İman ve yakın sahibi olanlar, iyilik ve ihsana aday olduklarında, ilahi ikrama mazhar olurlar ancak. Allah (c.c), kullarını, vermiş olduğu nimet ve imkanlarla sınamaktadır... Nimetine şükredip, O'na hiçbir şeyi ortak koşmadan yaşayanları iki dünyada da âziz edeceğini vaat ediyor... Onlara, her iki cihanda mülk ve saltanat bahşeder. Ama İnsanlar ne zaman ki elindeki nimetlerle/makam/mevki/rütbe/devlet vs. ile taşkınlık ve şımarıklığa yeltenirse; işte o zaman Allah insanlara vermiş olduğu her nimetini geri aldığı gibi onu zelil ve perişan eder... İnsanlık tarihinde, bunun birçok örneği vardır! Âziz ve Celil olan Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden de mülkü alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir. Sen her şeye güç yetirirsin." (Âl-i İmran 26)
Yaşadığımız şu iki kutuplu olması gereken dünyada, insanların bu kadar milyon sınıfa, gruba, meşrep ve franksoyana ayrılıp çoğalması hem dünya hem de insanlık adına, bir felaketin habercisidir! İki günü bir olmayan, iki lafı birbirini tutmayan, dün söylediğini bu gün ret etmekte hiçbir görmeyen, günlük, haftalık, aylık ve yıllık saf değiştiren bukalemun tipli insanların çoğalıp ve köşe bucak her yeri işgal etmeleri; insanlık ailesi adına büyük bir tehlike arz etmektedir. Siz iyilik yaparsınız, onlar eleştirirler, siz insanlığın faydasına bir adım atarsınız onlar çelme takmaya çalışırlar, siz ağlayan bir yetimin başını okşar gözyaşını silmeye çalışırsınız onlar sizi riyakarlıkla itham ederler! Peki, söz konusu zat-ı na-mühteremlerin; yaptıkları icraatları nelerdir diye sorarsanız, cevabı: hep başkalarını eleştirip, kendilerini de dünyanın kurtarıcıları olarak görmeleri... Gölge etme başka ihsan istemez sözü, ne kadar da isabetli bir vecizedir! Bu gibilere tavsiyemiz, siz mağdur, muhtaç, yetim, öksüz ve güçten düşmüş olanlar için iyilik ve hizmet seferberliğini fisebilillah olarak yapamıyor olabilirsiniz, bari elinizi/dilinizi yapanların yakasından çekin, onları eleştirmekten, kötülemekten, küçük görmekten vaz geçin. Takdir etmeyi kendi egolarınıza yediremiyorsanız dahi, bari dilinizle onları arkadan yaralamayın!
İnsanlarımız ne hale gelmişler? Birbirleriyle uğraşmaya, düşmanlarıyla uğraşmaya hiç mi hiç zaman bulamıyorlar... Hele sosyal medya mecrasındaki atışmalar yok mu? O ona laf yetiştirmeye çalışıyor, bir diğeri başkasına. Herkes kendini pürpak-u temiz, diğer insanları ya da onlar gibi düşünmeyen herkesi hatalı, suçlu ve yanlı sayıyorlar! Peki, nereye kadar sürecek bu gaflet?
Güya Müslüman memleketinde yaşıyoruz ya, bir bizim içinde bulunduğumuz acınası duruma; bir de Gazze için altı aydır meydanları boş bırakmayan, her fırsatta yerdiğimiz Avrupa'daki insanlara bakın. Biz bir birimizle uğraşıp dururken, Allah'ın vermiş olduğu nimetler elimizden kayıp gidiyor da haberimiz bile yoktur! Allah, bazen bir kavmi/milleti; işledikleri ufak bir hayır vesilesiyle, onları hidayet nimetiyle aziz eder. Tersinden okusak, küfran-ı nimet yüzünde; "nicelerini zelil eder, alçaktır ve elindeki tüm nimetlerini geri alıp başka bir kavme verir! Yani sözün hulasası şudur: "Biz bir birimizle uğraşıp dururken, Allah'ta vermiş olduğu nimetini bizden alıp başka bir millete tevdi eder. Eder mi Âlim Allah eder, mülkün sahibi odur. O, cc. dilediğini aziz, dilediğini zelil eder! Şu söz ne kadar da manidardır:
İyiliğe gücün yetmiyorsa, kötülük yapma...
Evet, edep sahibi yalnızca iyiliklerden zevk alır.
Ve son söz: "İyiliğin ilmine sahip olmayana, bütün diğer ilimler zarar verir...
Kalın sağlıcakla efendim.
29 Nisan 2024
0 Yorum