Her insan, bir farklı duygular içinde hayata bakar. Kimi yüksek maaş için, makam mevki sahibi olmak ister. Kimi de insanlar için de tanınmış bir adam olmak ister. Kimi de tabiri caizse, kendi yağıyla kavrulan bir hayat sürdürmek ister. Acizane ben de kendimi son kategori de biri olan kişiler için de olmak isterim.
Çünkü, makam mevki sahibi olmak ve tanınmış bir kişi olmak insanda kibir duygusunu geliştirir. Kibir ise, ya zamanımızın en kötü hastalıklardan biri.
Kibir sahibi olmak, diğer yaratılmış varlıkları küçük görmek demektir.
Kibirli insan, kendini diğer insanlarından üstün görür. Bu da, kendi varlığını diğer insanlara bir şekilde kabul ettirmeye çalışmak demektir. Önce "ben" duygusu, hakimdir bu tür insanlarda. Sonra diğerleri. Tüm insanlar arasında ki, çatışmalar da bu sebeple başlar. Yeryüzünde yaşayan ya da yaşamış "diktatörlerin "yaptıkları zulümlerin temelinde yatan hastalık kibirdir. Günümüz de, bir Zulüm hegonmasi kurmaya çalışan Başta batı devletleri olmak üzere (ABD), tüm sömürgeci devletler bu siniftadir. Çağın en büyük zulüm devleti İsrail bu sınıfın en büyük ülkelerden biri. Tüm katliamları kendi varlığını diğer insanlara kabul ettirmeye çalışmanın bir sonucu.
Kişi de olsa, devlette olsa kibir bir "Tanrı" vasfı kazanma çabasıdır. Bu çaba, aslın da beyhude bir çabadır. Çünkü, en büyük kibir sahibi şeytan idi. O da bu kibirlenme sonucu kovulmuş sınıfına dahil oldu. Lânet sahibi olmak, kibir peşinde koşanların ortak vasfıdır. İnsanlar, gönüllüler de yer almak ister. Beddua da değil. Gönül devleti, gönül insanı olmak. Kibirden uzak kalmak ile mümkün.
Rabbim, bizleri ve sizleri kibirli insanlardan uzak tutsun temennisiyle.
Kalın selâmet ile...
0 Yorum