Reklam Alanı

YAHUDİ HIRSI

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Kur'an-ı Kerim hemen her surede İsrailoğullarından söz etmektedir. Yakup (AS)’ın Kur’an’da kullanılan “İsrail” unvanına istinaden İsrailoğulları tabiri, onun oniki oğlu ve onların soyundan gelenleri ifade etmektedir. (Âl-i İmran, 93; Meryem. 58.) Yine Kur’an’da muhtelif surelerde anlatıldığına göre, birçok kavme nasip olmayan ilahi ihsan ve nimetlere gark edilen İsrailoğulları, ilahi değeri hiçe sayarak büyük bir şımarıklığa kapılmışlardır. 

Yüce Allah, Hz. Musa (AS)’dan sonraki dönemlerde de birçok peygamber göndererek gittikçe azgınlaşan bu şımarık kavmi uyarmış ve nimetlerini hatırlatmış, onları Hakka ve hidayete çağırmıştır. Ancak Peygamberleri öldürmek, Tevrat’ı tahrif etmek, Allah’ın kendilerine bildirdiği emir ve yasaklarını çiğnemek ve verdikleri sözü tutmamakla karşılık vermişlerdir. Hatta sayısızca ilahi nimetleri görmezden gelerek Allah’a dil uzatmaya, O’nu –hâşâ- cimrikle itham etmeye başlamışlar, Peygamberlerin bildirdiği gerçek Allah inancını terk etmişler, onun yerine şeytanın vasfı olan ırkçılığı -hâşâ- Allah’a isnat ederek ırkçı bir tanrı inancı edinmişlerdir. “Uzeyr –hâşâ- Allahın oğludur” diyerek inançta da tamamen sapıklığa düşmüşlerdir. Çeşitli kavimlerin de kendilerine katılmasıyla kalabalıklaşan ve fesatta sınır tanımayan bu azgın topluluk, Musa (AS)’ın getirdiği dinden tamamen farklı yeni bir din oluşturmuşlardır. İşte bu yeni uydurdukları din nedeniyle “Yahudi” adını almışlardır. Bu tavırlarıyla Allah’ın lanetine ve gazabına müstahak olmuşlardır. (Maide, 12-13) 

Kur’an-ı Kerim, sürekli Yahudi tehdidine karşı müminleri uyarmakta, Yahudilerin müminlerin amansız düşmanı olduğunu haber vermektedir. Birçok surelerde ayrıntılı bazı surelerde de kısaca Yahudilerin insanlıkla bağdaşmayan tutum ve karaktere sahip olduklarına dair örnekler vermektedir Müslümanları bu konuda dikkatli olmaya davet etmektedir ancak ümmetin bu ayetleri dikkate aldığı söylenemez. Daha ilk zamanlardan, Sahabe’den hemen sonraki dönemlerden beri tefsirlere bile “israiliyât” denilen Yahudilerin uydurma hikâyeleri girmiştir. Söz konusu bu uydurma, asılsız hikâyeler, Müslümanlar arasında gerçek haberler gibi yayılmış ve ilgi görmüştür.

Hz Musa'ya verilen Tevrat'ı ve Hz Davud'a verilen Zebur'u tahrif ettikleri gibi Hz. isa'ya verilen İncili de tahrif ederek  aslından tamamen saptırılmış Hristiyanlık dininin ortaya çıkmasına yol açmışlardır.

Fitne-fesadı, tahrifatı, bozgunculuğu ve bütün insanlara yönelik düşmanlığı karakter edinen ve kendilerine yol olarak çizen Yahudiler, İslam'ı da tahrif etmeye büyük çaba sarf etmişlerdir. Ancak Kur'an Allah'ın muhafazası altındadır ve ebediyen baki kalacaktır. Kur'an nassı ile bu sabittir. (Hicr, 9) Bu itibarla, bütün adamlarıyla, Müslümanların içindeki ajanlarıyla topyekûn Kur’an’a zarar vermek için giriştikleri tüm çabalar, Arş’a doğru hırlamaktan öteye geçmemiştir. 

Kur'an'a bir zarar veremedikleri için hadis-i şerifler üzerinde yoğunlaşmışlardır. Nice uydurma hadisler yaymaya çalışmışlardır. Ancak Yüce Allah'ın büyük bir ikramı olarak yorulma bilmeyen gecesini gündüzüne katan muhaddis ve muhakkaklar ortaya çıkmış hadisleri didik didik ederek, ayrıştırarak tedvin edilmiş ve hadis kitapları telif edilmiştir. Böylece Yahudilerin bu çabaları da boşa çıkarılmıştır. Bediüzzaman,  muhaddislerin hadisleri tespitte gösterdikleri olağanüstü çabalarını şöyle anlatmaktadır:

“Daha hicretten iki yüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i Makbule vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar. İbn-i Cevzî gibi şiddetli binler münekkidler çıkıp bazı mülhidlerin veya fikirsiz veya hıfızsız veya nâdanların karıştırdıkları mevzu ehadîsi (uydurma hadisleri) tefrik ettiler, gösterdiler. … Evet, fenn-i hadîsin muhakkikleri, nakkadları o derece hadîs ile hususiyet peyda etmişler ki Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın tarz-ı ifadesine ve üslub-u âlîsine ve suret-i ifadesine ünsiyet edip meleke kesbetmişler ki yüz hadîs içinde bir mevzuu görse “Mevzudur.” der. “Bu, hadis olmaz ve Peygamber’in sözü değildir.” der, reddeder. Sarraf gibi hadisin cevherini tanır, başka sözü ona iltibas edemez.” (Ondokuzuncu Mektub, üçüncü esas)

Yahudiler, Kur'an ve sünnete karşı tahrifatlarında başarısız olsalar da ümmet arasında fitne ve çatışmalara yol açan batıl ve bida’tçı mezhep ve fırkaların doğmasına sebep olmuşlardır. Söz gelimi Hz. Osman’a karşı oluşturulan ve onun şehit edilmesi ile sonuçlanan Sebeiyye fırkasının kurucusu, Abdullah bin Sebe' adındaki Yahudi'dir. 

İkibin yılı aşkın bir süredir, hiçbir kavmin başaramadığı tam bir birlik, beraberlik ve şiddetli bir hırs içinde, organizeli, planlı bir şekilde bütün insanlığı hedefine koyan fitne ve fesat şebekesi Yahudiler, akıl almaz en sinsi ve şeytani yöntemlerle, Müslümanların can damarlarına girerek, yıllarca onlardan görünerek faaliyet icra etmişlerdir. Birkaç tanesi ifşa olan Yahudi ajanlarına bakın, ne derce bir sinsilik içinde olduklarını görürsünüz. Oysa binlercesi halen Müslümanların içinde onlardan görünerek en başarılı aktrislerin dahi başaramayacağı çeşitli rollerde faaliyetlerini sürdürmektedirler. 

Bin dört yüz yıldır Kur’an’ın uyarılarını dikkate almayan ümmetin çoğunluğu İsrail’in vahşeti karşısında duyarsız kalmış, bilen uyarıcılarına da kulağını kapatmış, gaflete devam etmektedir. Ünlü bir yazarın, “İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten kolaydır.” Şeklindeki sözü, kandırılmış Müslüman çoğunluğa tam muvafıktır. Galiba Allah’ın yardımı olmasaydı biz Müslümanlar, Yahudi’nin hırslı fitnesi karşısında yeryüzünden silinip gidecektik. Ne olursa olsun, din-i Muhammed (asv) her zaman galip gelecek ve korunacaktır. Yahudiler, hırslarıyla geberip gideceklerdir.

YAHUDİ HIRSI
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.