“Çocuklarımızın yaşaması veya ölmesi şu tercihe bağlıdır:
Emperyal bir dünyanın kendi kendini imha etmesine izin mi vereceğiz, yoksa ahenkli bir dünyayı mı inşa edeceğiz?"
(Roger Garaudy; İlahi Mesajlar Toprağı Filistin)
Gazze’de devam eden soykırım birinci yılını geride bıraktı. Gelinen süreçte çok acı bir şekilde şahit oluyoruz ki, Gazze bir mihenk taşı olarak batı uygarlığının bütün maskelerini düşürmüştür. İnsan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, basın hakkı, yaşama ve barınma hakları gibi ne kadar “hak” varsa Gazze’de yerle bir olmuştur. Batı uygarlığının bütün maskeleri Gazze’de yerlerde sürünmeye devam etmektedir. Dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor her şey. İnsan ve insanlık ve dünya; bir soykırımı izliyor! Yalnızlığa, kimsesizliğe, çaresizliğe terk edilmiş bir halkın üzerine dünyanın en güçlü, dünyanın en aşağılık, dünyanın en acımasız bombaları yağdırılıyor. Ve tüm olanlar karşısında dünyanın acı verici sessizliği...
Gidecek hiçbir yeri olmayan insanları, vahşi siyo/nazi örgütün önüne bırakıyor insanlık. Bebek katilleri, çocuk katilleri katliamlarına pervasızca devam ediyor. Gazze bizi acıtmaya devam ediyor… Gazze’de düşen maske, uygarlığın maskesidir. Batı/l/ın bütün “değerleri” yok olmuştur. Ve Gazze’de çok açık bir şekilde yeniden anlaşılmıştır ki; batı uygarlığının bütün değerleri, "Çağdaş Küresel İngiliz- Yahudi Medeniyeti"nin, kendi insanının "hakkı" için gerekirse bütün insanları yok etmek amacıyla tapındığı ve "öteki" söz konusu olunca zevkle yediği helvadan bir puttur.
Batı uygarlığı “Tarihin Sonu”na doğru bir çöküşe doğru sürüklenmektedir. Aklı ve gönlü kendi medeniyetinin değerlerinden uzaklaşanlar için bu yargımız fazla hayalci gelebilir. Ancak çok açık bir şekilde görülüyor ki; vahşi batı uygarlığının (batı uygarlığından kastımızın coğrafik bir durum olmadığını, zihinsel bir duruma işaret ettiğini belirmeye gerek yok sanırım) dili şiddetin dilidir, kanın dilidir, soykırımın dilidir. Şiddetin her türünü barındırır içinde. Varlığını kana borçludur, akıttığı kan ve gözyaşı ve acıların üzerine kurmuştur uygarlığını. Ve bu bağlamda “Medeniyetler Çatışması” çökmekte olan batı uygarlığının varlığını sürdürmek için yeni ölümlere, yeni soykırımlara olan ihtiyacının cilalanmış halidir. Afganistan yetmemiştir. Irak yetmemiştir, Suriye yetmemiştir, bugün Filistin ve Lübnan ile devam eden yarın dünyanın ve de özelde İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde ihtiyaç duyulan kana bulaşmaya devam edecektir.
Evet, batı uygarlığı dünyayı cehennemi bir çukura doğru sürüklemektedir. Bunda şüphe yok. Ancak üzerinde durmak istediğimiz husus, batı uygarlığının karşısında bir medeniyet teklifi ortaya koyabilecek, insanın ve insanlığın ve dünyanın ihtiyaç duyduğu medeniyetin müntesipleri olarak İslam milletinin bu konuda ne durumda olduğudur.
“Mevcut medeniyet kadehi ağzına kadar inkârla dolu,
Ama sakinin elinde inkârı inkâr edecek ölçek yoktur.”
Muhammed İkbal durumumuzu ne de güzel ortaya koyuyordu. Mevcut medeniyet bütün değerlerini kaybetmiştir. Ama soru ve de sorun batı uygarlığına karşı insanlığa bir yeni bir medeniyet teklifi ortaya konulabilecek mi? Bu konuda ne durumdayız? Uygar olmak adına kendi medeniyet anlayışımıza, kendi düşüncemize, tarihimize, geleneğimize, hayat tasavvurumuza sırtımızı döneli sürekli bir patinaj yaşamaktayız. Sürekli bir kopuşu yaşıyoruz, köksüzlüğümüzü, geleneksizliğimizi, geçmişsizliğimizi kutsuyoruz.
Dünyanın medeniyet bunalımı yaşadığı bir zaman diliminde, bizden, bize, tüm insanlığa ve dünyaya dair bir çıkış yolu olacak bir teklif olarak, medeniyet derdimiz ve de fikrimiz var mı? Soru da sorun da önemli. Ve her sual esasen bir meseledir ve sorularımız kadarızdır madem; o zaman sorulara vereceğimiz cevaplar da en az sorular kadar önemli. Bir yol ayrımındayız. Ne yapacağız, nasıl yapacağız, hangi araçlarla içinde bulunmuş olduğumuz durumdan çıkmaya çabalayacağız? Medeniyete dair çokça konuşulduğu halde, bu konuşmalardan bir çıkış bulamamamızın nedeni esasen medeniyete dair bilgimizin olmaması. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacaktır. İşin başında; fikir olmadan, düşünce olmadan medeniyeti sadece dilimize pelesenk edişimizin derdimize çare olamayacağını idrak edebilmemiz gerekiyor. Onun için de bugün iflas etmiş olan ve Gazze’de bir kez daha maskesi düşen batı uygarlığının karşısında bugüne ve yarına dair sözümüzün olabilmesi için; dünden bugüne medeniyet düşüncemizi bilmemiz gerekiyor. Bu da ayrı bir yazı konusu; bu konuyu bir sonraki yazımıza bırakalım ve Garaudy ile başladığımız yazımızı yine onunla bitirelim.
"Bu mesaja (İslam mesajına) duyulan ihtiyaç bugün batının manevi iflası ile iyice hissedilir hale gelmiştir. Dünyadaki binlerce erkek ve kadın, inançları ne olursa olsun, geleceği seviyorlarsa, bilmelidirler ki: Batı medeniyeti iflâs etmiştir. Şayet Batı’nın bu savrulmalarına ve bu sapmalarına kendimizi bırakıverirsek Batı medeniyeti bizi gezegen çapında toplu bir intihara sürükleyecektir."
0 Yorum