Gözlerinizden Öpüyorum Gözlerinizden Utanarak
Böylesi bir süreçte bayram yazısızı yazmak da nasipte varmış. Bunca kan revan, bunca cefa ve bunca ihanetle yaşanmakta olan çocuk soykırımın ortasında hem de.
8 Aydır itina ile, dünyanın en gelişmiş demokrasilerinin halkı Müslüman ülkelerin de çoğunun katılımı ile icra ettiği ve dünyanın belki de ilk soykırımı niteliğinde olan Gazze Çocuk Soykırımı’na rağmen mi bayram?
Çocuk işte. Ne yaparsın; bayram ve çocuk kopmaz ki birbirinden, her türlü ölüme rağmen.
Bu bayramı, en çok Gazze’ nin çocukları hak ediyor ve madem bayramın sahibi Allah, o da büyük ihtimalle bu bayramı en çok onlar için gerçek bayrama dönüştürecektir.
Hep Ramazanlarda, hep bayramlarda bayramları zehir edildi Gazzeli çocukların. Böyle zamanlarda bombalandılar hep. Bu bayram, bir soykırımın, kan ve acının, yıkımların, açlık ve susuzluğun zirvede olduğu, Allah’ın yardımı ne zaman diye en yüksek hassasiyetle haykırılan bir atmosfere denk geldi. Yine en çok Gazzeli çocuklar kurban oldu Allah’a, erkenden karşılayıp bayramı. Allah, hiç karşılıksız bırakır mı bunu?
Dedim ya çocuk işte.
Kesmez umudunu çocuk, çocukların Rabbinden. O en zengin olandan ister zaferi, dayanma takatini, gülümsemeyi yüzünde ve bayramı ve zaferi.
Yine de bayrama dair ve Gazze’ye, Gazze çocuklarına dair olmalıydı sözümüz. Çünkü bayram da Gazze’ye, Gazzeli çocuklara dair, umuda ve zafere dair, direnmeye sabretmeye, Allah’a tevekküle ve geri adım atmamaya dairdir bir bakıma.
*
Nice bayramlar yaşadı Gazze ve nice ölümler. Bakalım ne demiştik önceki bayramlarda çocuklara ve bayramlara dair.
“Her bayram öncesi bir telaş, geniş kesimlerde de bir hüzün olur. Yıllardır da hep böyle ve giderek derinleşen bir yoksulluk. Hatta yoksulluk bile artık ulaşılabilir bir durum olmaktan çıkmış. Yarın bayram ve yoksulluktan bahsedip moral bozmak değil muradım ama acımızı, öfkemizi, konumumuzu, gündemimizi canlı tutmak zorundayız; aksi halde bayram mı gelir? Gündemimiz, durumumuz demişken, her bayram ne değişti, ne geriledi, ne ilerledi diye bir bakınca; değişmeyenin, azalmayıp artanın acılarımız olduğunu görmek elbette düşündürücü ve hüzün verici.
Bayram yapalım elbet ama bunu da bilelim istedim ve beş yıl önce, 24 Haziran 2017’de, ‘YARIN BAYRAM’ adlı yazıya bakınca; ne yazık ki çoğu şeyin değişmediğine şahit oldum: “Yarın bayram, Erken kalkın çocuklar…” Böyleydi bu şarkı, bilirim. Bilirim, çocuklardır bayram. Bilirim, çocuklardır çiçeklerin kalbi, dünyanın can çekişen yüreği. Bir de Yemenli çocuklar bilirim; açlıktan, koleradan, vebadan ve savaştan dolayı erken ölenler. Babaları ızgara işkencelerinde çevrilen. Dünyanın en büyük deneyleri yapılırken bedeninle ve ruhunla. Dünyanın sabrı ölçülüyor adeta. Taştan da katıymış, ne sabırmış bu böyle?
Yarın bayram, Erken kalkın Suriyeli çocuklar, gözlerinizi göklere dikin, koklayın havayı ve kulaklarınızı açın; diğer çocukların, duyuyor musunuz seslerini? Kaybolan, kendini derin sulara bırakıveren kardeşlerini duyuyor musun? Çadırlarınızdan fırlayın ve hatırlayın, bu muydu sokağınız, hani evinizin kapısı? Yarın bayram, hatırla; baban vardı.
Yarın bayram, Erken kalkın Filistinli çocuklar, bugün hangi ablanız kurşunlandı sokakta? Sizden olduğunu söyleyenlerden hangisi yeni bir ihanete imza attı, düşmanı övdü ve sizi yerdi? Hangisi sessiz kaldı?
Yarın bayram, Erken kalkın çocuklar ve gözlerimizin içine bakın, artık görmediğimizi görüyor musunuz? Yarın bayram, Erken kalkın çocuklar, kimsenin sizi görmediğini görüyor musunuz, kimsenin sizi duymadığını?
Yarın bayram, Erken kalkın Afrikalı çocuklar, siz, dünyanın en güzel gülen çocuklarısınız yine de. Yarın bayram, Erken kalkın çocuklar. Sorun annenize; nerede babam, diye. Yarın bayram, Erken kalkın çocuklar… Yüreklerimiz hepten de katı değil elbet. Sen bakınca gözlerimize, bizim de yanar yüreklerimiz Yemen’de, Filistin’de, Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da, Arakan’da, Suriye’de velhasıl tanıdık olan neresi varsa orada. Yarın bayram, Erken kalkın çocuklar, hiç kimse görmese de sizi, bir gören var bilesiniz.
Ve biz tanıyorsak seni, yine de inadına gülümseyeceksin.
Tüm bombalara, savaşlara, ihanetlere, vicdanların körleşmiş olmasına rağmen sen, “giyeceksin en güzel giysilerini, elinde en güzel kır çiçekleri, üzmeyeceksin anneni…”
Ve "bunca telefon direğine rağmen, hiçbir ses gelmese de", bilirim, gülümseyeceksin yine de. Çünkü “ İçimde öyle bir sızı var ki, Yalnız sen anlarsın…”
Çabuk ol… Annemiz bugün bizi bekler, Bayramlarda hüzünlenir melekler…” Kutlu olsun bayramınız yine de. Bütün çiçekler, bütün kelebekler, bütün melekler, bütün anneler ve çocuklar. Yarın bayram, erken kalkın çocuklar!”
*
Her şeye rağmen yarın bayram ve bayram çocukları sevindirmek ve sevinmektir çocuklar gibi. Bir ihtiyaçtır bayram. Yeter ki; özlediğimiz tüm iyilere ve iyiliklere, dardakilere, sıkıntıdakilere, gurbettekilere, uzaktakilere, hapistekilere, özleyenlere ve bakabildiğimiz bir yüze ve bakabildiğimiz gözlerimize sıla-i rahim yapmak olsun muradımız. Ve yeter ki; sevindirebilelim bir hüznü; bir hüznü sevindirmeyi sevebilelim, sevelim. Tüm hüzünlerin sevince ve umuda dönüştüğü bir bayram olması dilek ve temennilerimle bayram kutlu olsun.”
https://www.gazeteipekyol.com/makale/10087001/isa-dervisoglu/huzunler-sevince-donsun-bu-bayram
Bugün Gazze, bugün ihanet, bugün soykırım ama yarın umut, yarın inanç, yarın izzet, yarın zafer ve yarın bayram.
Budur imanımız. Bayramınız kutlu olsun Gazzeli çocuklar, öpüyorum kanlı gözyaşlarınızdan, gözlerinizden öpüyorum gözlerinizden utanarak.
Ve bu bayram ve en çok da sana söylüyorum Gazzeli çocuk: Sakın açlıktan bitap düşmüş bedenin solmasın babanın kucağında, biraz daha dayan alnını secdeye koyanların ihanetine, sen uyma arkadaşlarına, bayramı görmeden gitme!
0 Yorum