Reklam Alanı

HAK VE ZULÜM

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Cenab-ı Hak, kâinatta akılları hayrete düşüren bir ölçü ve denge kurmuştur. Yarattığı her varlığın tüm ihtiyaçlarını gerektiği şekilde tasarlamıştır. En küçük bir gereksizliğe ve dengeyi bozacak en küçük bir şeye yer verilmemiştir. Kur’an-ı Kerim, yaratılışta konulan ölçü ve dengeye dikkat çekerek, insanlardan bunu bozmamalarını istemektedir. “Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. Ölçüde taşkınlık edip dengeyi bozmayın. Tartıyı adaletle yapın; terazide bir şey eksiltmeyin.” (Rahman, 7-99

Bu ölçü ve tartı ifadesinden sadece bakkal terazisini, ya da zahire ve kumaş ölçümünü anlamamak gerekir. Hayatın her alanında, ilgili olabileceğimiz her konuda ölçü ve dengeye titizlikle riayet etmek lazımdır. Yeme-içme ve giyim gibi insanın kişisel ihtiyaçlarından tutun, doğa denilen hava, su, bitki ve hayvanları ilgilendiren konulara kadar her yaklaşımda, konulmuş fıtri ölçüye uygun davranmak insana yüklenmiş bir görevdir. Kâinat, insanın hizmetine verildiği için insan, kâinattan sorumlu kılınmıştır. Her şeyi yerli yerinde kullanmak durumundadır. Kendi haklarını ihmal etmemesi gerektiği gibi, diğer insanlara, hatta diğer varlıklara da haksızlık etmekten kaçınmalıdır. Peygamber (ASV), “Zulmetmeyin, zulme de uğramayın” buyurmuştur. 

Bizzat yaratıcı tarafından kâinattaki her varlığa, konumuna ve ihtiyacına göre haklar tanınmıştır. Bu hakların çiğnenmesine “zulüm” denir. Hak sahibine hakkından eksik vermek zulüm olduğu gibi, hakkından fazlasını vermek de zulümdür. Çünkü fazla verilen kısım mutlaka başkalarının hakkından kısılmıştır. Ayrıca ihtiyaçtan fazlası, amacına aykırı olarak tahribata sebep olur ki bu da iyilik değil, kötülüktür.

Susuzluktan kuruma tehlikesine maruz kalmış ekinlere ihtiyaçtan fazla su vermek, kurumayı önlemez. Su ile hayat bulayım derken su ile can verirler.

İnsan özgür kılınmıştır ama canlı-cansız hiçbir yaratığa karşı istediği gibi davranmak şeklinde kendisine sınırsız bir özgürlük tanınmamıştır. Bu nedenle herkesin özgürlüğü başkasının hakkına girmemekle sınırlıdır.

Hak, gerektiği kadarla sınırlıdır; ihtiyaç ölçüsündedir. Bu ihtiyaç sınırını aşmak israftır, israf dahi bir zulümdür. Kullarına nimetleri hesapsız vermek Allah’ın işidir. Kulların birbirlerine karşı gerektiği miktarı aşarak hesapsız iyilikte bulunmaya hakları yoktur. Kur’an-ı Kerim bu konuda da şu uyarıyı yapmaktadır: “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” (İsra, 26-27) Ayet, haktan fazlasını verenlerin “şeytanların kardeşleri” olduğunu bildirmekle, şeytan gibi çıkar düşkünü kimseler tarafından etrafının sarılacağına işaret etmektedir. Çünkü ideali yalnızca çıkarı olan kimseler, hayır niyetiyle iyilik dağıtan kimsenin etrafında çöreklenir ve onu sömürmeye başlarlar. Yani bu tür sömürücüler şeytanlara benzetilmiştir. Şeytanın nankörlüğüne dikkat çekilmesi, savurganlık yapılarak kendisine hakkından fazla verilen çıkarcı kimsenin de nankörlük edeceğine işarettir. Demek, haktan fazlasını vermek, nankörlükle karşılık bulur. “Fazla mal göz çıkarmaz” derler, oysa fazla mal göz çıkarabilir. 

Aynı surenin 29. Ayeti de bu konuda dikkat çekicidir: “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” İyilik veya hak vermedeki ölçü ve dengeyi gözetmeyenlerin iyilik ettikleri kimselerden övgü değil, kınama görecekleri; sonunda çaresizlik içine düşecekleri vurgulanmıştır.

İyiliksever her insanın mutlaka aşırıya kaçan iyiliklerinden ötürü nankörlük ve kınanma gördüğü bir hikâyesi, başına gelen olumsuz bir hatırası vardır.

HAK VE ZULÜM
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.