Biz de Seni/Sizi Öldüreceğiz, Dedi İyiler.
İtin Birisi havladı. Graham denen teröristten bahsediyorum. Ve ona diyoruz ki; yargılamak öncelikli seçenek olacak ama insanlığa karşı işlediğiniz suçlardan dolayı iyiler seni öldürecek. Artık onları caydıramazsınız. Japonya’da yaptınız, birçok yerde yaptınız, Üzerinde bulunduğunuz Amerika’da Kızılderililere, birçok yerde birçoğunuz farklı toplumlara ve Filistin’de yaptınız, yapıyorsunuz ama soykırım da artık iyileri caydırmıyor.
*
İslam Devrimi, ABD’yi büyük şeytan ilan etti. Bu, insanlığa/iyilere bir istikamet belirlemekti aslında. İyiler, ABD’yi büyük şeytan ve İsrail’i mutlak kötülük olarak vasfederler. Son derece yerinde tespitler.
Bunun, sadece tarihten gelen veya şimdi de devam etmekte olan küresel bozguncu, hegemonik, emperyal politikalardan dolayı söylendiği düşünülebilir ancak bir husus daha var. Ruh.
Bir varlığı tüm yönleriyle, eğilimleriyle, niyetleriyle, huyları ile, tıyneti ile de ilgili olan kapsam bakımından ruh.
Bu tıynetin ruhunu anladığımızda; kötülüğü, mutlak/değişmez/kararlı kötülüğü tanıma fırsatı bulmuş olacağız. Zaten yapılanlar, mutlak kötülüğün ve büyük şeytan/kötü olmanın kanıtı ancak, içe/ruha bakalım biraz.
İngiltere, ABD, İsrail başta olmak üzere batının geçmiş uygulama ve siyasetçileri, Haham başları, Papaları, ordu yetkilileri, akademisyenleri, gazetecileri gibi kesimlerden kişilerin isimlerini ve sarf ettikleri sözleri, önerdikleri ve uyguladıkları dehşet verici politikaları yazmaya sayfalar yetmez. Tarihin sayfaları ve günümüz uygulamaları örneklerle dolu. Şimdi de devam ediyor olmasına rağmen bu yönde söyledikleri ve yaptıkları zaten örtüşüyor ve dolayısıyla onlara, iyilerin yakıştırdığı sıfatlar da.
Birkaç gün önce İngiltere de bir Hahambaşının Gazze için; ‘başladığınız işi bitirin’ tarzında ki soykırım önerisi gibi dehşet verici bir iş, neredeyse sıradanlaştı. Milyonlarca insanın kırımına dair, bunun bir önemi yok, yapılanlara değdi vb ifadeler de zaten değişik coğrafyalarda o işler/katliamlar yapıldıktan sonra yakın zamanda söylenmiş sözler…
Özellikle bu hafta içi söylenen bazı ifadelere kısaca değinmek isterim. ABD'li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’a ait ifadelere.
Graham, Amerikan kanalı Fox News'e verdiği röportajda, ABD Adalet Bakanlığının Hamas'ın 6 lideri hakkında iddianame hazırlandığına dair yaptığı açıklamada:
"Burada bir suçla mücadele etmiyoruz. Sinvar, (Adalet Bakanı Merrick) Garland tarafından yargılanmayı umursamıyor. Günlerin sayılı dostum. Seni yargılamayacağız, öldüreceğiz." Şeklinde ifade kullanıyor ve Kasım Süleymani örneğini ve Trump yönetimini övüyor, örnek gösteriyor.
İşte bu tıynet. İnsanlık üzerinde öldürme, terör ve acımasızlıkla caydırıcılık; caydırıcılık üzerinden de ilahlık taslama.
Bu bozguncu, adaletsiz, haydut, kibirli, ezici, terörist ruh, mutlak kötülüğün ta kendisi değil de nedir?
Bakın; bir suçlu (Graham), bir hak sahibinin (Sinvar), meşru müdafaasına karşı nasıl bir ruh hali içerisinde. Onu yargılama yetkisi olmamasına rağmen, yine de yargılamamayı tercih/arzu ediyor, hedefliyor. Bu kötülük aylardır süren soykırımın mahkemece tescilini de engelliyor. Mahkemenin soykırım kararı vermesini de mahkeme yetkililerinin de itiraf ettiği gibi ölüm tehtidi de dahil olmak üzere çeşitli tehditlerle engelliyor, soykırımın durmasını da.
Bu kor gibi içlerinde yanan ateşe, mutlak kötülüğün ruhuna, bu ruhun kimliğine işaret etmek istiyorum.
Dikkatlice bakalım; içini soğutmamış bunca soykırım. Ve yine dikkat edelim; ülkem de dahil, birçok ülkede ki Müslüman da aynı duyguları/aynı ruhu taşıyor.
Bu tıynet/ruh, içi soğumayan, kinci, hasetçi, kibirli, bozguncu ve zorba ruhtur. Her kılıkla ve her sıfatla karşımıza çıkar. Doğrudan değil; güçlüden yanadır.
Çok yüzlüdür.
Elinde güç olduğu zaman en büyük zalime dönüşebilir ve tersi durumda en aşağılık yüzünden utanmaz.
Bu ruhu, Ali ve oğlu Hüseyin ile tanıdık. Onlar, Kuran’da ki bu anahtarın nasıl kullanılacağını insanlığa öğretti. Onlar, iyilerdendi.
Bu uğurda/zalime/zulme boyun eğmeme ve dini/dengeyi/adaleti/mazlumu koruma adına verdikleri teslim olunmaz mücadelede şehadete ulaştılar ve kazandılar. Bu tıynet ve ruh, iyiliğin ruhuydu ve mutlak kötülükle mücadele etmişti.
1979’da bu ruh tekrar nüksetti ve insanlığa, henüz kıymetini, mahiyetini hakkıyla idrak edemedikleri bir nimet/devrim sundu.
Bu devrim, Filistin devrimini de başlattı. Taştan, sapandan füzelere, dar alanlardan geniş alanlara, kısa süreli çatışmalardan uzun soluklu mücadelelere ulaşıldı.
Ve Hüseyin/İslam/iyilik, bugün de dünyanın en güçlü küresel süper güçleriyle/mutlak kötülükle/tüm Graham’larla/tüm Yezit’lerle savaş meydanlarında küresel savaşa tutuşmuş halde.
Tüm iyiler, mutlak kötülüğe karşı.
Mutlak kötülük, iyilerin karşısına her kılıkla ve her sıfatla çıkıyor. Secdeye bile varabiliyorlar ama Graham gibi, Netanyahu gibi, Madeleine Korbel Albright gibi, Jacques Chirac gibi hissediyorlar. Kalpleri aynı atıyor, aynı ruhu taşıyorlar. Mutlak kötülük için yaşıyorlar ve onlarla aynı saftalar.
Biz iyiler, her dinden, her ülkeden, her mezhepten, her yaştan, her etnikten iyiler; her kılıkla, her dinle, her mezheple, her sıfatla, her kimlikle, her söylemle gözlerimizin önünde soykırım ve her türlü insanlık suçunu işleyen, sömürücü ve bozguncu şahıs ve yapılara/sistemlere karşı mücadelede asla boyun eğmemeliyiz. Onların hilesi/caydırıcılığı zayıftır.
Onlara karşı, manipülasyon ve algılarına karşı dikkatli ve uyanık olmalıyız.
Ve onlara söylemeliyiz ki; evet siz bizi öldürebiliyorsunuz ama bir gün mutlaka hesap vereceksiniz. Biz iyiler, sizi yargılayacağız. Yargılayamadıklarımızı Allah’a havale edeceğiz. Ve soykırım ve diğer insanlığa karşı suçlara bulaşan herkesi cezalandıracağız. Günler neler getirir, bilinmez.
Rabbim, iyilerledir.
0 Yorum