Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Bu günkü köşe yazımızın konusunu da, bu günlerde Filistin’de yine soykırım yapan, çocuk, büyük, kadın, erkek ayrım yapmadan evleri, hastahaneleri bile bombalayan Yahudilerle ilgili, “Yahudiliğin tarihçesi” hakkında bilgi verelim…
Efendim;
İbrahim aleyhisselam, Ulül-Azm Peygamberlerdendir. O, ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi. Hakiki Müslüman idi. İbrahim aleyhisselam Beni İsrail’in, yani Yahudilerin ve ayrıca Arapların da Ceddidir. Muhammed aleyhisselamın da, dedelerindendir.
Geldanilerin merkezi Babil şehri idi. Meliklerine Nemrud denirdi. Geldaniler o zaman, Ay’a, Güneş’e ve Yıldızlara taparlardı. Bunları temsil eden çeşitli putlar yapmışlardı. Nemrudlar da putlar arasında idi. Allahü Teâlâ, İbrahim aleyhisselamı bunlara Peygamber olarak gönderdi. Fakat iman etmediler. O mübarek Peygamberi, ateşte yakmak istemişler, ancak Allahü Teâlâ, ateşi selamet kılmıştı. Günlerce odun toplayarak yaktıkları bu ateşin içerisi, İbrahim aleyhisselam için yeşil bir bahçe oldu. Bu mucize karşısında da, çoğu iman etmedi.
İbrahim aleyhisselam Mısır’a gitti. Sonra Allahü Teâlâ’nın emri ile Filistin’e döndü. İbrahim aleyhisselamın vefatından sonra, oğlu, İshak aleyhisselam, bundan sonra da, bunun oğlu Yakub aleyhisselam Peygamber oldular. Yakub aleyhisselamın diğer ismi, İsrail’dir. Bunun için, Yakub aleyhisselamın oniki oğlundan çoğalan insanlara, Beni İsrail yani İsrail oğulları denilir.
Yakub aleyhisselamın oğullarından Yusuf aleyhisselamı, kardeşleri kıskandılar. Bir kuyuya atıp, Yakub aleyhisselama, öldü diye yalan söylediler. Sonra, kuyuya gelen yolcular, O’nu kuyudan çıkarıp, Mısır’a götürdü. Orada, köle diye sattılar. Yusuf aleyhisselamı, Mısır’ın maliye veziri, Aziz satın aldı. Evine götürdü. Hanımı Zeliha, O’na aşık oldu. Yusuf aleyhisselam, ona iltifat etmeyince, iftira etti. Bu iftira üzerine, Yusuf aleyhisselam zindana hapis edildi. Mısır hükümdarı Firavun’un bir rüyasını tabir ederek, zindandan çıkarıldı. Firavun, Yusuf aleyhisselamı Maliye Vekili yaptı.
Yusuf aleyhisselam, babası Yakub aleyhisselamı ve diğer kardeşlerini Kenan diyarından yani Filistin’den Mısır’a getirdi. Firavun, Yakub aleyhisselama ve çocuklarına çok hürmet ve iltifat etti. Böylece, İsrail oğulları, Mısıra yerleşmiş oldular. Önce, Mısır’da rahat bir hayat süren İsrail oğulları, sonradan Mısır’da büyük bir zulüm ve sıkıntı görmüşler, köleliğe düşmüşlerdir. Onları bu sıkıntılardan kurtaran Musa aleyhisselam olmuştur.
Musa aleyhisselamı, Firavun sarayında büyüttü. Kırk yaşına gelince, sarayı terk edip, akrabalarının ve büyük kardeşi Harun’un yanına geldi.
Bir gün, Mısırlı bir kâfirin [kıptinin], Beni İsrail’den birine işkence ettiğini gördü. Kurtarırken, kıpti öldü. Bunun üzerine Musa aleyhisselam, Tebük civarındaki Medyen şehrine gitti. Orada Şuayb aleyhisselamın kızı ile evlendi. O’na on sene hizmet etti. Mısır’a dönmek için yola çıktı. Yolda, Tur dağında, Allahü Teâlâ ile konuştu. Mısır’a gelip, Firavunu dine davet etti. Beni İsrail’e serbestlik verilmesini istedi. Firavun kabul etmedi. “Musa, büyük sihirbazdır. Bizi aldatıp, memleketimizi elimizden almak istiyor” dedi. Yanındaki vezirlere sordu. Onlar da, “sihirbazları topla, onu mağlup etsinler” dediler. Sihirbazlar geldiler. Mısır halkı önünde, ipleri yere attılar. Her ip, yılan görünüp, Musa aleyhisselama doğru yürüdü. Musa aleyhisselam asasını yere bıraktı. Büyük yılan oldu. İpleri yuttu. Sihirbazlar şaşırdılar. İman ettiler. Firavun kızdı. “O, sizin ustanız imiş. Ellerinizi, ayaklarınızı keseceğim. Hepinizi hurma dallarına asacağım” dedi. “Biz Musa’ya inandık. O’nun Rabbine sığınıyoruz. Yalnız O’nun af ve merhametini isteriz” dediler. Kâfirlerin suları kan oldu. Kurbağa yağdı. Cilt hastalıkları oldu. Üç gün karanlık oldu. Firavun, bu mucizeleri görünce korktu. Beni İsrail’in Mısır’dan çıkmasına izin verdi.
Musa aleyhisselam, Beni İsrail ile, Kudüs’e doğru giderken, Firavun pişman oldu. Askerleriyle arkalarına düştü. Süveyş körfezi açılıp, müminler karşıya geçti. Firavun geçerken, deniz kapandı. Askerleri ile birlikte boğuldu. Beni İsrail, yolda öküze tapanları gördüler. Musa aleyhisselama, “Biz de böyle tanrı isteriz” dediler. Musa aleyhisselam, “Allahü Teâlâ’dan başka tanrı yoktur. Allahü Teâlâ sizi kurtardı” dedi. Sonra, Tih çölüne düştüler. Yolu şaşırdılar. Aç ve susuz kaldılar. Gökten, Men ve Selva yani helva ve et inerdi. Bunları yerlerdi. Asası ile yere vurunca, su çıkardı. Bundan da içerlerdi. “Helva ile etten bıktık. Bakla, soğan gibi şeyler isteriz” dediler. Musa aleyhisselamı gücendirdiler. Bunun için, kırk sene çölde kaldılar.
Musa aleyhisselam, Harun aleyhisselamı vekil bırakıp, Tur dağına gitti. Orada kırk gün ibadet etti. Allahü Teâlâ’nın kelamını işitti. Allahü Teâlâ Tevrat kitabını ve on emrin yazılı olduğu iki levhayı indirdi. Tih çölünde, Samiri adında bir münafık, herkesteki altınları, süs eşyasını eritip, bunlardan bir buzağı yaptı. “Musa’nın ilahı budur. Buna tapınız” dedi. Tapmaya başladılar. Harun aleyhisselamı dinlemediler. Musa aleyhisselam gelip olanları görünce çok kızdı. Samiri’ye lanet etti. Büyük kardeşinin sakalından tutup, darıldı. Pişman olarak, yalvardılar. Musa aleyhisselam, Tevrat’ı ve on emri tebliğ etti. Tevrat’a göre ibadet etmeye başladılar. Sonra yine bozuldular. Yetmişbir fırkaya ayrıldılar.
Fransız papazlarından, Richard Simon da, Historia Critique du Vieux Testament kitabında, Tevrat’ın Musa aleyhisselama vahiy edilen Tevrat olmadığını, sonradan farklı zamanlarda yazılarak bir araya getirildiğini belirtmiştir. Papazın bu kitabı toplattırılmış, kendisi de kiliseden kovulmuştur.
Dr. Jean Astruc de, Conjectures il parait que Mouse sest Servi pour composer le livre dela Genese adlı eserinde, Tevrat’ın beş kısmının çeşitli yerlerden derlenmiş birer kitap olduğunu yazmıştır. Jean, bir kısmındaki isimlerin değiştirilerek, iki-üç yerde tekrar edildiğine de dikkatleri çekmiştir.
Tekvinin birinci babının onbirinci âyeti ve devamında, nebatların insandan önce yaratıldığı, yazılıdır. İkinci babının beş, altı, yedi, sekiz ve dokuzuncu âyetlerinde ise, insanın yaratıldığı ve o zaman yer yüzünde hiçbir nebatın bulunmadığı, nebatatın insandan sonra yaratıldığı yazılıdır. Bu ve bunun gibi pek çok tenakuzlara, büyük hatalara dikkati çeken Jean Astruc dinsiz ilan edilmiştir.
Gottfried Eichhorn, Tekvinden başka, sonra gelen beş kitabın da, tarihleri itibarı ile ve lisan olarak birbirinden farklı olduğunu 1775 senesinde neşrettiği kitabında yazmıştır. Fakat Eichhorn ve kitapları aforoz edilmiştir.
Alman Şairi ve Filozof Herden [1744-1803] Von Geiste den hebraischen Poesie eserinde, Ahd-i atikin, ‘Mezmurlar’ kitabının içindeki şiirlerin birçok ibrani şairlerine ait olduğunu, başka başka zamanlarda yazıldığını ve sonradan bir araya cem edildiğini yazmaktadır. Ayrıca ‘Neşideler Neşidesi’nin de, beşeri ve müstehcen bir aşk kasidesi olduğunu, bu şiirlerin Süleyman aleyhisselam gibi bir Peygambere atıf olunamayacağını da beyan etmektedir. Merak edenlerin, ‘Neşideler Neşidesi’ kitabına göz gezdirmeleri kâfidir.
19. yüzyılda İbrani lisanı üzerindeki incelemeler artınca, Tevrat’taki beş kitabın Musa aleyhisselama ait olmadığı ve Ahd-i Atikteki kitapların muhtelif zamanlarda bir araya getirildiği ispat edildi. Bu hususta, Avrupalı pek çok Tarihçi, Papaz ve Piskoposlar eserler neşretmişlerdir.
Moody İncil Enstitüsünden Dr. Graham Scroggie, ‘İncil Allah kelamı mıdır?’ isimli kitapta ‘Ahd-i Atik’ ve ‘Ahd-i Cedid’in Allah kelamı olmadığını itiraf etmektedir.
Dr. Stroggie ise, ‘Tekvin kitabı, şecerelerle doludur. Kim kimden doğdu, nasıl doğdu? Hep bunlardan bahsediliyor. Bunlardan bana ne? Bunların ibadet ve Allahü teâlâyı sevmek ile ne alakası var? Nasıl iyi bir insan olunabilir? Kıyamet günü nedir? Kime ve nasıl hesap vereceğiz? Salih bir insan olmak için neler yapmak lazımdır? Bunlardan pek az bahsolunuyor. Ekseriya, muhtelif efsaneler var. Daha gündüz anlatılmadan, geceye geçiliyor’ demektedir. Böyle bir kitap nasıl Allah kelamı olabilir?
Bugün, Yahudilerin Torah, Hıristiyanların ise, Ahd-i Atik dedikleri kitapları okuyan bir kimse, Allahü Teâlâ tarafından indirilmiş bir kitap değil, fuhuş, müstehcenlik ve ahlaksızlığı öğreten bir seks kitabı okuduğunu zan eder. Bu kitapların, Allah kelamı olmadığını anlayan batılı birçok Papaz ve Fen adamları, pek çok kitaplar neşrederek, hakikati herkese duyurmaya çalışmışlardır. Bunları burada zikir etmeye kitabımızın hacmi müsait değildir.
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. Mazlumlara zulmeden zalimleri, kafirleri de ıslah eylesin inşaallah. (Amin)
0 Yorum