Firavun’un kavminden önde gelenler demişlerdi ki: “Sen, Musa’yı ve kavmini yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi bırakacaksın?” (Firavun onları yatıştırmak için) demişti ki: “Erkek çocuklarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Şüphesiz ki biz, onların üzerinde kahredici bir güce sahibiz.”(7/A'râf 127)
Demişlerdi ki: “Ey Salih! Bu (davetinden) önce, bizim aramızda hakkında (iyi şeyler) düşünülen/ümit beslenen biriydin. (Ne yani) şimdi bizi, babalarımızın ibadet ettiklerine ibadet etmekten engelliyor musun? Gerçek şu ki biz, senin bizi davet ettiğin (tevhidden) huzursuzluk veren bir şüphe içindeyiz.”(11/Hûd 62)
İnsanlık tarihi boyunca, insanları Tağutu inkâr, Allah'a iman etmeye davet edenlerle; kula kulluğu ön görenler arasında çetin bir mücadele var olmuştur. Adem babamızdan bu güne ve kıyamete kadar, bu mücadele devam edecektir. Tağut ve avanelerini rahatsız edenleri, Tağutun avaleri tarafından her daim rahatsız edilirler. Hatta ölümlerine hükmederler ki, hep böyle olmuştur.
Bir gün Nasrettin hocaya şöyle bir soru sormuşlar;
“Öte dünyada ne var ne yok,”diye. Nasreddin hoca da, “fincancı katırlarını ürkütmezseniz, hiçbir şey yok,”demiş??? Ne demek, fincancı katırlarını ürkütmemek? Şu demek, sesin çıktığı kadar tehlikelisin yani! Sessizliğin kadar değerlisin(!)
Peki, hocaya sorulan soruyu tersinden okusak, ya da tersinden sorsak cevabı nasıl olur? Kanaatimce Nasrettin hocaya bugün için dünyada ne var ne yok diye bir soru sorulmuş olsa; o,
-Statükoyu rahatsız etmezsen hiçbir şey olmaz, diye cevap verirdi! Evet,
Demişlerdi ki: “Ey Şuayb! Atalarımızın ibadet ettiği (putları) ve mallarımızda dilediğimiz gibi tasarruf etmeyi bırakmayı, namazın mı sana emrediyor? Şüphesiz ki sen, yumuşak huylu ve olgun/aklı başında bir adamsın.”(11/Hûd 87)
Evet, aynen öyle; gönderilen bütün peygamberler kavimleri tarafından, sen bizi davet ettiğin şeylerle aramıza ayrılık ve düşmanlık soktun ve tüm bunları sana, kıldığın namazın mı emrediyor diye, ortalığı velveleye veriyorlardı.
Bugün dahi, hakkı ve hakikati dile getiren kim varsa; tümü beşeri sistemlerin bekçileri tarafından; ya vatan haini, ya terör destekçisi, ya fitneci, ya da provokatörlük gibi suçlarla suçlanmaktadırlar. Yani Allah'ın şeriatına rağmen, beşeri kanun ve yasaları; insanlara dayatan statükonun bekçileri, her dönemde Müslüman görünmüş ama Müslümanca asla yaşamamışlar!
Zira onlar kapı kulları, kulların emir kulları, eşiklerin sadık bekçileri; dahası kraldan fazla kralcı kesilen zavallılardır! Onlar ellerinde bulunan dünyevi imkânları kaybetmemek adına, yapmayacakları şey yoktur... Fincan taşıyan katırlar işte bunların ta kendileridir. Biri çıkıp onları veya katırcı başını rahatsız edince, hemen avazları çıktıkları kadar bağırıp seslerini yükseltirler?
İsterseniz geçmiş peygamberlerin kavimlariyle olan, mücadeleleriyle ilgli olarak; Rabbimizin kitabını dinleyelim:
Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” denildiği zaman: “(Hayır,) bilakis biz, babalarımızı üzerine bulduğumuz (ve alıştığımız âdetlerimize) uyarız.” derler. Babaları hiçbir şey akletmemiş ve doğru yolu bulamamış olsalar bile mi (onların yoluna uyacaklar)?(2/Bakara 170)
Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve Resûl’e gelin.” denildiği zaman: “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter.” derler. Onların babaları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar bile (babalarının yoluna mı uyacaklar)?(5/Mâide 104)
Dediler ki: “Yahudi ve Hristiyan olun ki hidayete eresiniz.” De ki: “(Hayır, öyle değil!) Bilakis, (asıl hidayet) hanif olan İbrahim’in yoludur. Ve o, müşriklerden de değildi.”(2/Bakara 135)
Onlar bir ümmetti, geldi geçtiler. Onların kazandıkları onlara, sizin kazandığınız sizedir. Onların yaptıklarından (siz sorumlu değilsiniz ve onlardan dolayı) sorguya çekilmeyeceksiniz.(2/Bakara 141)
Kendisine tabi olunan (dinî ve siyasi liderler) tabi olanlardan teberrî edip uzaklaştıklarında ve azabı gördüklerinde aralarındaki (dostluk, akrabalık, ticari, dinî tüm) bağlar kopmuş olacaktır.(2/Bakara 166)
Tabi olanlar diyecekler ki: “Keşke bir fırsatımız olsa da, onların bizden teberrî edip uzaklaştığı gibi biz de onlardan teberrî edip uzaklaşabilsek.” Bunun gibi Allah pişmanlık vesilesi olan amellerini onlara gösterecek! Ve onlar ateşten çıkacak değillerdir.(2/Bakara 167)
Tebaanın liderlerinden, liderlerin tebaadan teberrî edip uzaklaşması, lanetleşmesi ve birbirlerini suçlaması kıyametin ibretlik sahnelerindendir. (7/A’râf, 38; 14/İbrahîm, 21; 33/Ahzâb, 67-68; 34/Sebe’, 31-33)
İşte böyle bir sahnenin yaşanmaması için her insanın dinini güzel bir şekilde öğrenmesi, tabi olduğu ve itaat ettiği dinî ve siyasi liderleri vahyin ölçülerine göre değerlendirmesi gerekir.
0 Yorum