Reklam Alanı

KÜRESEL SİSTEM İNSANLIK VİCDANINA YENİLECEK Mİ?

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

 

 

'NEHİRDEN DENİZE ÖZGÜR FİLİSTİN'

ABD'li aktris Susan Sarandon'ın Gazze soykırımı ve Filistin dayanışmasına dair muhteşem bir konuşmasından bir kesitle başlayalım:

"Hepiniz hoş geldiniz. Napolyon demiş ki, savaş hükümetin size düşmanınızın kim olduğunu söylemesidir. Devrim ise düşmanı devletin ya da bir başkasının söylemesine gerek kalmadan halkın bizzat kendisinin bulduğu zaman gerçekleşen şeye denir. Biz düşmanımızın kim olduğunu biliyoruz.

Düşmanımız nefrettir, düşmanımız ırkçılıktır, düşmanımız sömürgeciliktir, düşmanımız açgözlülüktür ve düşmanımız haksızlığa sessiz kalmaktır. Katledilmiş çocukları, açlıktan ölen bebekleri, feryat eden anneleri, ailelerini bulmak için enkazı eşeleyen babaları gördüğünüzde başka tarafa bakanların sessizliği, bu kabul edilemez. Şimdi, güçlülerin anlatısını bozmak, adalet için mücadele etmek tek başına yapılacak bir iş olabilir, yorucu olabilir, ancak 75 yıldır bunu yaşayan Filistin halkı için Gazze'de, Rafah'da olanlarla karşılaştırıldığında hiçbir şey değildir…” https://artigercek.com/kultur-sanat/susan-sarandonin-filistin-konusmasi-gundem-oldu-dusmanimiz-nefrettir-302973h

*

Refah’a saldırı hazırlıkları ya da tehdidi, ortada dolaşan ateşkes planlarına/görüşmelerine dair haberler, Suudi’ de İsrail aleyhine en küçük bir karşı ifadeye tutuklama ile karşılık verilerek başlayan yeni normalleşme sinyalleri, uluslararası mahkemenin Netanyahu ve soykırım ekibine yönelik olası tutuklama kararı açıklama, HAMAS üzerinde yoğunlaşan ateşkes dayatmaları/teslim olma baskıları ve analistlerin geçmişe dayanarak dip dalga olarak yorumladıkları, tüm dünyada yükselen protesto dalgaları…

Tüm bu başlıklar hakkındaki belirsizlikler, olası gelişmeler hakkında net ifadeler kullanmayı zor kılıyor.

 

DÜNYA VİCDANI AYAKTA/PROTESTOLAR YAYILIYOR

Sevindirici gelişmeler de yaşanmakta. Tüm dünyada ve özellikle de ABD ve Avrupa’ da çok geç de olsa yükselen ve özellikle üniversite odaklı olan protestolar, küresel sistemin kendisine köklü bir karşı çıkış niteliğinde olmayıp, işleyişin/uygulamaların tarzına ve dozuna yönelik insani/vicdani bir itiraz şeklinde cereyan etmektedir. Buna rağmen kayda değerdir ve değerlidir. Önemlidir de zira bu atmosfer, küresel sistemin kendisine de köklü itirazlar geliştirme ve sorgulama olanağı da oluşturabilir.

Bu protestolar aslında insanlığın, halkların olaya el koyması gibi. Yöneticilerinin, soykırıma silah ve diğer destekleri vermemesini talep ediyorlar özellikle. Aynı talepler ne yazık ki Müslüman ülkelerde yok denecek cılızlıkta. Oysa Müslüman ülkelerin yöneticileri, batıdan daha fazla soykırıma destek olmaktalar ama protestolar maalesef yok denecek kadar az.

“Amerikalı Yahudi aktivist Medea Benjamin yıllardır Amerikan hükümetinin savaş politikalarına karşı protestolar düzenliyor. Beyaz Saray ve Kongre’deki eylemlerde hep en ön sıralarda yer alıyor. Defalarca gözaltına alındı, para cezasına çarptırıldı. Ama Filistin'i savunmaktan vazgeçmedi.” “İnsanlığımızı kaybettik” diyor. https://www.trthaber.com/haber/dunya/amerikali-yahudi-aktivist-insanligimizi-kaybettik-853682.html

Indiana Üniversitesi Coğrafya ve Antropoloji Profesörü Elizabeth Cullen Dunn Filistin için öğrencilere katıldı. Dunn ağlayarak bir konuşma yaptı:"Burada olduğum için işimi kaybedebilirim. Ama oturup da bekleyemezdim!" https://twitter.com/isadervisoglu1/status/1784174758549922278?t=FZ6r-Tk6OteCy9UQ6SvFsg&s=19

İnsan olmak, insani vicdanı kaybetmemiş olmak. Bugünün müslümanının kaybettiği ahlaktır bu. 

*

Protestolarda çok sayıda gözaltı var, kötü muamele var. Ekranlarımızda her gün görüyoruz. Protestolarda önemli akademisyenler, aktivistler, siyasi kişilikler, seçkin ailelerin fertleri var. ABD ve Batı polisi, her zaman olduğu gibi siyonizm karşıtı bu protestolarda da karşısında kim olursa olsun işgalci İsrail Polisi'nin Filistinlilere davrandığı gibi sert müdahalede bulunuyor. Ayrıca İsrail’in de başta ABD’deki gösteriler olmak üzere bu protestolara müdahele etmek için gizli görev gücü oluşturduğu açıklandı. Karşıt grupları karşı karşıya getirme veya protestoculardan görünerek protestonun ruhuna aykırı eylemlerle eylemleri itibarsızlaştırma ve daha farklı provokatif yöntemler kullanmaları mümkün.

“…Ne Siyonizm’in sahte putuna ihtiyacımız var ne de olsun istiyoruz. Adımıza soykırım yapan bu projeden kurtulmak istiyoruz. Yanı başımızdaki katil teokratik petrol devletleriyle anlaşmaktan başka bir barış planı olmayan ve dünyaya robot suikast teknolojilerini satan bir ideolojiden kurtulmak istiyoruz.

Yahudilerin her daim korkmasını isteyen, çocuklarımızın korkmasını isteyen, dünyanın bize karşı olduğuna inanmamızı isteyen, böylece kalesine ve demir kubbesinin altına koşmamızı ya da en azından silah ve bağış akışını sürdürmemizi isteyen bir etnik devletten kurtulmaya çalışıyoruz.

İşte sahte put bu.

Yani bu sahte put sadece Netanyahu değil, onun yarattığı ve onu yaratan dünya, Siyonizm bu.

Peki biz neyiz? Aylardır bu sokaklarda olan bizler, bir çıkışız, özgürlük için yollara düşenleriz. Siyonizm’den bir çıkışız.

Ve bu dünyanın Chuck Schumers’larına (ABD Senatosu’nun Çoğunluk Lideri) şunu söylemiyoruz: “Bırakın halkımız gitsin.”

Diyoruz ki: “Biz zaten gittik. Peki ya sizin çocuklarınız? Onlar da artık bizimle.”

* New York Sokaklarında Acil Durum Sederi’nde yaptığı konuşmanın metni.” https://www.perspektif.online/siyonizmden-cikisa-ihtiyacimiz-var/

Aslında kolektif küreselleşme de putun kendisi ve büyüğü. ABD onun tecessüm etmiş hali. Aslında sadece siyonizm değil antisemitizm ve demokrasi bile işletilişi açısından bu bunlardan. 

*

Elbette tüm protestoları durdurmaya ve etkisiz kılmaya yönelik büyük çabalar da mevcut. İsrail bu konuda farklı örtülü girişimlerde bulunanların baş sırasında…

Öte yandan ABD’nin, bu kan revan süreçte Suudi-İsrail normalleşmesine yönelik sarf ettiği ciddi efor dikkat çekici. Elbette her normalleşme aslında ABD ile yapılan anlaşmadır ve özellikle en önemlisi de Suudi_İsrail normalleşmesidir. Zira bu normalleşme İsrail’in bekasına yönelik bölgesel etkiye sahip olmanın yanı sıra ABD’ nin bölgedeki konumunu ve çıkarlarını koruyabilmesi açısından da hayati öneme sahip…

*

DEĞERLİ ÖRNEKLİKER

Kudüs Şehidi Hasan Saklanan ve NEHİRDEN DENİZE ÖZGÜR FİLİSTİN

Yazıyı uzatmadan sadece bir iki örneğe değinelim. Bunlardan birisi Necmettin Erbakan Akyüz adlı genç sporcumuzun Filistin bayrağı açarak ‘NEHİRDEN DENİZE ÖZGÜR FİLİSTİN‘ sloganı ile yaptığı eylemdi. Kendisine minnettarız…

Kimisi kişisel, kimisi de kitlesel olmak üzere girişimler artıyor. Filistin için bin genç inisiyatifi, direniş çadırı gibi oluşumların etkisi de giderek büyüyor.

Kişisel örneklerden Hasan Saklanan’ın değerli tek kişilik eylemi ve ardından gelen şehadeti geçmişten geleceğe kurulmuş bağı yeniden pekiştirici niteliğinden dolayı oldukça kayda değerdir.

Saklanan, işini gücünü, çoluk çocuğunu geride bırakarak, kendini Kudüs davasına, Filistin davasına feda etti.

Bu eylemin geniş çaplı etkileri ve yeni kuşak üzerinde bırakacağı etkileri büyük olacaktır. Hatırası değerlidir ve bize emanettir.

Devlet, ailesine özel maaş bağlamalı. Yardıma muhtaç etmemeli. Devlet yapmazsa bu iş elbette bize düşer. Bu şehadet; Kıbrıs'ın, Azerbaycan'ın ‘İsrail düşmanımız değil’ denerek nerdeyse işgal edildiği, Türkiye'nin soykırıma destek veren pozisyona getirildiği, bir soykırımın bitirilip diğerine başlandığı böylesine zorlu ve korkunç bir süreçte, Urfa'nın ilk Filistin işgali döneminde Filistin'de verdiği şehitlerle başlattığı geleneği, unutulmayacak kılan bu şehadet, yeniden Urfa'nın ve Kudüs'ün kardeş olduğunu hatırlatmış, bu bağı, uzun zaman sonra yeniden kurmuş ve pekiştirmiştir. Rabbim, şehadetini kabul etsin ve bereketli kılsın. 

Sonuç olarak başlıktaki sorunun cevabına gelince;

Bu sorunun cevabı, yazının başında yer alan Susan Sarandon'ın konuşmasının özellikle de şu kısmında mevcut diye düşünüyorum:

"Napolyon demiş ki, savaş hükümetin size düşmanınızın kim olduğunu söylemesidir. Devrim ise düşmanı devletin ya da bir başkasının söylemesine gerek kalmadan halkın bizzat kendisinin bulduğu zaman gerçekleşen şeye denir. Biz düşmanımızın kim olduğunu biliyoruz.

Düşmanımız nefrettir, düşmanımız ırkçılıktır, düşmanımız sömürgeciliktir, düşmanımız açgözlülüktür ve düşmanımız haksızlığa sessiz kalmaktır..."

Elbette ki insanlık, bu bilinçle ortak küresel düzene/düşmana dair kararlı ve sürdürülebilir tavır geliştirebilirse bu mümkün. Rabbim, düşmanını/insanlığın ortak düşmanını tanıyanlardan ve onunla mücadele eden vicdanlı ve erdemlilerden, haysiyetlilerden, adillerden kılsın.

KÜRESEL SİSTEM İNSANLIK VİCDANINA YENİLECEK Mİ?
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.