Heniyye suikastı, soykırım cephesinin ortaklaşa iradesi ile gerçekleşti. Son ana kadar şanslarını deniyorlar. Elbette İran’a diz çöktürmek istiyorlar ama şimdi mi? Genel kanaat şimdi olmadığı yönünde ancak yine de bu soru sorulmaya değer…
İran bölgesel veya küresel bir savaş istemiyor. Batı da bu aşamada böyle bir şey istemediğini belirtiyor ancak bu konuda hiç de özenli davranmıyor. Batı gerek Filistin’e gerek se İsrail eliyle Yemen, Irak, Lübnan’a, İran’a saldırdığı zaman hiç akla gelmeyen ‘acaba savaş bölgeselleşir mi’ sorusu, buna bir karşılık vermeye sıra gelince hemen gündeme getiriliyor ve adeta ‘biz vuracağız ama siz karşılık vermeyeceksiniz’ şeklinde adı konmamış fiili bir denklemin sürdürülmesi isteniyor.
Şu günlerde İran'ın vereceği cevap konuşuluyor. İran’ın vereceği cevap küresel veya bölgesel bir savaşı istediği tarzda değil ama bunun olması ihtimalini de göz ardı etmeyecek bir nitelikte olacak ve bu cevap başlamış durumda.
Şu anda yapılan, bekletme ve hazırlanma aşamalarıdır. Bu beklenti İsrail’in her zerresini delirten korkutucu bir sahneye evriliyor. Bu hazırlık sadece verilecek cevabın hazırlanmasını kapsamıyor, sonrası ile ilgili kötü senaryolara hazırlığı yani savunmayı da içeriyor. İran’ın bunun dışında bir seçeneği yok ancak ciddi ve kesin bir ateşkes kararlılığı belki İran’ı bu cevabından vazgeçirebilir veya ertelemesine yol açabilir. Bu bağlamda İtalya Başbakanı’nın İran’a çağrısının soykırım cephesinde nereye evrileceği bu ihtimal konusunda konuşmayı daha mümkün kılabilir.
İran’ın vereceği cevap, küresel bir savaşa mazeret olabilecek bir nitelikte olmayacak o halde küresel veya belgesel bir savaşın çıkıp çıkmayacağını belirleyecek olan nedir? İran’ın vereceği cevap mı?
Kanaatimce hayır.
Tam tersine bu cevabın soykırım cephesi tarafından nasıl değerlendirileceği belirleyici olacaktır. Eğer batı, bölgesel bir savaş başlatma, Lübnan ve İran’a yönelik kapsamlı bir plan hazırlamış ve İran’ın vereceği cevabın bir bahane olmasını bekliyorsa İran’ın cevabının hangi düzeyde olacağının bir önemi kalmaz. Bu cevabı bahane edip planlarını devreye sokarlar. Ancak mevcut resme bakıldığında; batının buna istekli olduğu halde bunun bu aşamada İsrail’e bir yararının olmayacağını hesapladıkları için bu işe yanaşmayacakları yönünde bir görünüm var.
*
İsrail ciddi derecede kan kaybediyor ve ateşkes de bu şekilde savaşı sürdürmek de bu kan kaybını önlemeyecektir. Bunu görüyorlar ve farklı seçenekler arıyorlar. Savaşın devam etmesi her ne kadar insan kaybı açısından Filistin’in aleyhine ise de İsrail’i felç edici bir nitelik taşıyor. Öte yandan Batı Şeria’da direniş güçleniyor. Dünya kamuoyu İsrail’in aleyhine gelişiyor ve uluslararası çözüm seçenekleri somutlaşıyor. İşte bu tablo İsrail’i taktiksel ve gayri ahlaki yollarla savaşı yayarak kan kaybını durdurmaya itiyor. Bu yüzden acele ediyor, bölge ülkelerine durmadan terör saldırıları düzenliyor, suikastlar yapıyor, yardımları engelleyip aç bırakıyor, tutsaklara kötü muamele ederek direnişi bezdirmeye çalışıyor. Tüm bu çabalar onun caydırıcılığını geriletiyor ve kan kaybını daha da arttırıyor. İsrail artık hiçbir zaman 7 Ekim öncesinin İsrail’i olamayacak…
*
Küresel veya bölgesel savaş derken neyi kastediyor olabiliriz? Bu konuda üç durumdan bahsediyoruz aslında: İran'a, mesela nükleer tesislerine, sınırlı bir saldırı. ABD ve İngiltere’nin de içinde olacağı, soykırım cephesi olarak İran’a, Lübnan’a ve tüm direnişe topyekûn bir saldırı. Son iki şık birbirine yakın görünse de aynı değil.
Bu üç şıkkın birbirinden farkı, sonuçları ve gidişatı ile ilgilidir. Ancak her üç şıkta da iki artı iki dörttür sonucu kesin değildir. Saldıran koalisyon ve saldırılan yerin neresi/nereler olacağı ve saldırının mahiyeti sonuçlarını da farklı kılar. Yemen’e ABD ve İngiltere’nin sürdürdüğü saldırıların Lübnan’a yapılması aynı şeyi ifade etmiyor. Bölgesel savaşta bölge ülkelerinin daha belirgin konumlanmalarla daha müdahil veya daha nötr olacakları bir süreçle işin içinde olacakları muhakkak.
Küresel bir savaşa dönüşme riski ise İran’a, soykırım cephesinin ciddi bir saldırı başlatması yol açabilir. Bu durumda sadece bölgesel güçler değil; Rusya ve Çin gibi küresel aktörler başta olmak üzere diğer bölge dışı ülkeler de devreye girerler.
Sonuç olarak; savaşın devam etmesinin mevcut konjonktürde kimseyi bulunduğu konumdan ciddi derecede daha ileriye taşıyacağını söylemek zor. Bir şekilde batı, bunu görür ve uluslararası mekanizmaların ve Çin gibi üçüncü küresel aktörlerin garantörlüğünde bir ateşkese yanaşırsa bu iş durdurulabilir ve bu olursa İran’ın cevabını ertelemesi hatta vazgeçmesi dahi söz konusu olabilir.
0 Yorum