Neredeyse unutulmaya yüz tutmuş olan Filistin Gazze meselesi, Aksa Tufanıyla birlikte, yeniden Müslümanların, hatta tüm dünyanın gündemine girdi. Öyle ki, bu son gündem eskiden olan gündemlerin hiç birine benzemiyordu. Git gide geniş bir yelpazede büyüyen, Gazze gündemi; başta itrail olmak üzere bütün batı ülkelerinde de büyük çapta yankı buldu...
ABD ve Avrupalı yönetimler başta olmak üzere, Müslümnaların içine sızdırdıkları ajanlar vasıtasıyla; Filistinlilerin dedeleri, topraklarını satmasaydılar gibi, yalandan yaygara ve haber yaydılar ki, insanların gündeminden Gazze'yi çıkarsınlar, düşürsünler! Tabi yaptıkları sadece bunlarla sınırlı kalmadı, kim bilir daha ne kadar şeytani senaryoları hazırda beklemektedir? Tabi söz konusu senaryolarının bir kısmı tutmasa da, bir kısmının özellikle avam halk arasında kabul gördüğüne şahit olduk! Tutmayacağının birinci nedeni, insanların bir kesimi artık her duyduğuna inanmıyor ve duyduklarını sorgulamaya araştırmaya başlıyorlar... Bir kesimi de, ortalıkta dolaşan yalan haberlere kulak kabartarak; tıpkı, Gazze diye bir dertleri olmayanların ağzıyla konuştukları gibi. Bize ne Filistin'den, Gazze'den demeye başladılar ki bu siyonistlerin ağzıyla konuşmalarına benziyordu. Hala da diyenler vardır tabi...
Peki, madem öyle böyle bir iddia ortaya atıldı, o zaman bizde; Filistinin 1917 ile 1948 tarihleri arasındaki durumuna bir göz atalım istedik!
1917-1948 yılları arasında İngiliz işgali altına girdiğinde, bu ülkenin Siyonist projeyi uygulmaya ve Filistin'deki Yahudiler için milli bir vatan kurmaya geldiği açıktı. İngiltere, bunu dayatmak için sömürge yönetiminin tüm güçlerini ve baskı yöntemlerini kullandı. Sonra ne oldu? Sonra, Filistinli olmayan ağalar toplam 625.000 dönüm arazilerini sattılar. Mesela Sarsek ailesi, Siyonistlere Merc İbn-i Amir arazilerinden 200.000 dönüm arazi sattı. Bu durum, yüz yıllardır bu toprakları ekip biçen 22 Filistinli köyünden 2.746 Arap ailenin yerinden edilmesine neden oldu. Aynı trajedi, diğer Lübnanlı ailelere mensup ağaların Kuzey Filistin'deki Hula gölü çevresinde yaklaşık 120.000 dönüm araziyi satmasıyla tekrarlandı.
Aynı şekilde iki Lübnanlı aile, Vadi'l Havaris topraklarından 32.000 dönüm arazi sattı. Bu da 15.000 Filistinlinin yerinden edilmesine neden oldu. 1920-1936 yılları arasında Filistin dışında yaşayan Lübnanlı ve Suriyeli toprak ağalarının sattığı tarım arazileri, Yahudilerin elde ettiği tarım arazilerinin % 55,5'ni oluşturuyordu. (Daha geniş bilgi için: Prof. Muhsin Muhammed Salih'in; Filistinliler topraklarını Yahudilere sattı mı) isimli eserine bakabilirsiniz...
Şimdi buradan neyi anladık??? Şunu kesin öğrenmiş olduk ki, hiçbir Filistin yerlisi toprağını Yahudilere satmamıştır. Satanların çoğu ya Lübnanlı, ya da bir kısmı Suriyeli olan toprak ağaları. Ve bir kısmı da Filistinde yaşayan Yahudilerdir...
Şimdi şöyle biraz da, vicdani konuşmak gerekirse; mesela vakti zamanında Urfa'dan İstanbul'a göç ettikten sonra İstanbul'a yerleşen ve bir daha hiç Urfa'ya dönmeyen bir adam kalkıp, Urfa'daki evini, varsa tarlalarını satsa, şimdi bu adam ihanet mi etmiş olacak? Şayet ortada aleni bir kasıt veya ihanet sebebi yoksa tabi... Sırf başka bir memlekete yerleştiği için, kendi memleketinde gayri menkul mallarını satmışsa ne denilebilir ki? Ama dedik ya, öyle veya böyle, öz filistinli olan hiçbir aile; Yahudilere topraklarını satmamıştır! O nedenle, konuşurken, yazarken, çizerken vicdani olmak gerek. Çünkü bu günün yarını, yarının da hesabı vardır. Filistinliler, Yahudilere topraklarını sattılar deyip işin içinden sıyırmaya çalışmak; ucuz ve pasif, davası ve derdi olmayanların kimselerin mesleğidir... Oysa Filistin, Gazze, Aksa ve çevresinde bulunan her bir çakıl taşı, her bir Müslümanın meselesidir.... Derdidir, davasıdır, meselesidir. Unutulmasın ki, Filistine gidebilsek veya gidemesek; Kudüs, Filistin, Gazze kısacası; Ümmet coğrafyasının her bir köşesinde cereyan eden olaylar bizim meselemizdir, acıları acımızdır. Nerede olursa olsun, dünyanın en ücra köşesindeki Müslümanın derdiyle, sıkıntısıyla ilgilenmek, onu kendine dert edinmek; Müslümanım diyen herkesin, imani, insani ve vicdani meselesidir. Gerisi lafu güzaftır. Hepimiz; Filistinliyiz, Doğu Türkistanlıyız, Bosnalıyız, Pakistanlıyız, Yemenliyiz, Libyalıyız, Afganistanlı ve hasılı kelam Ümmetliyiz!... Evet, Gazze ve Kudüs benim biricik meselemdir. Yüreğimin en nadide yerinde saklı olan kanayan yaramdır. Gazze gülmeden, bizim gülmemizin ne anlamı var ki??? Son söz: "Gazze özgür olmadan, dünya asla huzur bulamayacaktır!
0 Yorum