Reklam Alanı

HAZ VE HIZ ÇAĞININ TUZAKLARI!

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Şu halde (ey insanlar), siz nereye kaçıp-gidiyorsunuz? (Allah'tan kurtulmak imkânsızdır.) O halde siz inkârcılar bunca gerçeklerden sonra nereye kaçıp gidiyorsunuz? İman edip teslim olmanız gerekmez mi? Hal böyleyken, uçuruma giden yola girerek siz nereye gidiyorsunuz? (Tekvir/26) Evet, yüce Rabbimiz bizi ayan beyan uyarıyor: Dosdoğru yol, Allah’ın bizim için hazırlamış olduğu mahkemesi, Cennet ve Cehennem, Hesap günü ve yargılama varken; söyle insanoğlu sen nereye gidiyorsun? Kimden kaçıp kime gidiyorsun? Ölümsüz olmadığını bile bile, bu kadar ölçüsüz yaşaman neyin nesi? Allah'ın bunca nimet ve ikramlarına karşılık; seni onun yolundan alıkoyup laîn şeytana maskara yapan nedir? Neden bir an olsun, tefekkür edip sen yaratanını düşünüp onun emirlerine teslim olmazsın? 

Üstad Necip Fazıl'ın bu dörtlüğü, hal-i hazırı ne kadar da güzel tasvir etmektedir: 

"Bir âlem ki, gökler boru içinde!

Akıl, olmazların zoru içinde.

Üstüste sorular soru içinde:

Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?

Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Evet, çıkış vardır, zordur, inişli çıkışlıdır ama başarmak imkansız değildir! İnsan şöyle biraz empati yapıp mazi ile hal-i hazırı kıyasladığında şöyle demekten alıkoyamıyor kendini!

Yaşadığımız çağda, insanların bu kadar varlık içerisinde şimardıkları kadar daha önce bu kadar şımarmışlar mıydı acaba? Ama bilinen gerçektir ki, insanoğlunun sürekli üç şeyle şımarıp istikametten saptığı tarihin Şehadetiyle sabittir:

Birincisi, servet, 

İkincisi, şöhret,

Üçüncüsü, şehvet.

Bu üç tuzak, İnsanlık tarihi boyunca; insanoğlunun en büyük ve zor imtihanı olmuştur... insan önce servetle tanışır, o servetin bir imtihan olduğunu unuttuğunda onunla şımarır, sonra şöhret arzusu içini kemirir ve onu kamçılar. Herkesin ondan bahsetmesini, herkesin ona saygı gösterip imrenmesini ister. Hâlbuki içinde tasarladığı bu gibi şeyler, onun nefs-i emaresi ve laîn şeytanın birer iğvası ve dürtüsünden başka bir şey değildir! Şöhret tuzağına yakalandıktan sonra, bu defa şehveti devreye girer. Daha farklı ve varlıklı insanlarla oturup kalkmayı kendisi için şeref addeder. Yetmedi yeni evliliklere adım atar, ilk ailesinden ve çevresinden uzaklaşmaya çalışır. Çünkü kendince o artık, büyük insan olmuş (!) büyük adamlarla oturup kalkan biri haline gelmiştir. Hâlbuki öyle bir durum yok, aslında onun görmüş olduğu bir iki metelik ilgi; onun kişiliği için değil, belki üç beş zamparaya yedirdiği bir kaç lokmadan ötürüdür.

Gerçekten, insan aç ve yoksul olduğu zaman, daha mütedeyyin daha ağır başlı ve kanaatkar olarak yaşar. Demek ki, o daha dünyalıkla imtihan olmamış olacak ki; ne olduğu tam olarak meydana çıkmamıştır. Tabi istisnaları hariç, genel bir sorun olarak;

insanoğlu dünyalık meta ile şımarınca sarhoş olmuşcasına, kendinden geçtiği hep görülmüştür! Ondan sonra, her ortamda bulunması, nefsinin esiri olarak her haltı işlemesi ona normal gelmeye başlar. Artık o kendini vaz geçilmezlerden zanneder ve ne ilke, ne kural, ne helal ne de haram takmadan yaşamaya başlar ki bu onun felaketini hazırlar. Evet, bu çağa boşuna haz ve hız çağı denmemiştir...

Peki, Kurtuluş yolu yok mu tüm bu tuzaklardan? Elbette ki vardır. Allah ve Resulü'ne kesin İman etmek ve kötü insanları örnek almaktan vaz geçmek! Bunları başardığı zaman, gerisi kolay olur. Çünkü yüce Rabbimizin şu ebedi ve ezeli müjdesi bu hakikati şöyle müjdelemektedir:

"Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. " (İnşirah Suresi 5.ayet) 

Kalın sağlıcakla efendim!

19 Ağustos 2024

HAZ VE HIZ ÇAĞININ TUZAKLARI!
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.