Reklam Alanı

SAİD NURSİ, DİAMOND VE TERAVİH

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Said Nursi 23 Mart gecesi Şehr-i Urfa'nın İpek Palas Oteli'nde ruhunu Rahmân'a teslim eyledi. Geride ilim dışında hiçbir şey bırakmadı. Alimlerin en büyük ve en kıymetli mirası ilimdir. Arsa, tarla, araba, mal, mülk, gayr-i menkul hiçbir şey bırakmadı. Sadece ilmi bıraktı. Günümüzde elli dile tercüme edilen risalelerden tek kuruş cebine girmedi. Üzerine tapulu hiçbir şeyi yoktu. Birkaç parça eşya, yamalı bir iç çamaşırı, seccade, cübbe, sarık, ibrik... Bu dünyada bunlardan başka dünyalığı yoktu. Bütün dünyalığı küçük bir bavulun içindeydi. Günümüzde servet içinde yüzen şeyhleri, cemaat önderlerini ve bazı siyasileri görünce üstadın kıymetini daha da  iyi anlıyor insan. Hayatı en büyük şahitti davasına. "Hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum" diyordu. El-hak doğru söylüyordu. Evet böyle kıymetli, böyle müstesna bir hayata sadece saygı duyulur. Meziyet odur ki düşman dahi takdir etsin. Düşmanlar takdir ediyordu ama yazık ki dostlar takdir edemiyordu. "Günümüzde bir asr-ı saadet müslümanı." Ruhu şad olsun, makamı ali olsun, mekanı Cennet'ül Firdevs olsun inşaallah.

Yağmurlu bir gün. Kasvet ve keder havası. Hafif baş ağrısı, mide uğultusu. Şehrin birçok camisi tadilat nedeniyle ibadete kapalı. Eskiden kalma cemaatle namaz kılma alışkanlığı. Bireysel tat vermiyor. Hele teravihler hiç gitmiyor. Huşu çok az. Günah çok çünkü. İbadet ederken çok düşünüyorum ama bunlar çoğunlukla ibadet dışı dünyevi şeyler. Biraz Diamond Tema izledim. Çok genç olmasına rağmen müthiş bir araştırma merakı var. Videoları milyonlarca izleniyor. Mantık ve muhakeme gücü fevkalade. Birçok benim diyen akademisyene taş çıkartır. Cem Meriç Altay da iyi ama itiraf etmeli ki onun kadar değil. Biri agnostik, biri müslüman. Biri hummalı araştırmaları sonucu agnostik olmuş, diğeri müslüman. Ortak özellikleri zeki ve çalışkan birer araştırmacı olmaları ve İslam'a dışarıdan bakmaları. Çünkü ikisi de ilahiyatçı ve medrese çıkışlı değil. İyi ki de değiller. Yoksa böyle bir başarıya mazhar olamazlardı. İkili arasında geçen yıllarda çok ağır münakaşalar yaşandı, Sinan Canan ve Enis Doko da müdahil olmuştu bu tartışmalara. Diamond Tema matematik gibi. Konuşmalarında duygu yok hiç. Televizyon spikeri gibi aynı ses tonuyla tıkır tıkır konuşuyor. Bu açıdan sevimli değil pek. Cem Meriç Altay'ın yüzünde hidayete ermiş olmanın mutluluğu var biraz. Hiçbir yere angaje olmadan sadece kendi beyniyle, kendi kafasıyla düşünmek bambaşka bir şey. İnsanı mutlu etmiyor ama bambaşka bir duygu olduğu kuşkusuz.

Çok şükür, ilk teravihimi eda ettim. Gündüz Mustafa Öztürk'ün teravih konulu yeni videosunu dinledim. İçimde kıvılcımlar çaktı. Yıllar önce Abdülaziz Bayındır gibi bazılarının etkisiyle teravihe karşı bir önyargı, bir soğuma oluşmuştu bende. Doğrusu kendi araştırmalarım neticesinde de böylesi bir sonuca varmıştım. Ama Öztürk'ün videosunu baştan sona kadar dinledikten sonra bu önyargı ve soğuma kısmen izale oldu. Onun için bugün teravih namazını eda ettim. Öztürk'ü zaten seviyordum, artık daha fazla sevmeye başladım. Allah razı olsun Mustafa Öztürk'ten. Teravih namazı meselesini bu kadar güzel, ilmi, edebi, beliğ, mukni, kapsamlı, doyurucu bir şekilde anlatan herhangi bir ilim insanı ve hoca görmedim. Öztürk'ün tefsirci yönünün fevkalade olduğunu biliyordum ama fıkıhçı yönünün bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum. Bu vesileyle onu da öğrenmiş oldum. Abdülaziz Bayındır ve Hayrettin Karaman gibi fıkıhçıları dinleyince dinden, İslam'dan soğuyor insan. Hele bazılarının teravih şirktir demeleri büsbütün iğrenç gerçekten. Şu tespiti çok güzeldi: "Bir gün yaptığımız tüm bu din ve ilahiyat tartışmaları tarih olacak, unutulacak. Ama her fırsatta küçümsediğimiz, alaya aldığımız, istihfaf ettiğimiz teravih gibi ibadetler kalacak." 

Mustafa Öztürk etkisi devam ediyor. Sekiz rekat. En makul, muteber ve müdellel olan bu. Aynı zamanda en kolay olanı. Susuzluk yok, açlık biraz. Zihin tatilde gibi. Takmıyor hiçbir şeyi. Siyaseti takip etmeyince rahatlıyor insan. Görmezden geliyor aslında. Gözleri önünde yaşanan felaketi görmemek için uyuşturuyor zihnini. Mat bir ruh hali. Bir konuşma daveti. Katılmayı düşünüyorum. Çünkü davet eden çok kıymetli bir dost. Böyle kıymetli dostları kırmaktansa kendimi kırmayı tercih ediyorum. Eski bir edebi yazı paylaşımı. Etkileşim çok cılız. Edebiyat ve sanat para etmiyor, ilgi görmüyor bu ülkede. Ya siyaset konuşacaksın ya din. Geri kalmış bütün ülkelerin mümeyyiz vasfı bu. Sabahtan akşama kadar siyaset ve din konuşmak. Çünkü para orada, lüks orada, makam orada, mevki orada, prestij orada. Balıklıgöl'e bir siyasi gelse arkasında yüzlerce insan koşuyor. Ama mesela bir Orhan Pamuk gelse kimse tanımaz, takmaz ve yüzüne bakmaz.

SAİD NURSİ, DİAMOND VE TERAVİH
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.