Tabiatı çocuk parçalayıp yemek olan bir vampir canavar, doğal yaşam alanından çıkıp sokakta küçücük bir çocuğu yakalamış, pençeleri ile onu zapt ederek dişlerini vücuduna geçirmiş. Kimse yakınına gelmeye bile cesaret edemediği için kurtarmak isteyenler uzaktan bakakalmışlar. Canavarı durdurabilme güçleri bulunan ancak vicdanlarını yitiren çoğunluk, çocuğu tamamen yemesi için o canavarı kışkırtmışlar, çocuğu suçlamışlar, canavarın yeme hakkı olduğunu savunmuşlar. İçleri yanan küçük bir azınlık, belki canavarı ürkütürüz, dikkatini çekeriz de çocuğu bırakır ümidiyle slogan atarak, tehdit savurarak, pek de işe yaramayan küçük çapta eylemler yapmaya çalışmışlar. Seyircilerden bir kısmı da daha fazla bir iş yapabilmelerine rağmen canavara suyunu yemini göndermeye devam ederek, "Müsaade ederseniz çocuğu bırakmanızı isteyebilir miyiz? Çocuğa yardım etmemize izin verir misiniz? Artık çocuğu bırakır mısınız?" şeklinde demokratik sözlerle canavarı durdurmaya çalışmışlardır. Oysa canavar bunların ne dediğini dahi anlamıyormuş onun anladığı tek şey kafasına vura vura çocuğu bırakmasını sağlamaktır, başka hiçbir şeyden anlamaz.
İşte İsrail canavarı ve dünyanın hali bu temsile benzer. İsrail bir devlet değil, vahşi, canavar bir terör örgütüdür, gözünü kırpmadan bebekleri öldürebiliyor. Bu teröristlerin insan olmadıkları kesindir. Kabul ediyoruz. Ancak İslam ülkeleri denilen ama İslam'la uzaktan yakından hiçbir alakaları olmayan devletlerin veya Hristiyan devletlerin yahut hiçbir din tanımayan devletlerin liderlerinin, yöneticilerinin, ordularını sevk ve idare eden yetkililerinin çocukları, torunları yok mu? Hiç mi bir duyguları yok? Bir merhamet kırıntısı bile yüreklerinde bulunmaz mı? Bunların kalpleri çelikten mi? Eğer küçücük bir duyguları, kendi çocuklarına veya torunlarına karşı bir zerrecik şefkatleri varsa İsrail vahşetine nasıl seyirci ve hareketsiz kalabiliyorlar? Bildiğimiz kadarıyla fıtratı tamamen bozulmamış, Müslüman olmak da şart değil, insan olan yahut bir çocuğu, bir torunu olan kimsenin bir kırıntı kadar da olsa bir şefkati bulunur; şefkati olanın da onbinlerce bebek ve çocuk katline tahammülü olmaz, kalbi duygusuz, duyarsız, taş veya çelikten olmaz. Şefkatinin sevkiyle başkalarının çocuklarının acıları onun kalbine de acı verir, kabullenmez, harekete geçer. Çünkü insan, hemcinsiyle ruhen, kalben ve hissen alakadardır. Kendi çocuğuna olan şefkati, başka çocukların çektiği acıları görünce kalbini ağlattırır.
Yemen haricinde Müslüman halkların büyük bir çoğunluğu yöneticilerini adım atmaya zorlamak yerine “elimizden ne gelir ki” tavrıyla film seyreder gibi sadece seyirci olarak filmin sonunu beklemektedirler.
Canavara karşı demokratik tepki olmaz, askeri tepki olmalıdır. Vaktiyle Müslümanların önemli bir lideri "İsrail laftan anlamaz. İsrail ancak güçten anlar." Diyerek Müslümanları bu konuda uyarmıştı.
Birkaçı hariç dünya ülkelerinin yöneticilerinin Gazze meselesinde mezar taşlarından farksız bir hareketsizlik, bir suskunluk içinde olduklarını görüyoruz. Aç kalınca yavrusunu yemekten çekinmeyen canavarlar gibi, şefkate muhtaç çocukların parçalanması karşısında duyarsız olurlar ve icap ettiğinde kendi çocuklarına dahi şefkat etmezler. Kibir hırsı uğruna kendi çocuklarını dahi feda etmekten çekinmez. İşte Firavunluk böyle bir şeydir. Şefkat, sevgi, merhamet gibi duyguları yok olmuş ve insanlıktan çıkmış korkunç bir zalim şeytana dönüşmüştür. Elbette o da kendinde insanlık hasletlerinden sıyrılmış bir değişime maruz kaldığının farkındadır. Ancak o, yardakçı ve yalakalarının etkisiyle kendini rab zanneder. Demek ki bu zalim dünya liderleri ve onların yardakçıları insanlıktan çıkıp firavunluk mahiyetine girmişlerdir.
Zamanımızda daha korkunç bir hal alan başta İsrail olmak üzere çocuk vampirleri bütün Firavunlara karşı Celil ve Kahhar olan Allah’ın gazabından istimdat ediyoruz. Allah onları kahr ve perişan etsin. Elinden iş gelen herkesi bunlara karşı cesarete ve adım atmaya çağırıyoruz. Allah hakkın yardımcızıdır.
0 Yorum