Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
“Yalnız Kur’an” diyenlerin sapıttıklarını görüyoruz. Hâlbuki Kur’an, Resulullah’a ve Âlimlere uyulmasını emretmiyor mu? “Yalnız Kur’an” diyenler Kur’an’ın bu emrine uymuyorlar.
Efendim;
Baştan sapıtınca, raydan çıkınca, raya girmek kolay olmaz. “Allah ne diyor?” diyerek meal okuyup hüküm çıkarmak çok zararlıdır. “Hayır, ben hüküm çıkarmak için değil de Kur’an’da ne var diye okuyorum” demek de yanlıştır. İnsan okuduğunun etkisinde kalır. Tercüme edenin fikrine esir olur. Kendi tercüme ediyorsa, kendi fikrinin esiri olur. Osmanlılar bunu bildiği için, hiç meal yazmamışlardır. Müslümanlar Kur’an-ı Kerimde neler olduğunu Âlimlerin İlmihâl kitaplarından öğrenmişlerdir. Osmanlıdan sonra gayrimüslimler, masonlar, bu işe önayak olmuş, sonra mezhepsizler meal yazmaya başlamış ve çok kimsenin sapıtmasına sebep olmuşlardır. Meal okumak, yüzme bilmeyenin, kendisini denize atması gibi tehlikelidir. Meal okuyup hüküm çıkarmak, rüzgâr ekip fırtına biçmeye benzer. Buna üç örnek verelim:
1- Rahmetli Molla Sadreddin, çocuklarına, “Dini aslından, Kur’an’dan öğrenin” diye nasihat ederdi. Oğlu Ondokuzcu oldu, “Kur’an’dan başka şeyi kabul etmem” demeye başladı. Babası “Oğlum mürted oldu” diye dizlerini dövdüyse de, fayda vermedi.
2- Reformist Fazlurrahman’ın oğlu Hıristiyanlığa geçip papaz olunca, babası tepki gösterip niye Hıristiyan olduğunu sorar. Oğlu da, “Baba, Hıristiyanların da Cennete gideceğini söyleyen sen değil miydin? İftihar edeceğin yere, tepki göstermeye ne hakkın var?” diyerek babasını susturur.
3- Yine bir yazar, Kur’andan kendi anladığına uyarak, “Hıristiyanların mazlumları Cennete gidecek” dedi. Onun da çocukları ve ona tâbi olanların çoğu, “Hıristiyanların hepsi mazlum” diyerek kiliseye gitmeye, âyinlere katılmaya, papazların da takva sahibi olduklarını söylemeye başlamışlar, haç çıkarmışlar, vaftiz olmuşlardır.
Bu acı örnekler gösteriyor ki, dinden taviz vermeye gelmiyor, elini veren kolunu alamıyor, dinini yıkmış oluyor.
Kur’an-ı Kerim kim için indi?
İbni Sebeciler, münafıklar için inen Âyetleri gösterip, Eshab-ı Kirama saldırırlar. Mezhepsizler de, müşrikler için inen Âyetleri gösterip Müslümanlara müşrik derler.
Kur'an-ı Kerim Peygamber Efendimize inmiştir. Muhatabı odur. “İnananlara de ki, Müşriklere de ki, Münafıklara de ki, kitap ehline de ki” gibi ifadeler vardır. Birkaç örnek verelim. Mezhepsizler aşağıdaki iki Âyet-i Kerimeyi gösterip, Mezheplere, Âlimlere ve Âlimlere tâbi olan Müslümanlara saldırıyorlar:
“Onlara [Kâfirlere] Allah’ın indirdiğine uyun denilince, “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” dediler. Ya ataları bir şey anlamadı, doğruyu bulamadıysa?” [Bekara 170]
“Onlar [kâfirler] atalarını sapıklıkta bulup, peşlerinden koşup gittiler.” [Saffat 69, 70]
Müslümanlar, Resulullah’ın vârisleri olan Âlimlere uyarsa, müşriklere uymuş olmaz. Eğer Müslümanların ataları doğru yoldaysa elbette uymak gerekir. Nitekim Yakub aleyhisselam, vefat edeceği zaman oğullarına, “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” dedi. Oğulları dediler ki:
“Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz.” [Bekara 133]
Hazreti Yusuf dedi ki:
“Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” [Yusuf 38]
Mezhepsizler, Âyet-i Kerimelere kendi akıllarına göre mana vererek, Ehl-i Sünnet Müslümanları, doğru yolda olan atalarına ve Mezhep İmamlarına uymakla suçluyorlar. Bu Âyet-i Kerimedeki ataların, mezhep imamlarıyla hiç ilgisi olmadığını, şu iki Hadis-i Şerif de açıkça bildiriyor:
“Ahir zamanda bazıları, sizin ve atalarınızın yolundan ayrılıp, sünnetimden uzak kalacaklar, onlardan uzak durun.” [Müslim]
“Kâfirler, kâfirler için gelmiş olan âyetleri, Müslümanlara yükletirler.” [Buhari]
İbni Sebeciler de, münafıklar hakkında inen Âyet-i Kerimeleri, “Eshab için indi” diyerek, Eshab-ı Kiramın hemen hepsine saldırırlar. Bir iki örnek verelim:
Münafikun suresinin, “Münafıklar, sana geldiği zaman” mealindeki ilk Âyetinin, Münafık Abdullah bin Selul ve arkadaşları için indiği bütün tefsirlerde yazılıdır. Muhammed suresinin “Onlardan, seni dinleyenler, yanından çıktıkları zaman...” mealindeki 16. Âyeti de, Münafıklar için gelmiştir, çünkü Allahü Teâlâ, Müminleri Münafıklardan ayırarak, Âyetin sonunda, “Onların kalblerini Allah mühürledi” buyurdu. Bundan sonraki Âyette de, Eshab-ı Kiramı kurtuluşla müjdeledi. Said bin Cübeyr hazretleri de, “Muhammed suresinin, “Kalblerinde hastalık olanları gördün” mealindeki 20. Âyeti, münafıkları göstermektedir” buyurdu. (Hak Sözün Vesikaları)
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
0 Yorum