Bu topraklarda gözünü açan hemen her insan Müslümandır. Müslüman olmak bir coğrafya meselesidir. Ama deist, ateist, agnostik olmak bir tercih, bir bilinç meselesidir. İtiraf etmek gerekirse Müslüman olmak için hiçbir çaba harcamak gerekmiyor. Ama ikincilerden olmak için çok çaba harcamak, okumak, düşünmek, sorgulamak gerekiyor. Fakat ikincilerden olmayı tercih edersen cehennemin alevleri içinde bin yıllarca cayır cayır yanmayı göze alman gerekiyor. İki yol var önünde: ya müslüman kalmaya devam edeceksin, ya da...
Dücane Cündioğlu "ibadetlerin amacı düşünmeyi engellemektir" diyor. İbadetlerin esas amacının bu olduğunu düşünmüyorum. Ama şunu bizzat yaşayarak biliyorum: hayatı ibadetle geçen bir mümin düşünmeye, sorgulamaya zaman bulamaz. Yani beş vakit namazı tadil-i erkan ile kılan, teravihleri, cüzleri, teheccütleri, oruçları düzenli olarak ve hakkını vererek yerine getiren bir mümin düşünmeye, sorgulamaya (bağımsız düşünsel faaliyete) vakit bulamaz. Buna ihtiyaç da kalmaz.
Teravihlerde, taziyelerde, camilerde, mukabelelerde, iftarlarda, seçim bürolarında hasılı bu şehrin bütün ortamlarında öyle bir hava, bir hissiyat, bir itminan var ki aydınlanma, felsefe, düşünme, okuma, sorgulama, melankoli, ideoloji, kültür, sanat, edebiyat hepsi boş geliyor insana. Gerçekten ihtiyaç yok böyle şeylere diyorsun. En tuhafı insanlar böyle şeylerin eksikliğini zerre miskal hissetmiyor.
Bu taziye. Pederin amcası oğlu. Pir-i fani. Seksen sekiz sene. Hemen hemen bir asır. Köyde. Sıkıntı, keder, rezillik. Ölüm nimettir, kurtuluştur. Teravihler yirmi rekat tamam. Yatsı ve vitirle birlikte otuz üç rekat. Allah kabul etsin diyelim. Çoğunluğun ahengine katılmak rahatlatıcı ve huzur verici. Bir felsefe profesörü ile Dücane'nin polemiği. Sadık Usta da müdahil oldu. Mevzu tam olarak ne, kestiremedim. Sokak kavgasından bir farkı yok. Boş. İlgilenecek mecalim yok. Dücane'nin cevabını okudum: Ukalalık. Sadık Usta güzel hulâsa etmiş: Dücane'nin en iyi yaptığı şey saatlerce hiçbir şey söylemeden kafa ütülemek. Kim felsefeci, kim felsefeci değil, kim felsefe biliyor, kim felsefe bilmiyor...
Bomboş bir tartışma. Bildiğim tek şey ülkede birkaç istisna dışında felsefe yok, felsefeci yok, düşünce yok, düşünür yok. Youtuberler sadece. Meddahlar yani. Oxford'da yapılan bir çalışmada Ebubekir Sifil'den bahsedilmiş. Sifil büyük bir iftiharla paylaşmış bunu. Sifil Cübbeli'nin birazcık akademik hali. Geleneğin sadık bir bekçisi. Neyini ve nesini konu edinmişler, anlamadım. Ülkede birkaç istisna dışında alim de yok, ilim de yok. Taklitçiler var sadece. Daha doğrusu maaşlı memurlar var sadece. Henüz Ali Şeriati gibi bir kumaş çıkmadı bu topraklardan. Gerçi kumaşlar vardı ama bunların hiçbiri Ali Şeriati olamadı. Dücane, İslamoğlu, Fazlıoğlu, Ali Bulaç, İsmet Özel, Mustafa Öztürk... Hiçbiri.
0 Yorum