Emekli İsrailli generallerden biri 7 Ekim Aksa Tufanı harekatının sıradan değil, oldukça başarılı ve stratejik bir askeri harekat olduğu tarzında açıklamalarda bulunmuş. Aslında bu tarz açıklamalar, resmi olarak İsrail’in kendine yediremediği için yapmadığı resmi açıklamalara tekabül eden nitelikler taşıyor.
Bu tespitler doğru ama eksik. Bu eksikleri siyasi analistler ve akademisyenler tamamlamalı. İlk bakışta bile görülebilen bazı satır başları şöyle sıralanabilir.
Evet, askeri, stratejik ve taktik başarıları gözle görülür düzeyde zira her açıdan korkunç bir orantısızlık var. Buna rağmen başarılı askeri sonuçları var ve İsrail/batı tarafı bunca orantısızlığa rağmen askeri bir başarı elde edebilmiş değil. Ordusu dağılıyor. Askerleri cepheye gitmek istemiyor, cepheden kaçan asker sayısı gittikçe artıyor. Filistin direnişi ise dimdik ayakta ve Gazze’ de hala inisiyatifi büyük ölçüde elinde tutuyor.
Bu harekat, kapsamlıdır. Zira bu harekatın askeri başarısı zaten tüm süper güçlerin/batının Gazze’ ye dayanması ile sahada kanıtlandı, sağlaması yapıldı.
Bu harekatın kapsamını, stratejik başarısını iki açıdan yani yakın ve uzak sonuçları/cephenin nitelikleri açısından ele almak mümkün.
Birincisi, yakın sonuçları.
İlk sonuçları, İsrail’ in varlığını tehlikeye atması olmuştur, İsrail’ i sarsmıştır. 'İsrail'in varlığı', çok ciddi bir kavram ve geniş bir kapsama tekabül eder. Bunu açıp konuyu uzatmayalım.
İkincisi ise uzak sonuçları.
Genel anlamda sonuçları için de söylenebilecek çok şey uzak sonuçları açısından daha farklı açılımlar sunar. O yüzden uzak sonuçları da oldukça belirleyici, etkileyici ve kapsamlı nitelikler taşır. Cephenin niteliklerini merkeze ele almalıyız. Nasıl ki İsrail’ in varlığı dediğimiz zaman Batı Asya cephesini içine alan bir kapsamdan bahsetmiş oluyoruz; aynı şekilde 7 Ekim Operasyonuna yaklaşımda, uzak amaçlar/olasılıklar ele alınırken de bu hususu merkeze almalıyız. Bu açıdan, bu cephe aynı zamanda ve birçok yönüyle çok kutupluluk karşısında üç temel cephenin en önemlisidir. Bu lokal vuruş, bu üç önemli cephenin en önemlisinin merkezine yapılan vuruştur. Bir nevi cephenin kafasına sıkılan kurşun mahiyetindedir. Zira bölge/Batı Asya, İsrail merkezli bir varoluşla ayakta tutuluyor, dizayn ediliyor. Yani Arap Baharı ile sonlandığı algısı oluşturulan BOP, İsrail ile yapılacak varoluşsal savaş sonuçlanana kadar da devam edecektir. Atlantik kutbunun, Batı Asya cephesinde kaybetmesi, İsrail' in yok olmasıyla kesinleşecektir; İsrail var oldukça Avrasya kutbu, bu cephede yenik sayılmaya devam edecektir. Benzerliklerine göre aynı kapsam ve mahiyetlerde olmasa bile diğer iki cephede de Ukrayna ve Tayvan' ın durumu gibi.
ATEŞKES
Nitekim yeni bir aşamadayız. Orantısız ve kuralsız yürüyen ve Gazze Çocuk Soykırımı ile devam eden, Nakbe hedefleyen saldırılara 4 günlük bir ara verilmesi kararı alındı…
Bundan sonra ne olur?
Bu ve benzeri tüm sorulara cevaben birkaç öngörüde bulunmak mümkün. Yine birkaç soru ile başlamalı zira sonuçlara dair her öngörü, atılan adımlara göre değişebilmektedir.
-Aksa Tufanı, Hamas’ın/Kassam’ın tek başına ama diğer direniş gruplarına haber vermeden giriştiği bir operasyon mu yoksa bu şekilde bir algı da tüm direnişin taktiği mi? Bu sorunun cevabını henüz kesin olarak bilememekteyiz.
-ABD/Batı, Gazze çevresine yığdığı güçle sadece İsrail’ i ilk şoktan ve yakın tehlikeden korumak gibi sınırlı bir hedef peşinde mi, böyle bir algıyı kasıtlı mı oluşturdu yoksa uzun soluklu bölgesel bir savaş mı planlandı?
-Gazze’ye bir nakbe yaşatılması yönünde küresel bir plan var mı ve varsa bunda ısrar edilecek mi?
SAVAŞIN GENİŞLEME OLASILIĞI
Yemen’in ve Lübnan Hizbullahı’nın sınırlı katılımları ve özellikle Hizbullah başta olmak üzere kimi direniş güçlerinin karadan bir harekat başlatma planları var mı, olabilir mi, bilmiyoruz.
Lübnan güçlerinin -ki Lübnan Baas Partisi genel sekreteri Ali Hicazi’nin, partilerine bağlı askeri bir yapılanmaya gittiklerine bu güçle İsrail’e karşı savaşacaklarına dair açıklama yapması not edilmeli- Aksa Tufanı’na benzer hazır senaryolarının mevcut olup olmadığını da bilmiyoruz.
Ancak Lübnan direniş Lideri’nin 7 Ekim’ den birkaç gün önce Ebrehe olayı ve Ebabil kuşlarından bahsettiği konuşma videosunda çizilen resmin neye tekabül ettiğini de henüz biliyor değiliz. Belki de tüm bu parçalara, Lübnan direnişinin özellikle İsrail’in radar ve kameralarını kör eden ve sınıra yakın üsleri imha eden eylemlere ağırlık vererek sınırda İsrail’i kör eden bir taktik izlemesini de ekleyerek bütünü bulmaya çalışmalı.
Netice itibariyle iki ihtimal var.
Birisi, ilan edilen ateşkesin daha da güçlendirilmesi ve soğuma sürecinin uzatılması.
Diğeri ise karşı cephenin soykırımı sürdürmesi ve nakbe hedefinde ısrar etmesi ile bölgesel hatta küresel genişleme potansiyeli olan bir savaş sürecini başlatması.
Her iki durumda da değişmeyecek olan şu ki; ne Filistin, ne batı, ne İsrail, ne direniş cephesi, ne Avrasya cephesi ya da tek kutupluluk karşıtı cephe, ne tek kutupluluk ve ne de dünya,
7 Ekim öncesi gibi olmayacak, olamayacak.
0 Yorum