Modern insan ile ilgili yapılabilecek en önemli tanımlamalardan birisi, sanırım her şeyi paramparça kılan bir varlık haline gelmesi olacaktır. İnsan kendini unuttu, anlamını, ruhunu, özünü unuttu. Parçaladı her şeyi; zihnini, zamanını, mekânını, ruhunu, gönlünü, dünyayı parçaladı. Oysa insan dünyaya tam olmak için, özünü aramak, bütüne ulaşmak, kemali bulmak, damladan ummana, Kesret’den Vahdet’e ulaşabilmek için gönderilmiş idi.
İnsan kendini parçaladı, bütünden uzaklaştı, Bir’den, tevhitten, birlemekten, birlikten uzaklaştı. Parçalandı insan! Çünkü parçaladı her şeyi. Ey Yolcu! Tevhidin hakikatini gönlü ile ikrar ederek huzur makamına ulaşan insan; parçada bütünü, damlada ummanı, kesrette vahdeti görebilecektir. Bil ki ahenk ve huzur; birlemekten geçecektir. “Bir”lemek; huzur makamında, huzurda, huzurla, hazır olmaktan geçecektir. Unutma; Parçaya takılan, ayrıntıya boğulan, Bir’e ulaşamayacaktır. Damlada boğulanı, Bir’i tartışanı, Bir’i parçalayanı bırak. Sen Bir’de mutmain olmaya bak.
İnsan zamanı parçaladı, yek pare bir zaman anlayışının huzurundan uzaklaştı. "Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında.” Zamanda tevhit anlayışı ile parçayı bütüne, burayı öte’ye, ezeli ebede, “an”ı anı_ı daim anlayışı ile O’na bağlayarak “Huzur”a ulaşacaktır insan. İnsan mekânı parçaladı, evi, sokağı, mahalleyi, şehri parçaladı. Bugün insan mekânı parçaladığı için “ev”sizdir, kimsesizdir, ıssızdır, yalnızdır.
İnsan anlamı parçaladı, parçalanmış anlamın anlamsızlığında kıvranıyor insan. onun için bir yerde değil, her yerde… Hiçbir yerde… Bir kaybolmuşluk, bir boşluk, bir huzursuzluk hali... Parçalanmış anlamın boşluğunu yaşıyoruz her birimiz. Bulduğumuz tatmin etmiyor bizi. Neyi aradığımızı bilmiyoruz, aradığımız kaybettiğimiz değil… Neyi kaybettiğimizi hatırlamıyoruz. Oysa insan anlamın bütünlüğü ile tamamlandığında mutmain olabilecek. "Boşluğa razı değil insan. Anlamsızlığa sürekli itiraz halinde. Anlam bulduğu yerde rahatlıyor, bütünlüğe katıldığı anda daha eksiklerini tamamlıyor... Anlam arıyoruz sürekli. Parçaları birleştiriyoruz; bir bütüne varmak istiyoruz. Yarım kalmışlık rahatsız ediyor bizi. Varlığına baktıkça, yere göğe ağaca ay'a dağa ovaya nehire göle denize baktıkça birbirlerini tamamladıklarına kanaat getiriyoruz. Doyuyor renkler, uç uca ekleniyor biçimler. Gözlerimiz bayram ediyor. Anlam bütünlüğünü onaylıyoruz. Uyuma kapılıyoruz, ahenkle tanışıyoruz. Bu arada bakışımız da manzarayı tamamlıyor; o da bir parça olarak bütün içindeki yerine alıyor..." (Senai Demirci; Küçük Sevdalar Koleksiyonu)
Sevgiyi parçaladı insan, ruhunu gönlünü, özünü parçaladı. Özünü unuttu, kendini unuttu. Oysa özü ile bağ kurmalıydı, özünü hissetmeli, özünü özlemeliydi… İnsanı dünyadaki parçalanmışlık halinden, eksiklik duygusundan kurtaracak olan; tamamlanma ihtiyacı ve gayretinin eşlik ettiği “özlemek” olacaktır. Özlemek; özünü aramaktır, kendini aramaktır, “ben”deki “ben”i aramaktır, kendinden kendine yolculuktur. Özlemek baştanbaşa kendini bulma çabasıdır, kendini bulmak için yine kendini kendi özüne bağlamaya çalışmasıdır insanın. Özlemek insanın bütünü arayışıdır, aşkla, aşkın olana kavuşma isteği ve vuslatıdır.
Nedir insan; dünyanın gurbetinden kendini koruyabilmek için bütüne yaklaşarak, kendini keşfedilmek, benden Ben’e varabilmek için bir yol yürüyüşüdür. İnsanı yaşamın içinde yabancılaşmadan, başkalaşmadan, paramparça halinden koruyacak olan bu anlayış olacaktır. ve bu anlayışla insan; varlıktan varoluşa, beşerden insana, bireyden şahsiyete bir yol üzere yürüyerek “kâmil insan”a ulaşacaktır.
Evet, insan dünyada eksiğini arıyor; parçalarının peşinde bir yol yürüyor. Yokluğunu, yoksulluğunu ve de yoksunluğunu giderebilmek için parçadan bütüne bir yol yürüyor aslında. Değilse her birimiz hayatın içinde hep bir parça eksik, hep bir parça yoksul, hep bir parça kimsesiz, yalnız ve de garip değil miyiz? Mesele tamam olmadığımızın bilincinde; parçadan bütüne doğru; kendimizi daha fazla eksiltmeden, daha fazla parçalamadan, insanı, hayatı, zamanı, mekânı ve ruhu özüne, tamamına, bütüne, Bir’e ulaştıracak bir arayışın izini sürmektir.
0 Yorum