Urfa’ya özgü bir söz. Sözün devamını getirmek pek hoş değil. Mesleğe ilk başladığım yıllarda arazi ve mal paylaşımlarında duyunca çok yadırgadığım bir laftı. Böyle bir söz insanın ağzından nasıl çıkar diye düşünmüştüm. İlerleyen yıllarda karşılaştığım hadiseler, kavgalar, insanların tavrı, sözün neden söylendiğini defalarca bana anlattı.Sözün devamını merak edenler araştırıp öğrenebilirler…
30-35 yıl önce köyün birinde ölçüm yaparken yaşlı biri ;
“Eskiden insanlar için öncelik olarak birinci sırada inançları , ikinci sırada namusları , üçüncü sırada malları gelirdi. Şimdi birinci sırada mal , ikinci sırada mal,üçüncü sırada mal geliyor. İnsanların önceliği hep mal” demişti. Bu sözü de bir metre arazi için biribiriyle tartışan yeğenleri ve çocuklarını seyrederken söylemişti.
Çok geriye gitmeye gerek yok. 90 lı yıllarda bir kişi 150-200 dönüm arazi sahibiyken şimdi varisleri 5 dönüm araziye sahipler. Herhalde 10-15 yıl sonra adam başı bir saksı toprağa talim olacaklar.
Artan nüfus pastayı hızla küçültüyor. Devlet ise pastanın yani tarım arazilerinin küçülüp ekonomik değerini kaybetmemesi için habire yasalar ve yönetmelikler çıkarıyor. Bunun için özellikle Urfa gibi büyük ova statüsündeki yerlerde özel yasalar çıkarılıp resmi olarak bölünmelerinin önüne geçilmeye çalışılıyor.
Peki resmiyette çıkarılan bu kanunlar sahada uygulanıp işe yarıyor mu ?
Gözlemlerimi söyleyeyim ; hayır…
Tüm Urfa Platosu ve Harran ovası her geçen gün hissedarlar arasında parsel parsel bölünüyor. Bazı bölgelerde daha da küçük parçalara ayrılıp ev yapılmak üzere şehirde yaşayanlara satılıyor. Hem de fahiş fiyatlara…
Bunu kim durdurabilir ? Durduracaklar mevzuatta yazılmış. Onlar kendilerine resmi talebin gelmesini klimalı odalarında bekliyorlar.
Ya miras kalan tapular ya da parsel parsel ölçülüp satılan arsalar yüzünden hızla bölünen araziler , hissedarların sayısını çoğalttıkça sorunlar ve kavgalar daha da çok artacağa benziyor. Bazısı Hissedarlıktan kurtulmak, Bazısı adını tapuya kaydedebilmek çoğu da müstakil tapu sahibi olabilmek için çalmadık kapı bırakmıyorlar. Ben hallederim diye piyasa da dolanan aracıların sözlerine inanıp paralarını kaptırıyorlar. Mevcut yasaları bypass edebilmek için Kimisi kooperatif , kimisi şirket kurup tapu dağıtmanın yolunu arıyor. Kimisi de tapuya şerh koyarak kendini güvence altına almak istiyor. Çoğuda muhtarlar şahit tutularak imzalatılan sözleşmelere bel bağlıyor. Tüm bunlar ilerde ciddi hukuki sorunlar, mülkiyet problemleri ortaya çıkaracak. İnsanların mal için herşeyi göze aldıkları bu kördüğüm ortamında nasıl çözüm bulunacak göreceğiz.
Geçmişte olduğu gibi önce gecekondu yapılıp sonra kanunla yasalaştırılanlar gibi devlet tüm yasaları değiştirip vatandaşın sahada yaptığına mı uyacak hep beraber göreceğiz. Bu işin ticaretini yapanların da beklentisi o yönde.” Devlet mutlaka ilerde bize uyar, bu işi resmiyete bağlar” diyorlar.
Ya bir bildikleri var, Ya da kendilerini idare edenleri, devleti çok iyi tanıyorlar…
0 Yorum