Kıymetli dostlar nasılsınız iyi misiniz? Bizlerde iyi olmaya çalışmaktayız. Dostlar bu hafta sizlerle gündemde olmayan ancak bizler için önem sarf eden bir konuyu ele alacağız. Bu haftaki konumuz ağaçların ve doğanın bizden çektikleri ve bizim onlara olan ihtiyacımız olacaktır.
Kıymetli dostlar yeryüzünde insanın en önemli yaşam kaynağı hatta o olmadan yaşayamaz dediği yaşam kaynağı şüphesiz başta oksijendir. Bu oksijeni bizlere sağlayan yeryüzünün insan dostu, ormanlarda kardeş olan ağaçlardır.
Ağaçlar birer insan gibidir. Ekilir, su verildikçe büyür, büyüdükçe yıpranır, yıprandıkça ihtiyarlaşır en sonunda ölür. İnsanlarda öyle değil midir? Doğar, büyür, büyüdükçe sorumlulukları artar. Sorumluluk artıkça yıpranır yıprandıkça ihtiyarlaşır ondan sonra mevtadır.
Dostlar, ağaçların yeryüzüne verdiği fayda saymakla bitmez. Ancak bizler bu varlıkların kıymetini bilmezsek onların verdiği güzellikten yoksun olup geleceğimizi karanlığa gömeriz.
Ülkemiz bulunduğu coğrafi konumdan dolayı Ortadoğu’dan gelen sıcaklıkların etkisiyle çoğu ormanının tahrip edilmesine maruz kaldı. Bazı ormanlarda kötü niyetli kişilerce yok olmaya maruz kaldı. Şunu gerçekten merak ediyorum; yeryüzünde kendi geleceğini ateşe atan, kendine zarar veren daha başka bir varlık veyahut canlı var mıdır? Duyar gibiyim hepiniz olmadığını söylüyorsunuz. Lakin çoğumuzda bu duruma karşı tepkisiz ve bilinçlendirme yoluna başvurmuyoruz. Peygamber efendimiz bir hadisinde “kıyamet koptuğunu görüyor olsanız dahi elinizdeki fidanı dikin” burada iki mana vardır. İki manada çok kıymetlidir. Biri fidanların ekilmesi ve ağaçlara verilen önem diğeriyse elinizdeki işi ne pahasına olursa olsun bitirin.
Dostlar, bizler doğa ile iç içe yaşayan varlıklarız. Belki doğa bize muhtaç değildir ancak bizler doğaya çok muhtacız. Yediklerimizden içtiklerimizden tutun da en önemli olan nefesimize kadar hepsini doğadan karşılamaktayız. Bizler bu hususu bilmemize rağmen neden ormanlara, ağaçlara zarar vermekte ısrarcıyız. Her yere binalar dikmek için kavga ve siyaset içindeyiz. İnsan geleceğini bu kadar şiddetle ateşe atamaz. Atmamalıdır.
Şehirlerde insanların hepsi kutu gibi evlere hapsedilmiş vaziyettedir.
Hafta sonları temiz hava ve doğa güzelliğini yaşamak için gittiği ormanların, su kenarlarının da ortadan kaldırılıp kimisinin yangına kurban kimisinin de inşaatlara kurban olması kendimize yaptığımız en büyük zararlardan değil midir? Artık bu konuya toplum ve devlet olarak daha dikkat etmeliyiz. Çocuklarımıza defter, kalemlerini israf etmemeyi, büyüklerimize her yere inşaat dikilmemesini devletimizin yetkili makamlarının da bu inşaat müteahhitlerine fırsat vermemesini sağlamalıyız. Şehirlerde yaşam kalitesi ayaklar altındadır.
Küresel ısınma, sanayi atıkları, duman, karbon monoksit ve daha birçok zararlı maddeye maruz kalıyoruz. Bunların zararını aza indiren ormanlar ve ağaçlarken bunlarından ortadan kaldırılmasına müsaade etmemeliyiz.
Devletimizin orman yangınlarına sebebiyet doğuran şahıslara verdiği ceza sistemi takdire şayan olmasına rağmen yine olan ormanlara olacağı için ceza vermek değil de suçun işlenmemesini sağlaması gerektiğini düşünmekteyim. Buradan vatandaşlarımıza da yollarda giderken sigara izmaritlerinizi yol kenarlarına savurmaması konusunda uyarmaktayım.
Ormanlık alanlarda piknik yapan vatandaşlarımıza da mangal külünüzü iyice söndürdüğünüzden emin olmadan arabanıza binip evinize gitmeyin. Şayet bu durumlar olursa hem doğa zarar görmekte hem bizlerin geleceği zarar görmektedir.
Bizlerin dışında bir hususta Anayasamızda affı olmayan tek suç orman yangınları olduğunu da hatırlatmak istiyorum.
Güzel yarınlara kalmanız dileğiyle kalın sağlıcakla.
0 Yorum