Rahmetli dedem Hacı Abdulkadir, çocukluğundan beri haramdan sakınma konusunda çok hassastı, en küçük bir şüpheyi dahi kabul etmez, başkasına ait hiçbir şeye el uzatmazdı. Babasından böyle bir terbiye almıştı. Bu konuda çocuklarına uyarılarda bulunduğu gibi yaşayışıyla da örnek oluyordu.
Dedem 1921 yılında askere alınmıştı. O zamanlar atıyla birlikte gidenler bir ikram olarak askerliklerini memleketlerinde yapıyorlardı. Dedem de atıyla birlikte katıldığı için askerliğini memleketi olan Mardin’de yapmıştı. Ancak atlı birlikler muhtelif yerlerde ortaya çıkan, halkın can ve mal güvenliğini tehdit eden eşkıyanın üzerine gönderiliyordu. Dedemin içinde bulunduğu birlik, Van-Gevaş’ta halkın mal ve canına kasteden bir eşkıya çetesinin üzerine gönderilmişti. Gevaş’ta yaşadığı bir hatırasını bize şöyle anlatmıştı:
“Ben askerdeyken, Kawaş’ta (Gevaş’ın yöredeki adı) bir eşkıya çetesi ortaya çıkmıştı. Yol kesip soygun yaptıkları ve yöre halkını rahatsız ettikleri haberleri geliyordu. Söz konusu bu çeteyi ortadan kaldırmak için gönderilen süvari birliğinin içinde ben de bulunuyordum. Mardin’den Siirt üzerinden günler süren bir yolculuktan sonra Gevaş’a gittik. Akşamüstüydü. Gevaş yakınında bir mevkide konakladık. Geceyi orada geçirecektik. Herkes aç ve yorgun düşmüştü. Bulunduğumuz yerin bitişiğinde bir elma bahçesi vardı. Asker bu bahçeye dadandı. Bahçe sahibi de oradaydı, askerin bahçeye dadanmasına ses çıkarmıyordu. Ben de onun yanına gittim. Cebimden bir miktar para çıkardım ve bir-iki kilo elma satın almak istediğimi söyledim. Adam hayret etti. “Baksana, herkes parasız olarak gidip istediği kadar elma koparıp yiyor, sen de diğer askerler gibi yemiyorsun da niçin parayla almak istiyorsun?” dedi. Ben de, “Herkes gibi yapamam, ben parasız yiyemem, bana haramdır. Ancak paramla alıp yiyebilirim” dedim. Bahçe sahibi, “Hayır, ben izin veriyorum, yiyebilirsin, hatta bu asker, değil elmaları, ağaçları bile kökünden sökse ben asla bir şey demem. Ben Rus zulmünü görmüş bir adamım!” dedi. Daha sonra şöyle anlattı:
“Bir zamanlar Ruslar buraları işgal etmişti. Bir gün şöyle bir duyuru yaptılar: “Biz havanızı satın alıyoruz, herkes havasını beş liraya satsın!” Halk bunu karlı bir şey zannetti. Herkes gidip 5’er lirasını aldı. Birkaç gün sonra ikinci bir duyuru yaptılar: “Herkes kapısını penceresini kapatsın, evinden çıkmasın. Çıkan olursa vurulacaktır!” Bazıları çıkınca vuruldu. Artık hiç kimse evinden çıkamaz oldu. Kimse işine bahçesine gidemiyordu. Bahçeleri tarlaları yağmaladılar. Sonra da, “Sizler havanızı sattınız, artık havanız yoktur, çıkmak istiyorsanız, elli lira karşılığında alabilirsiniz” diye ilan ettiler. Bunun üzerine kişi başına elli lira aldılar, zulüm üstüne zulüm yaptılar.” Bunları anlatırken adamın gözleri doldu, daha fazla anlatamadı.
Bahçe sahibi, elma bahçesinin tamamının kökleriyle sökülüp atılmasını Ruslardan gördüğü zulüm karşısında hafif görüyordu. Artık Rus zulmün boyutunu varın siz düşünün.
Küfür, zalimliğin en temel nedenidir. İnsani yaklaşım ve düşünceler, acımak, merhamet etmek, başkasını da kendi gibi düşünmek ancak imanın filizlendirip yeşerttiği duygulardır. Küfür ise acımasızlığı, vahşeti, insanlık dışı her türlü yaklaşımı ateşlendirir ve körükler. Küfür, insanı gayet aciz bir canavar hayvan eder. Güç elde eden bütün zalim kâfirlerin benzer vahşetleri bunun en büyük kanıtıdır.
Yetmiş küsur yıldır Filistin topraklarını işgal eden ve tedrici olarak onları yok etmeye çalışan İsrail, 7 Ekim 2023’en beri tarihte eşi-benzeri görülmemiş bir vahşet sergilemekte ve bütün dünyanın gözü önünde bebek, çocuk, kadın, yaşlı, hasta ayırımı yapmadan aralıksız olarak en yoğun ve en vahşi şekilde Filistinlilere soykırım uygulamaktadır. Ne yazık ki İslam ülkeleri olarak bilinen ülkeler, bir-ikisi dışında seslerini bile çıkarmamış, en basit kınama bile yapmaktan kaçınmışlardır. Söz konusu bu ülkelerinin yöneticileri, İsrail’e ekonomik, askeri ve siyasi her türlü desteği veren Amerika ve Avrupa ülkelerinden farksız olarak İsrail’le işbirliklerini sürdürmektedirler. İsrail karşıtı eylemleri de yasaklamışlardır. Bütün güçlerini İsrail’i durdurmak için kullanmaları gerekirken, maalesef yürekleri yanan ve demokratik eylemler dışında çare bulamayan Gazze destekçisi Müslümanlara karşı kullanıyorlar. Bu güç sahipleri, İsrail kadar zalim ve vicdansız oldukları kesindir. Bununla beraber, Filistinlilere uygulanan soykırımı suskun, izzetsiz ve aşağılık bir şekilde seyretmelerinin temelinde, dedemin anlattığı “Rusların havayı satın alması” olayına benzer bir sebep bulunduğu akla geliyor. Başka bir deyişle, İsrail’e karşı hiç sesleri çıkmayan İslam coğrafyasındaki yöneticilerin Amerika’nın kendilerine bağışladığı makamlar karşılığında izzet, vicdan, şeref gibi değerlerini sattıkları anlaşılmaktadır. Bulundukları makamlarda Amerika sayesinde oturuyorlar, tabii ki hiç seslerini çıkaramazlar.
Kur’an-ı Kerim, “Kâfir olup zulüm yapanları Allah asla bağışlayacak değildir, onları hiçbir yola hidayet de etmez. Ancak içinde ebedi kalacakları cehennem yoluna sevk eder. Bu ise Allah için pek kolaydır.” ayetiyle zalimlerin ebedi cehennem dışında hiçbir yollarının bulunmadığını bildirmiştir. Zulme rıza göstermek de zulüm olduğuna göre, değerlerini Amerika’ya satmış olan zalim sefilleri de aynı akıbet beklemektedir. Bu da mazlumlar için büyük bir tesellidir.
0 Yorum