Yerel Seçimlere az bir zaman kala, son yıllarda sıklıkla karşılaştığımız gibi ortalık bir anda sosyal “medyacı" kaynamaya başladı. Her köşe başında bir "influencer", her sokakta bir "sosyal medya uzmanı" türedi. Hepsinin dilinde aynı terane: "Benim şu kadar takipçim var, sizi kitlelere tanıtırım, seçimi garanti ederim..." gibi kendini pazarlamaya çalışıyorlar.
Bu sözde haberci veya gazeteci diye kendini tanımlayan sosyal medya figüranları, bu mesleğe ömrünü vermiş, emek sarf etmiş ve alın teri dökmüş gazetecilerin tek gelir kaynağına göz dikerek ortamı germekten, para vermeyeni itibarsızlaştırmaktan, kamuoyuna yalan yanlış bilgileri paylaşmaktan maalesef geri durmuyorlar.
Bu "medyacılar" her geçen gün mantar biter gibi türemeye başladı. Ancak görmekteyiz ki bu sözde basın mensupları emekçi meslektaşlarımıza karşı oldukça pervasız ve saygısızca hareket etmektedirler.
Bu tipler ne topluma ne devletine karşı hiçbir sorumluluk hissetmeden hareket etmekte, Kira, personel, araç derdi olmadan, cep telefonuyla "medya"cılık oynamaya kalkmaktadırlar.
Şöyle bir kıyaslama yaparsak, Bir kurumun 100 TL lik reklam bütçesini, 15 kişilik bir ekiple çalışan, vergisini, sigortasını ödeyen dürüst bir medya kuruluşu ile, elinde telefonla dolaşan bir "influencer" arasında nasıl eşit paylaştırabilirsiniz?
Gazeteciler Dernekleri nerede bu hengamede? Bu sahtekarlara karşı neden sessiz kalıyorlar?
Siyasetçilere sesleniyorum: Kapınızı çalan "medyacı"lara sorular sorun. Kaç kişi çalıştırıyorlar, ne kadar kira ödüyorlar, vergi levhaları nerede?
Basın emekçileri adına şunu kesinlikle söylemeliyim; sakın bu tür sahtekarlarla iş birliği yapmayınız. Çünkü bunlar hem sizin hem de basın emekçilerinin alın terlerini sömürüyorlar.
Unutmayın:
Bu sahte kalemşörler, hiçbir ilkeleri ve sorumlulukları olmadığı için bir gün yanınızda bir gün karşınızda yer alırlar.
Hoşçakalın, saygılarımla.
0 Yorum