Tarih boyunca, insanlara özelikle iki sınıf (üç diyen de var) insanlara öncülük etmişlerdir. Bunlardan birincisi Ümera (yöneticiler), ikincisi Ulema (din adamları). İnsanların fesada gitmeleri de, ıslah olmaları da bu iki sınıf insan vesilesiyle olmuştur hep. Onlar iyi olunca, yaşadıkları toplumlar da iyi ve erdemli toplumlar olmuştur. Onlar bozulduğu zaman da, yaşadıkları toplumlar da, fesad ve anarşi almış başını gider/gitmiştir! Tabi bu ikiliyi, takip eden ve insanlar üzerinde olumlu/olumsuz etki meydana getiren üçüncü bir zümre daha vardır ki o da Ruhban sınıfıdır. Bakınız bu konuda,
"İmam Abdullah ibni mübarek (r.alh) bu üç sınıf insanı nasıl tarif ediyor: "şer ve fesadın üçlüsü; Ülema, Krallar ve Ruhbanlardır!
Tarihte, Melik Ekber ismindeki yönetici, her cuma gecesi ulema, meşayıh, eşraf ve ümerayı namazgahına çağırırdı. Ulema ve meşayıh yer kavgası yapar, sultana en yakın yere oturmak için yarışırlardı. Sultan bu problemi şöyle çözdü; Ümeraya (amirler/memurlar) doğu, eşrafa (halkın önde gelenleri) batı, Ulemaya (din alimleri) güney ve Meşayıha (şeyhler/zahidler) da kuzey tarafta oturmalarını emretti. (Ebu Hesen el-Nedvi. İmam Rabbani. Sh:71) Ve böylece söz sahibi olmaları gerekirken, söz dinleyen ve pasifize edilen bir duruma düşüyorlardı. Hâlbuki kendi değer ve konumlarını muhafaza etmiş olsaydılar, emri vaki'ye muhatap olmaz, çocuk durumuna da düşmezlerdi.
Sultan/Emir, onların çok hafif olduklarını görünce; hadlerini bildirircesine, oturmaları gereken yerlerini tayin etmekle, onları rencide etmiştir!Hâlbuki, yer tayin etmede öncü olması gerekenler onlardı, ama egolarına yenik düşünce; o haklarını kaybettiler.
Sultana yakın bir yerde oturmak için, birbirleriyle debeleşen her dönemin önde gelenleri; o toplumun ifsadına sebep olmuşlardır!
Evet, yukarıdaki tarihsel tespitleri günümüze uyarladığımızda; toplumun neden bu kadar içten ve dıştan çürüdüğünü anlamış oluruz diye düşünüyorum! Çünkü her devirde, toplumları yönlendirenler bu üç sınıf insan olmuştur. Bu gün, politikacıların arka bahçesi durumuna gelmiş, bir kısım kalem, kelam ve kitle sahibi insanların; içinde yaşadıkları çağa ve insanlığa, iyilik namına miras bırakacakları kayda değer hiçbir şeyleri yoktur olamaz da...
Çünkü, Ulema'nın, Umeranın emrine girip onlardan nemalanmasıyla birlikte; toplumda ifsad ve yozlaşmalar baş gösterir, ıslah dumura uğrar yara alır.Onun için, İmam ibn-i Mübarek; bu tahlili yapmakla, aslında her birimizi bu tehlikeye karşı uyarmıştır!...
Yaşadığımız Modern çağda, Özellilekle islâm ümmetinin neden bu kadar yozlaşıp yoldan çıktığını anlamamız için; bu üç sınıf insanı iyi anlamamız/tanımamıza bağlıdır diye düşünenlerdenim! Yöneticilerin arkasında koşturan, onlardan emir ve direktif alan Ulema, ümmete değil rehberlik yapmaları; aksine Ümmetin fesada gitmesine sebep olurlar.
Alın bakın, özellikle 7 Ekim Aksa Tufanından bu güne; bu üç sınıf insandan (istisnaları hariç) Gazze konusunda insanlara yön verip ve Mescid-i Aksa, GAZZE/Hammas davası şuuru konusunda uyardıklarına şahit oldunuz mu? Genel anlamda hayır, kısmi olarak evet sadece! Yüz yıldan bu yana, islam coğrafyasındaki söz konusu zümre, büyük oranda narkozlandıklarından dolayı, dün olduğu gibi bu gün ve yarın da; Ümeraya (yöneticilere) şirin görünmek ve onlara yakın durmak için birçok taviz vermekle, Ümmetin dağılmasına ve fesadına zemin oluşturdurlar... Hal böyle olunca da, sadece Gazze örneğinde olduğu gibi;
beş aydan fazla bir zamandır, siyonist İsrail devletinin, GAZZE şeridinde sistematik bir şekilde soykırım yapmasına tepki olarak; kitleleri peşlerinden sürükleyip meydanlara çıkmaları ve haykırmaları gerekirken, bunu yapmadılar/yapamadılar? Olmadı. Ama Avrupa halklarına bakın, Aksa Tufanından bu güne, birçok Avrupa ülkesinde insanlar hala meydanları terk etmemişler ve ha bire İsraili protesto gösterileri yapıyorlar. Peki, islâm ülkelerinde böyle bir hassasiyet var mı? Yok, çünkü öncüleri fosilleşmiş toplumlarda, uyanık insan kitleleri bulmak cidden çok zordur! Uyanmamız niyaziyla.
07. Mart 2024.
0 Yorum