Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak, bu yazımızda da “İlmin Başı” konusunda sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
Peygamber Efendimiz, ilmin inceliklerini, acayipliklerini soran köylüye buyurdu ki:
- İlmin başını öğrendin mi?
- İlmin başı nedir ki?
- İlmin başı, Allahü Teâlâ’yı hakkıyla tanımaktır. Bu da Onun, misli, benzeri, zıddı, dengi, eşi olmadığını, Vahid, Evvel, Ahir, Zahir ve Bâtın olduğunu bilmektir. (Şir'a)
Görüldüğü gibi İlmin aslı Marifetullah’tır, yani Allahü Teâlâ’yı tanımaktır.
İlmin veya başarının başı sabır denebilir. İbadet için de böyledir.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“İbadetin başı sabırdır.” [Hakim]
Sabrın önemi birçok işten büyüktür. Bu bakımdan, “Her işin başı sabırdır” denebilir.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“İlimden bir şey öğrenmek, dünya ve içindeki her şeyden daha iyidir.” [Taberani]
“Öğretmek için ilimden bir mesele öğrenen 70 sıddık sevabı alır.” [Deylemi]
“İlim öğrenmek amelden kıymetlidir.” [Hatib]
İlimden zarar gelmez. Ölünceye kadar İlim öğrenmeye çalışmalıdır.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Hiç kimse cahillikle aziz, İlim ile de zelil olmaz.” [Askeri]
İlmin faydalısını öğrenmelidir.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Allahü Teâlâ’dan faydalı ilim isteyin ve fayda vermeyen ilimden Allahü Teâlâ’ya sığının.” [İbni Mace]
Lüzumsuz sualler
Okuyucularımız, çok zaman faydalı sual soruyorlar. Biz de araştırıyor, ehline soruyor, cevabını yazıyoruz. Böylece o okuyucu ile birlikte, diğer okuyucularımız da bundan istifade ediyor.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“İlim bir hazine, sual ise anahtardır. Sorun ki öğrenin. Bir sual sayesinde dört kişi sevap alır. Sual soran, cevap veren, dinleyen ve bunları sevenler.” [Ebu Nuaym]
Okuyucularımızdan bazıları ise, Hazreti İbrahim’in kestiği koçun etini kimler yedi?, Falanca âlimin anasının adı neydi?, Yunus aleyhisselamı yutan balık, erkek miydi? gibi sualler soruyorlar.
Dürr-ül-Muhtarın Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki:
“İnsanın bilmesi gerekmeyen şeyleri münakaşa etmesi mekruhtur. Öğrenilmesi emredilmemiş olan şeyleri sormak caiz değildir. Mesela Hazreti Lokman Peygamber midir? Cin, insanlara nasıl görünür? Hazreti İsa gökten ne zaman inecek? Buna benzer şeyler sormamalı, çünkü bunları öğrenmekle emrolunmadık.”
Bugün çok kimse, Ehl-i Sünnet itikadını bilmiyor. Öğrenmesi Farz-ı Ayn olan bilgilerden habersizdir. Faiz çeşitlerini, hatta yemeğin Farzlarını bile bilmez iken, dünya ve ahirette gerekmeyen şeyleri soruyorlar. Biz de “Bilmiyoruz” diye cevap verince, “Bir bilene sor” diyorlar. Zaten biz, bilmediklerimizi bir bilene soruyoruz. Fakat bilinmesi gerekmeyenleri sormak lüzumsuzdur. Dünya ve ahirete yaramayan sualleri sormak ve her suale cevap vermeye kalkmak ve “Ben bilirim” demek doğru değildir.
Kur'an-ı Kerimde de mealen buyuruldu ki:
“Her İlim sahibinin üstünde, daha iyi bilen vardır.” [Yusuf 76]
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Âlimim diyen cahildir.” [Taberani]
“Çok sual sormaktan sakının. Sizden öncekiler, bu yüzden helak oldu.” [İ. Maverdi]
“Sizi çok sual sormaktan nehyediyorum.” [Taberani]
“Allah rızasından başka bir maksatla İlim öğrenen veya ilmini dünya menfaatine alet eden Cehenneme gidecektir.” [Tirmizi]
“İlmi, Âlimlerle yarışmak, cahillerle münakaşa edip susturmak ve insanlar yanında itibar kazanmak için öğrenen Cehenneme gidecektir.” [Tirmizi]
Şu halde, lüzumsuz sual ve başka maksatlarla sual sormak doğru değildir. İmtihan gayesiyle karşısındakini sıkıştırmak için sual sormak da uygun değildir.
Hadis-i Şerifte, “Öğrenmek için sual sorun! Kötü maksatla sual sormayın” buyuruldu. (Deylemi)
Suali uygun sorabilmek, o kişinin İlmini gösterir.
Hadis-i Şerifte, “Güzel sual, İlmin yarısıdır” buyuruldu. (Taberani)
İlmi, öğrenip amel etmek isteyen kimseye öğretmelidir! İlmin kıymetini bilmeyen, laf olsun diye öğrenmek isteyene, ilim öğretmek doğru olmaz.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“İlmi, ehli olmayana öğretmek onu kaybetmek demektir.” [İbni Ebi Şeybe]
“Bazı kavimler gelecek, fakihleri, ince ve karışık meseleleri ele alacak, halkı şaşırtacaklardır. İşte bunlar, Ümmetimin şerlileridir.” [Taberani]
Bazıları Dini ve İlmi diyorlar. İslamiyet, İlmin tâ kendisidir. Kur'an-ı Kerim’de birçok yerde, İlim emredilmekte, İlim Adamları övülmektedir. Mesela, “Bilen ile bilmeyen hiç bir olur mu, bilen elbette kıymetlidir” buyurulmaktadır. (Zümer 9)
Peygamber Efendimizin İlmi öven ve teşvik buyuran sözleri o kadar çok ve meşhurdur ki, Gayrı Müslimler dahi bunları bilmektedir. Yukarıda birkaçını bildirdik.
İslam dininde kadın, kocasının izni olmadan Nafile Hacca gidemez. Sefere çıkamaz. Fakat kocası öğretmezse ve izin vermezse, ondan izinsiz, kendisi için lüzumlu İlmi öğrenmeye gidebilir. Allahü Teâlânın sevdiği Hacca izinsiz gitmesi günah olduğu halde, İlim öğrenmeye izinsiz gitmesi günah olmuyor.
Hadis-i Şerifte, “Nerede İlim varsa, orada Müslümanlık vardır. Nerede İlim yoksa, orada kâfirlik vardır” buyuruluyor. Burada da İlmi emretmektedir. (Herkese Lazım Olan İman)
İlim, Dinden ayrı değildir. İslam İlimleri ikiye ayrılır:
1- Akli İlimler,
2- Nakli İlimler.
Fizik, Kimya, Matematik, Edebiyat gibi tecrübi İlimlere, Akli İlimler denir. Tefsir, Kelâm, Hadis, Fıkıh gibi İlimlere de Nakli İlim veya Din İlimleri denir.
"İslamiyet, İlmi, Fenni emreder" demek bile yanlış anlaşılabilir. İslamiyet’in kendisi İlimdir.
Fen İlimleri, İslamiyet’in bir koludur. Din [İslamiyet] denince, içine İlim de girer. Bunun için, Dini ve İlmi demek yanlıştır. Fen, Dinden ayrı değildir.
"Dini, İlmi, Edebi ve Ahlaki Yayın" gibi tabirler kullananlar, böyle konuşup yazanlar, ya Dinimizi iyi bilmiyorlar veya Mezhebi kabul etmiyorlar. Bütün İlimler, İslam bilgileri içinde incelenir. Dini, İlimden ayıranlar, Batılı yazarların tesiri altında kalan kimselerdir. Dinimizde Ahlak da var, Edep de var, Edebiyat da... Bu bakımdan "Dini, İlmi, Edebi, Ahlaki Yayın" tabiri doğru değildir. Dini denilince, diğerleri kullanılmaz. Dini kelimesi kullanılmadan diğerlerinin hepsini kullanmakta mahzur yoktur.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Fen ve Sanat Müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın.” [İbni Asakir]
“İlim Çin’de de olsa talep edin! Öğrenin.” [Beyheki]
Çin, eskiden olduğu gibi yine Müslüman değildir. Çin’den alınacak İlim, elbet Fen İlmidir. Her türlü teknolojidir. Bu bakımdan hiç kimsenin, İslamiyet’in İlme, tekniğe karşı olduğunu söylemesi mümkün değildir.
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
0 Yorum