Genelde tüm resmi kurumlarda, özellikle Belediyelerde, son yılların ciddi sorunlarından biri, makamı veya görevi elinden alınan personellerin yüksek maaşını alıp kuruma uğramamaları durumu.
Niye özellikle belediye dedim , çünkü diğer resmi dairelerdekilerin “ Çok çalıştık , şu belediyeye bizde geçebilsek ortadan kaybolur biraz yan gelip yatardık” diyenlerini görüyorum da ondan…
Belediyeler seçilmiş ve atanmışlar arasında her dönem organ uyuşmazlığı yaşarlar. Seçilmiş kişi çalışacağı kadrosunu kendisi kurmak ister. Esas olan onlarında kendisiyle beraber seçilmiş olması gerekir. Tıpkı hükümet sistemindeki gibi. Ne var ki Seçimle iş başına gelen başkan , önceki dönemlerden kalma atanmış memurlar ve torpil veya başka yollarla işe girmiş işçilerle çalışmak zorunda kalır. Her gelen başkanın misyonu, ideolojisi, iş ahlakı değişik olduğundan mevcut kemik kadrolarla kan uyuşmazlığı yaşaması kaçınılmazdır. Üzerinde düşünülmesi gereken bu sistemin değişmesidir.; yönetim kadrosunun ve müdürlerin Başkanla gelip onunla gitmesidir.
Mevcut uygulamada Başkan açısından olaya bakıldığında durum aşağı yukarı şu şekildedir:
Her türlü özlük hakkını sonuna kadar bilen, hantal, teknolojiden uzak, belediyede tabiri caizse kaşarlanmış, kaytarmanın her türlü yolunu bilen, belediyecilik bizim işimiz, bizden başkası iş bilmez, bu işin usulü budur bundan başkası olmaz havasındaki “eski“yönetim kadroları ile yeni seçilen başkan hep görünmez bir çatışma yaşar.
Bir önceki başkanın başarısızlıkları arasında da önemli rol oynamış bu eski yönetim kadrosu ve çalışanlarla baş edemeyen yeni başkan, tüm özlük haklarını sonuna kadar kullanıp en yüksek dereceden maaş alanlarla uğraşamayacağını anlayınca pasif birimlere atamalarını yaparak ortalarda görünmemelerini ister.
Konu gündeme geldiğinde başkanın savunması şu şekildedir; atamıyorsun atılsın, satamıyorsun satılsın ,çalıştıramıyorum, işleri çok ağırdan alıyorlar, kendilerini güncellemiyorlar., tembeller, her şeye itiraz ediyorlar, mesaiye uymuyorlar, Vatandaşa zorluk çıkarıyorlar, yozlaşmışlar, usulsüzlükleri var, sabah akşam ayağıma vuruyorlar, yüzüme ayrı arkama ayrı konuşuyorlar vs…
Meselenin diğer muhatapları yani personel açısından durum ise aşağı yukarı şu şekilde ;
Geçmiş ile kavgası olan, bir önceki yönetimi ve yaptıklarını hiçe sayan, hemen her fırsatta ayağa vuran eleştiren, bizi gördüğünde “halefini” görmüş gibi irkilen, çalışanını değil de siyasi rakibini görür havasındaki biri ile nasıl çalışılabilir. Her şeyi kendisine mal eden, kibirli,”edğem”,liyakati değil itaati önceleyen, tecrübeye tahammülü olmayıp, en sonda dediğimize gelen, usulsüz işler yaptırmaya çalışan,her şeye olur diyeni isteyen, mevzuatı takmayan, karşısında hep haklısın deyip, yanlışa doğru diyenleri isteyen yönetici ile nasıl çalışılabilir.
Peki işe gitmiyorsunuz ama en yüksekten maaş alıyorsunuz deyince; Ne yapalım bize iş vermiyorlar. Bize çalış dediler de çalışmadık mı ? Bizi arayıp soran yok. Bize tahsis ettikleri odalarda internette dolanmaktan başka yaptığımız yok. Ne yapalım erken emekli olalım da maaşımız yarıya mı düşsün diyorlar…
Tarafların psikolojileri aşağı yukarı böyle…
Peki halk yani kamuoyu duruma nasıl bakıyor derseniz ;
İnsanlar bu ekonomik şartlarda, asgari ihtiyaçlarını karşılamada bile zorlanırken bu şekilde birilerinin çalışmayıp yüksek maaş almalarını, onları pasife alıp arayıp sormayan başkanları sindiremiyor. Üstelik bunların bir çoğunun özelde işleri, işyerleri var. Ticaret yapıyorlar, İş takibi yapıyorlar, branşlarıyla ilgili işlerde çalışanlar bile var. Olğunluk çağlarında bu şekil atıl durumda bırakılmaları doğru değil. Milletin parasını bu şekilde çarçur etmek haksızlık. Adaletsizlik diyorlar…
Milyonlarca lirayı her ay çalışmayan bu personellere maaş olarak ödeyen Başkanlar hiç suçluluk duygusu veya vicdan muhasebesi yapıyor mu ?
Veya işe gitmeden maaş alanlar; vicdanımız rahat değil çoluk çocuğumuza bunu yedirmeyelim emekli olalım diye düşünüyorlar mı acaba ?
Sanmam… Hatta çoğu bir daha eski koltuklarına, hatta daha yükseğine dönebilmek için seçimlerin yolunu gözlüyor.
Kaç dönemdir durum böyle…
Sistem bu şekilde yıllardır devam ettiğine göre her iki tarafın da umurunda değil maalesef…
Kanıksamışlar. Her biri kendini rahatlatacak bir fetva bulmuş sanırım…
Mesele dine danışmaksa fetva çok…
Her iki tarafa da haklısın diyen hocalar kapıda bekliyor.
0 Yorum