11 Mart Pazartesi günü Ramazan ayının ilk günüdür. Bu mübarek ayının yaklaşması ile beraber alışveriş yapma telaşının da hızlandığını, çarşı ve pazarların, marketlerin oldukça hareketlendiğini gözlemlemek mümkün. Et başta olmak üzere bütün gıda ve İhtiyaç maddelerindeki fiyat artışı ve insanların anlamsız alışveriş çılgınlığı ve telaşı bir “bereket ayı”na değil de sanki bir savaş arifesine yaklaşıldığını, ya da bir kıtlık kopacağı imajı oluşturmaktadır. Ramazan günleri ile diğer günler arasında alışveriş açısından hiçbir fark olmamalıdır. Ramazan ayı dışında ne yenilip içiliyorsa, günlük yemek hazırlığı nasıl yapılıyor ise ramazan da aynen devam etmesi, atta azaltılmasının gerektiğine inanıyorum. Ramazan ayında yiyecek tüketiminin azalması gerekirken çoğalması, bir ibadet ayı olan ramazan ayında israfın en üst düzeye ulaşması düşündürücüdür. Yaşadığımız dönemde gıda maddelerini her zaman bulabilmekte pek bir sıkıntı olmayacağı kanaatindeyim. Her kes her istediği gıda maddesini kolaylıkla bulabilir. Ancak, insanların ramazan ayında daha fazla tüketim içine girme çabası ramazan ayını bereket ayı olmaktan çıkarıp kıtlık ayı şekline sokmaktadır.
Filistin başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde Müslüman kanı oluk oluk akmaktadır. Bununla beraber dünyada her gece en az bir milyar insan aç olarak uyumaya çalışmaktadır. Bu hazin tablo karşısında bugün selamette olduğunu düşünen Müslümanların da oruçlu olduğu tüm vaktini iftarda yiyeceği yemekleri planlayarak, çeşit çeşit yiyecekler hazırlamaları, büyük bir kıtlık çıkacakmışçasına market raflarına saldırmaları ve bunu "ramazan için yapıyoruz" demeleri ibretlik bir manzara olup ne oruç ibadetinin ruhu ile ne de İslam dininin esasları ile ne de insanlık ile asla bağdaşmaz.
Oruç ibadetini idrak ederken ibadetin amacından uzak, “daha çok acıkayım da iftarda yemeklerden daha fazla haz alayım” düşüncesinin nispeten hâkim olduğunu görüyoruz. Ramazan’da ekmek ve yemek israfının normal zamanlara göre birkaç kat artması bunun en iyi göstergesidir. Her akşam ve sahurda taze ekmek yeme alışkanlığı bir akşam önce alınan hatta iftarda alınan ekmeklerin sahurda bayatlamış bahanesi ile yenmemesi kalan ekmeklerinde çöpe atılmasına sebeptir.
Orucun asıl gayesinin insanı "aç" bırakmak olmadığını, şu anda Filistin'de Gazze'de hiçbir şekilde yardım ulaştırılamayıp açlıktan ölmekte olan çocukların, kadınların ve bütün açlık çeken insanlara "açları" anlatmaya çalıştığını bilmemiz gerektiğini, Aç olan insanların halini en iyi anlayabilmenin de ancak aç kalmakla mümkün olduğunu ve sahip olduğumuz bütün nimetlerin farkına vararak Allah’a şükretmemiz, hayatın asıl gayesinin ibadet olduğunu düşünmemiz gerektiği düşüncesindeyim. Soframızda ağız tadımıza uymayan sevmediğimiz bir yiyecek bulduğumuzda şikâyetçi olup onu reddetmek yerine, karınlarını doyurmak için bile hiçbir şey bulamayan insanları düşünmemiz gerekir. Ramazan orucu açlık çeken insanların halini anlamak ve bizim sahip olduğumuz nimetlerin farkına varmak için mükemmel bir uygulamadır. Bu mükemmel uygulamayı amacının uygun gerçekleştirmek gerekir. Nimetlerin tamamını veren Allah’a hamd etmek O’nun emirlerini yerine getirmek ile mümkündür. O halde her an, Allah’ın “Yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz” emrini hatırda tutmak gerekmez mi?
Bütün Müslümanların İsrail'in Filistinlilere uyguladığı soy kırım ve katliam karşısında çaresizce susup hiçbir şey yapmadan sadece seyretmeleri başta olmak üzere, Dünyanın birçok bölgesinde insanların başına bela olan kuraklık, açlık, sefalet gibi sıkıntılar aslında tüm Müslümanların ve insanların ibret alması noktasında da önemli bir durumdur. İsrafın, savurganlığın, har vurup harman savurmanın önüne geçmek için çok ciddi bir mesaj olduğu kanaatindeyim.
Yaklaşan Ramazan ayının Müslümanların uyanışına, İslam âleminin sulh ve selametine ve hayırlara vesile olması dileğiyle...
Afiyette kalın.
0 Yorum