bilinçli bilgi…
Kimliğin ve kişiliğin iliği olan bilgiye ulaşmak için; önce bizi kendimize getirecek bilgi, kendilik bilinci oluşturacak, bencilliğe değil ben/liğe ulaştıracak, beni ben’e ilikleyecek b/ilgiye ihtiyaç var. Bunun için de en başta insanın kendisine ilgisi gerekecektir, kendisinden çıkarak bir başkasına, ötekine ilgisi gerekecektir, hayata ilgisi gerekecektir. O zaman bilgi insana değecektir, hayata değecektir, başkasına, ötekine değ/ecektir. Bilgi, hayata değerek değ/ere dönüşecektir... İşte o zaman bilgi ile ilişki biçimimiz; kendimizi tanımaya, kendimizi aramaya, kendimizi bilmeye hizmet edecek ve insan bilginin nesnesi değil öz/nesi olabilecektir. Özne olabilmek için niceliksel bilgiden ziyade özü/müzü tanımamıza yarayacak bilgi; tam da ilgilenmemiz gereken bilgi bu. Zira insanı öz/ne kılamayan bilgi yüke dönüşecektir…
Hayati olan bilgi, hayata ve insana karşı ilgisiz kalamayan bilgidir; hayatla ve dünyayla ve en başta dünyamızla ilgili, “ilmi/hal”imize, kişiliğimize ve kimliğimize, kendiliğimize ve dahi varoluşumuza katma değer sunacak bilgidir. Bugün bilgi çoğaldı ancak sığlaştı, derinliğini yitirdi. Hepimiz her şeyi biliyoruz, zahmetsizce her bilgiye istediğimiz gibi ulaşabiliyoruz. Ancak bilincimiz yok. Mesele; bilgiyi çoğaltmak değil, bilgiyi anlamlandırmak, bilgiyi derinleştirmek, bilgiyi idrake ve şuura dönüştürebilmektir. Bu bağlamda modern bilgi anlayışının; hayata değer katan, bilgiyi değerle, hikmetle buluşturan, bilgiyi değer/li kılan anlayıştan uzaklaştığını ifade edebiliriz.
"Bilgi sağlığı bozuk insanların giderek çoğaldığı bir çağdayız... Bilgi sağlığı bozuk insanlar, bilgiyle mutsuz, bilgiyle kaygılı, bilgiyle yılgın, çökkün, sabırsız, sinirli, kıskanç, kafası karışık, bilgiyle zayıf iradeli, bilgiyle mızmız insanlardır. Elbette bilgiyle kibirli, bilgiyle kasıntılı, kendini beğenmiş, edepsiz, ölçüsüz, dengesiz, bilgiyle kaba, küçümseyici insanlar da vardır..." Böyle diyordu, Ahmet İnam; “Yaşamla Yoğrulmuş Bilgi” için bilgi sığlığından, bilgi sağlığına davet ediyordu. Bilgi sağlığımız için, her birimizin kendimize dair hayati olan bilgiye, varoluşsal bilgiye, dahası kimliğimizin, kişiliğimizin ve de kendiliğimizin iliği olabilecek; bilinç ve şuura dönüşecek bilgiye ihtiyacımız var.
0 Yorum