Kardeşin, dar günde ve zor günde, sana el uzatandır, sana acıyan ve acını kalbinde hissedendir. Sen ağlarken ağlayan, sen üzülürken üzülendir... Sen orta yerde kalırken, rahat etmeyen, uyumyandır! Vücudunun herhangi bir yerine bir acı girse, onun vücudundaymış o acıyı duyandır. Kardeşlik, bizim inancımıza göre Vahiy ve Sünnet referanslıdır. Önce imani, sonra insani bir sorumluluktur... Her iki halde de, maddi ve manevi senin yanında bulunmayanın kardeşlik iddiası; kuru bir söylemeden ibarettir. Güdüktür, ebterdir, ispatsızdır! Bakınız,
Rabbimiz Hucurat süresinin 10'uncu ayetinde; mealen, ancak müminler kardeştirler diye buyurmaktadır. O halde, ayetteki "ancak" kelimesini dikkatlice tefekkür etmeliyiz. Madem müminler kardeş kılınmış, o zaman burada kardeşin kardeşi üzerinde bir hakkı ve sorumluluğu yüklenmektedir. Bedelsiz bir kardeşliğin olmasının mümkün olmadığını bilmemiz bize hatırlatıyor ve sorumluluk yüklüyor. Dünyanın en ücra köşesinde herhangi bir Müslüman kardeşimizin başına bir şey geldiğinde; onun o sıkıntı ve acısını kalbimizde ve bedenimizde hissedebiliyorsak, işte bu kardeşliktir. Yok, öyle bir hissimiz ve düşüncemiz vuku bulmuyorsa, o zaman kardeşlik iddiamızda yalancıyız demektir. Çünkü iddia, ispat ister!
İddiasını ispat etmeyeni mahkemden de kovarlar, cemaatten de. Şayet islâm âlemi bugün iki milyar nüfusuyla, bir avuç siyonistin Gazze'ye yaptığı sistematik soykırımını önlemeye güç yetiremiyorsa; (ki hali hazırda yetiremiyor) o zaman, Allah’ın omuzlarımıza yüklemiş olduğu kardeşlik misyonunuzu kaybetmişiz demektir.
Yapılan soykırımlar, tabi kisadece Gazze ile sınırlı değil; vahşi ve gaddar Çin devletinin doğu Türkistan Uygur Müslüman kardeşlerimize uyguladığı zulüm, Siyonist İsrailin zümulmünden geri değildir... Myanmar'da, Arakan'da, Eritre ve Moro'da, Mısır ve Yemen de dahi Müslüman kardeşlerimizin; baskı ve asimilasyonla karşı karşıya oldukları bir gerçektir. Peki, bugün 57 islâm ülkesinin temsilcileri, islâm iş birliği teşkilatında konuştuklarında; Müslümanları sahiplemek adına, bunca toplantı ve kınamaları şimduye kadar bir işe yaradı mı? Hayır! O zaman, uğrunda bedel ödememiz gereken kardeşliğimizin vücut bulması; batının güdümünde olanların varlığına değil, Tevhid, Ümmet ve vahdet birliğinin oluşmasında bir araya gelen samimi, istikamet sahibi ve dava adamlarının bu işi omuzlamalarına bağlıdır... İslâm kardeşliği; özlemle, özlemle...
14 Mart 2024
0 Yorum