Kudüs esaret altında iken ben nasıl gülebilirim diye, tam kırk yıl gülmeyen Sultan Selahaddin'i Eyyubi; Kudüsün fethinden beş yıl önce Diyarbekir'e gelir. Diyarbekirli Müslüman kadınlardan bir grup, Sultan Selahaddin'i Eyyubi'ye; bizde bir emanet var onu sana versek olur mu diye sorarlar? Sultan Selahaddin'i Eyyubi, emanetin ne olduğunu sorduğunda, Diyarbekirli kadınlar: Ey Sultan bizler Diyarbekir'in en güzel güllerini toplayıp suyunu çıkardık ki, Kudüs fetholunduğunda; Mescid-i Aksa bu sularla kokutulsun. Duyduk ki sen bu işe (Kudüsün fethine) talip olmuşsun derler!
Sultan Selahaddin'i Eyyubi, Diyarbekirli kadınlardan emanet olarak almış olduğu gül sularını; tam beş yıl saklar. Kudüs fethedildiği zaman, Sultan Selahaddin'i Eyyubi, beni en çok etkileyen Diyarbekirli kadınlar olmuştur tarihi ve etkili sözünü söyler! Peki, o günden bu güne neler oldu neler yaşandı?
Eyyûbî devletinin kurucusu olan Selahaddin Eyyûbî 1171'de Mısır'ı ele geçirmesinden 1193 yılında ölümüne (55,56 yıl yaşında vefat etti) değin hüküm sürdüğü 22 yıllık hâkimiyet döneminde Mısır-Suriye-Filistin coğrafyasını yönetimi altında birleştirmeyi başarmış ve Kudüs Haçlı krallığını ortadan kaldırmakla; islâm âlemini tek çatı altında birleştirdiği gibi; Haçlı hakimiyetine de son vermişti. Tabi o kadar, kolay olmadı. Sultan Selahaddin'i Eyyubi, keskin zekası ve stratejik hamlelerle birlikte; yardım ve zaferin anahtarının ancak Allah'ın kudret elinde olduğuna inandığı için başardı.
Şöyle ki; "Mısır ve Suriye'nin Sultanı Selahaddin Eyyubi (1137-1193) İslam Ümmetini kendi gölgesi altında birleştirerek karşılık vermek için büyük bir hazırlık yaparak, 1187 yılında gerçekleşen Hıttin Savaşı'nda Haçlı ordusunu yenilgiye uğratmasıyla birlikte Kudüs'ü esaretten kurtarıp islamın hakimiyeti altına almayı başarmıştı o gün amma....?
Başardı başarmasına ama, tarihin seyri değişince, kısa bir süre sonra tekrar hüzün çöküvermişti nadide Kudüs'ümüzün üstüne. Osmanlı İmparatorluğu’nun Filistin’den çekilmesiyle, 11 Aralık 1917 günü Kudüs’e giren İngiliz komutan Edmund Allenby’nin, Şam'a girip ve Sultan Salahaddîn Eyyûbî’nin kabrini tekmeleyerek “Kalk, Selaheddin bak biz yine geldik!” demesi; Ümmetin bağrında yeni yaraların açılmasına yol açmıştı. Ve o yaralar hala da kanamaktadır. Aslında İngiliz komutanının Mesajı açıktı: “Sen Kudüs’ü Hıristiyanlardan geri aldın, ama bak, senin bıraktığın mirasa müslümanlar sahip çıkamadıklarından dolayı biz tekrar geri döndük demeye getiriyordu!
Aslına bakılırsa bu anekdot, Ortadoğu’nun bu günkü mevcut hali pür melaliyle ne kadar da örtüşmektedir...
Evet, Ümmet ve Kudüs; hatta Şam, Mekke ve Medine bile bu gün yeni bir Selahaddin'i Eyyubi beklemektedir. Zira, bu gün; tüm islâm coğrafyası hem hâkimiyet noktasında, hem ahlak ve siyasette, hem de fikren ve zihnen işgal edilmiş durumdadır... İngiliz generalin o gün söylediklerinin üzerinde, 110 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen; Ümmet hala paramparça. Ve hali hazırda ümmeti tek çatı altında tutan ne bir halifeleri, ne bir Sultanları ne de bir padişahları yoktur ne yazık ki!
Demek ki, Sultan Selahaddin'in emanetine sahip çıkamadıkları için, Allah Ümmeti böyle büyük ftnelerin, belaların, savaş ve kaosların içine sürükledi. Allahın hükümleriyle hükmetmek yerine (Maide: 44,45 ve 47. Yusuf; 40) Avrupanın bir kaç sözde hukukçusunun yazmış oldukları metinlerleri anayasa diye alıp ona göre hareket eden bir Ümmetin çocukları, bırakın Kudüs'ü kurtarmaları, kendilerini bile idare edemezler. O zaman İngiliz general Edmund Allenby’in yüz küsür yıl önce söylediği söz, hala geçerliliğini koruduğunu kim inkâr edebilir ki?
Ümmet bu gün; sakladıkları gül sularını Sultan Selahaddin'i Eyyubi'ye; al bu sular sana emanet, "Kudüsü fethederken Diyarbekir'in güzel gül sularıyla kokulandır diyen; Diyarbekir'in imanlı analarının o ruhuna muhtaç olduğu kadar; Sultan Selahaddin gibi, Kudüs esartteyken ben nasıl gülebilirim diyen yeni bir Selahaddin'e de acilen ihtiyacı vardır!
Ümmet; Vahdet çatısı altında Allah ve Resulü'nün emirlerine tam teslim olmadığı müddetçe; ne Kudüs özgür olur, ne Mekke ne de Medine??? Ümmet; Demokrasi ve Laiklik belasından kendini kurtarmayıncaya kadar, esareti bitmeyecektir. Bu kadar açık ve net!
Allah uyandırmayı ve vahdeti bize nasip eylesin.
0 Yorum