İki aya yakın bir süredir Amerika ve Avrupa'nın himayesinde Filistinli bebek ve çocukları öldüren, firavunların, Nemrutların tarihinde bile benzeri görülmemiş bir vahşet sergileyen İsrail, ikiyüzlü Avrupa ve Amerika'nın ve onların köpekliğini yapan, Müslümanlar arasında yaşayıp Müslüman görünen sahtekârlıkta uzman münafıkların iç yüzünü ortaya çıkarmıştır.
Küçüğünden büyüğüne güçlü iman, sabırda, metanette sahabeye benzeyen Gazze halkı ve Filistin direniş güçlerinin, imkânsızlıklar içinde dünyanın en güçlü ordularıyla kerametkârane bir şekilde savaşarak Siyonistleri aciz bırakması, Bedir ve Hendek gazvelerini andıran bir direnişle, Üstad Bediüzzaman'ın: "Hakiki imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir" sözünü şüphe götürmez bir kesinlikte ispat etmiştir. Hayber kalesini yerinden söküp çıkaran ve onu kalkan olarak kullanan Hz. Ali Efendimizle birlikte sanki yemek yiyip su içmişler, sanki O’ndan cesaret dersi almışlar..
Evet, günlerdir geceli gündüzlü aralıksız olarak bebeklerin ve çocukların öldürülüşünü seyreden, Avrupa ve Amerika gerçek yüzlerini göstermişlerdir. Lanet olasıca şeref ve vicdan yoksunu liderleri, “ateşkes” lafını bile ağızlarına almamaya azami dikkat gösteriyorlar. Demokrasi dâhil Avrupa kaynaklı süslü kavramların aslında ne kadar kof, gerçek dışı, aldatmadan ibaret olduğu demokrasi insanlık hümanizm gibi arkasına sığınılan kavramların sadece kendileriyle ilişkili olarak yutturmaya çalıştıkları da bütün Müslümanlar tarafından anlaşılmıştır. Demek ki Müslümanları insan, onların çocuklarını da çocuk saymıyorlarmış. Buzullar arasında sıkışmış bir balinayı kurtarmak için gemilerini, donanımlı ekiplerini seferber ederek güya ne kadar merhametli olduklarını göstermeye çalışan Avrupa, iki aydır İsrail’in soykırım uyguladığı bebek, çocuk ve anne çığlıklarına kopasıca kulaklarını tamamen tıkamış, kör olasıca gözünü yummuştur. İnsana mahsus elbiseler giydirdikleri köpeklerine gösterdikleri değeri ve insani muameleyi hiçbir Müslüman çocuğuna göstermiyorlar. Üstad Bediüzzaman’ın “mimsiz” diye nitelediği (deniyyet: aşağılık) Avrupa medeniyeti, öylesi vahşi, gaddar ve çirkindir ki, binlerce Müslüman çocuğunun bir köpek kadar değerleri yoktur. Avrupa ve Amerika’nın bu gerçek yüzünü tahkiki imana sahip ferasetli müminler eskiden de biliyor ve söylüyordu. Ancak onları insan ve demokrasilerini bir marifet zanneden akıl ve dinî şahsiyet yönünden defolu ahmaklar anlamıyordu. Eski müşriklerin Lât ve Menât putlarının yerine ikisini birleştirip “menfaat” putu edinen münafıkların söz konusu bu aşağılık medeniyeti süslemeleri ve olduğundan farklı göstermeleri de artık kimseyi kandıramayacaktır. Gazze için gerçekten vicdanı yaralanan insanlar çok azdır. Avrupa ve Amerika’da İsrail’i protesto eylemlerini organize edenlerin çoğunluğu yine oradaki Filistinliler ve Müslüman doğu insanlarından oluşmaktadır. Avrupa ve Amerika’nın Hristiyan yerli halkaları büyük ölçüde bir etkinlik, eğlenme ve vakit geçirme amacıyla bu eylemlere katılıyorlar, buna inanın.
Bediüzzaman, yıllar önce Lemeât eserinde, aşağılık Avrupa Medeniyetinin, haksızlık, kuvvet, cinayetleri sonuç veren çatışma, zıtlaşma, düşmanlık, ırkçılık, insanın fıtratını değiştiren, ahlakını bozan manevi yapısını bozan hevâ ve heves gibi temellere dayandığını belirttikten sonra Avrupalıların içyüzünü şöyle tasvir etmiştir:
“Şu medenîlerden çoğunun eğer içini dışına çevirirsen, görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır (domuz); sîreti (ahlak ve karakteri) olur suret. Gelir hayali karşına, postlarıyla tüyleri. İşte şununla görünür meydandaki âsârı (eserleri).”
İsrail acıması olmayan şeytan ruhlulardan oluşmuş paranoyak Siyonist bir vahşet organizasyonudur. Dinleri farklı olup aralarında uzlaşmaz farklı düşünce ve inançlar bulunmasına rağmen Avrupa ve İsrail Müslümanlara karşı vahşette birleşmişlerdir. Şeytan, Hz Ebubekir (RA) gibi elmas ruhlu üstün insanlar ile Ebu Cehil gibi kömür ruhlu olan aşağılık insanların ayrışıp bilinmesinde önemli bir ayraç durumundadır. Aynen onun gibi, Mel’un İsrail, şeytan olduğu itibariyle, İslam âlemindeki gerçek müminler ile münafıkların, sahtekârların ve korkakların ayrışmasında önemli bir etken olmuştur.
İsrail, kısa süren yedi günlük ateşkesten sonra yara almış bir ejderha gibi, daha da gözü dönmüş bir saldırganlıkla Gazze bebeklerini öldürmeye devam ediyor. İslam coğrafyasından yaptırımı olmayan, sözde kalan bir-iki ses ve kınama dışında kayda değer bir tepki görünmüyor. Oysa dini, siyasi görüşü, ideolojisi ne olursa olsun, insan fıtratına sahip her insan, minik yavruların katliamına karşı yüreği yanmalı, vicdanı kanamalıdır. Çocukları olan her insan, öldürülen masum çocukları kendi çocuklarından ayırt etmemeli. Öyle ya, Filistin çocuklarının İsrail mallarını boykot etmeye dahi katılmayan, keyif ve eğlencelerinden ödün vermeden hiçbir şey yokmuş gibi davranan insanların çocuklarından hayat hakkı bakımından ne farkları var? Bu katliam onların alabildiğine şımarttıkları çocuklarına yapılsaydı yine tepkisiz mi kalırlardı?
Filistinlilerin kendi ırklarından olmadığını söyleyip şeytanî ırkçılık saikasıyla İsrail vahşetine taraftar olan insafsızların bu çirkin tutumlarının ırkçılık düşüncesinde dahi yeri yoktur, insana ait hiçbir sıfatla izah edilemez. Bu şeytani laf, katliama ortak olmak anlamında olup onu söyleyenler İsrail kadar zalimdir. Demek ki bu münafıkların ellerine güç geçse, İsrail’den daha fazla zulüm yapacakları kesindir. İsrail yanlısı zalim münafıklara lanet olsun!
0 Yorum