Telefon rehberimizden azalan her bir dostumuzun/akrabamızın ismi, toprağa ne kadar yakın olduğumuzu bir kez daha gösteriyor.
Ölüm, genç/yaşlı dinlemiyor.
Ama biz, yerin altındakilerin pişman olduğu şeyler için, yerin üstünde birbirimizi yiyoruz.
Ancak yakınlarımızdan birini kaybedince kafamıza dank ediyor.
Vadesi dolana bir şey sebep oluyor ve götürüp toprağın bağrına basıp geliyoruz.
Aklımıza o an ölüm geliyor, dünyaya yapışmanın beyhudeliği geliyor ve gidenlerin geride bıraktıklarının acıları geliyor...
***
Aynı şeye güldüğüm dostumu kaybettim. Sanırım, o ortak güldüğümüz şeylere gülmeyi de kaybettim. Çünkü ancak onunla oluyordu...
Latife etmek dostla güzeldir.
Dostla yapılan latifelerin ortak bir kanalı vardır. O kanal, alıcı/verici şeklinde işler. Alıcısı olmayan bir şeyin vericisi tek başına neye yarar?...
Bir kanadını kaybeden kuşun diğer kanadı da iptal olmuştur artık... Vazife yapamaz... O yüzden aynı şeye güldüğünüz birini kaybederseniz, artık o konulara gülmeyi de kaybettiniz demektir...
***
Haftada bir ya da iki kez arardık birbirimizi, son görüşmemizden itibaren biriken ortak konularımızı paylaşırdık, gündem ne kadar sıkıcı olursa olsun illa eski adamların bu tip konulara yaklaşımında kullandıkları birkaç nükteli ve antika laf ederdik...
Artık yok.
Emanet olarak evlatlarını bıraktı ve gitti...
Son görüşmemizde bayrama geliyorsun değil mi? Dedi. Evet dedim. Nereden bilebilirdim ki kabrini ziyarete geldiğimi...
Rabbim rahmet etsin sana Halil kardeşim, mert kardeşim, yiğit kardeşim...
0 Yorum