Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
En’am Sûresinde, Peygamberimizin Müslümanların ilki olduğu bildiriliyor.
İki Hadis-i Şerifte şöyle bildiriliyor:
“Ben, yaratılış itibarıyla Peygamberlerin ilki, gönderiliş bakımından sonuncusuyum.” [Cami-üs-sagir]
“Biz Kıyamet gününün ilkiyiz. Cennete ilk girecek olan biziz.” [Müslim]
Bazı Âlimler de, “Kendi dinine tâbi olan Müslümanların ilkidir” diye bildirmiştir.
İstigfar et ne demek?
Peygamber Efendimiz, zaferi kimin vereceğini bilmiyor muydu? Fetih Sûresinin 27. Âyetinde, Mescid-i Harama, Mekke’ye girileceğini Allahü Teâlâ önceden bildirmişti. Yine zaferden önce, Nasr sûresinde mealen, “Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini gördüğün zaman, Rabbini överek tesbih et! Ondan af dile, çünkü O, tevbeleri hep kabul edendir” buyuruluyor. Yani “Zafer Allah'ın yardımıyla olacak” buyuruluyor. Ortada zafer yokken bunlar bildiriliyor. Hâşâ Peygamber Efendimiz, Allah'ın yardımıyla zafer kazanılacağını, her işi yapanın Allahü Teâlâ olduğunu bilmiyor muydu?
Nasr sûresi, Resulullah'ın vefatını haber veren bir sûredir. Resul-i Ekrem’in "Sallallahü Aleyhi ve Sellem" bu Sûreyi okuduğu zaman, amcası Hazreti Abbas ağlamış, niçin ağladığını sorunca, “Yâ Resulallah, veda haberini verdiğiniz için ağlıyorum” demiştir. Çünkü bu Sûre davetin tamamını haber veriyordu. “Elyevme Ekmeltü Leküm Dîneküm = Bugün dininizi tamamladım” Âyeti gibi bir veda idi. Bundan sonra istigfarla emredilmesi de, ecelinin yaklaştığına delildi. Bundan dolayı bu Sûreye “Tevdi' = Veda” Sûresi de denilmiştir. (Beydâvî)
Bu sûre inince Hazreti Ömer de ağlamış, “Kemal, zeval demektir” demiştir. İki yıl sonra da vefat etmiştir. (Medârik)
Dünyada en kıymetli toprak, Kabr-i Saadette, Cesed-i Peygamberiye temas eden topraklar olup, Arş'tan, Cennetlerden daha kıymetlidir. Ona yakın olan zaman, mekân, evladı, bütün eşya, Ona uzak olanlardan daha kıymetli ve efdaldir. Camiler ve Peygamberler, bundan müstesnadır.
Dua kahramanı
Allahü Teâlâ’nın isimleri tevkîfîdir. Yani, İslamiyet’te bildirilen isimleri söylemek caiz olup, bunlardan başkasını söylemek caiz değildir. Ne kadar kâmil, güzel isim olsa da, söylenmez. Cevâd denir, çünkü İslamiyet, Cevâd demektedir, fakat yine cömert manasında olan sahî ismi söylenemez; çünkü İslamiyet Ona sahî dememiştir. (Mektubat-ı Rabbani 2/67)
Allahü Teâlâ’ya Âlim denir; fakat Âlim demek olan fakih denmez, çünkü İslamiyet, Allahü Teâlâ’ya fakih dememiştir. (Seadet-i Ebediyye)
Bunun gibi, Allah ismi yerine, tanrı demek caiz değildir; çünkü tanrı, ilah, mabud demektir. Mesela, Hintlilerin tanrıları inektir denilmektedir. “Birdir Allah, Ondan başka tanrı yok” denebilir. Başka dillerdeki Dieu, Gott ve God kelimeleri de, İlah, Mabud manasına kullanılabilir. Allah ismi yerine kullanılamaz.
Resulullah’a verilecek unvanları da dinimiz bildirmiştir. İnsanlar kendi kafasına göre unvan veremez. Herkes kafasına göre övgü yapamaz. Dua kahramanı, namazcı, oruç yiğidi gibi tabirler de uygun olmaz.
Dinde, dört delilin haricindekilerin hiç önemi yoktur. O öyle düşünüyorsa, bir başkası da başka türlü düşünür. O zaman düşünce yığını olur, ortada din kalmaz. Onun için muteber din Âlimlerinin kitaplarından alınmayan yazılara itibar etmemelidir.
Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin inşaallah. (Amin)
0 Yorum