Reklam Alanı

BÜYÜKŞEHİR Mİ? BÜYÜKŞEKİL Mİ?

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

 

Son yıllarda iyice artan “paylaşım platformları” sayesinde insanlar kendini olduğundan çok daha mutlu, çok daha zengin, çok daha dertsiz gösterebiliyor.

Tabi bu sadece ferdî bir gösteriş olmakla kalmıyor, kurumlar da bu furyanın içine dalıyor.

Bu konuda başı belediyeler çekiyor. Hem profesyonel olmayan yerel siyasilerin dengeyi tutturamaması hem de kendi bütçelerinden rahatça harcama yapabilmeleri nedeniyle ortaya absürt tablolar çıkıyor.

Bir bakıyorsunuz,

--Küçücük bir parkı öyle bir lanse ediyorlar ki, sanırsınız yeni bir “Central Park” yapılmış.

--Bir binayı öyle çekim hileleriyle kameraya alıp montajlıyorlar ki, sanırsınız yeni bir “Dünya Ticaret Merkezi” inşa edilmiş. Oysa gerçekte umumi bir hela inşa edilmiştir.

--Bir yolu öyle bir sunuyorlar ki, sanırsınız “Champs-Élysées” caddesinin benzeri yapılmış. Oysa iki tarafı yıkık duvarlı gecekondulardan ibaret olan bir yola ince bir kat asfalt serilmiştir.

Veya

--Gösterilmek istenen eserden daha büyük ebatlarda, başkanın kafasının resmini reklamda yayınlayıp, biboardlarda insanların gözüne sokuyorlar. Bunun, en çok o başkana zarar verdiğini, yüz eskimesi diye bir amaca hizmet ettiğini bilmiyorlar. O başkan da cahilce bunu yapanları takdir ediyor.

Bu örnekleri istemediğiniz kadar çoğaltabiliriz. Ancak her gün bilbordlarda ve sosyal medyada sürüyle karşımıza çıkan bu can sıkıcı tabloyu daha fazla uzatmayıp, işin sadedine gelelim.

Bir hizmeti veya eseri, olduğundan fazla göstermeye çalışırsanız, olduğu kadarıyla alacağınız takdiri de kaybedersiniz.

***

Yıllar önce rahmetli Mehmet Barlas’tan dinlediğim bir anıyı siz değerli okuyucularıma aktarmak istiyorum,

--M.Barlas 70’li yıllarda genç bir gazeteci olarak Cumhuriyet Gazetesinde göreve başladığında gazetenin başyazarı Nadir Nadi, genç gazeteciler Çetin Altan ile M.Barlas’a sıradan birer konu verir ve “Şu konular hakkında yarın basılacakmış gibi birer manşet hazırlayın, gelin” der.

M.Barlas derki,

--Ç.Altan ile gidip öyle manşetler hazırladık ki, her biri birbirinden çarpıcı.

--Ertesi gün Nadir Nadi’ye getirdik. Masaya yaydı, şöyle bir baktı. 

Dedi ki,

--Her biri birbirinden can alıcı manşet olmuş da, peki yarın 3. Dünya savaşı çıksaydı hangi manşeti atacaktınız?

***

İşte bu anı, benim kulağımda küpedir.

Ölçü, her çarpıcılıktan mühimdir. Hava atmak her bünyeye zarar verir, her karizmayı yerle bir eder.

Aksi ise "ölçüsüzlük" olur ve o da, kimi insanları "sosyal insan” yerine “sosyal medya maymununa" çevirirken, kimi belediyeleri de "Büyükşehir Belediyesi” yerine “Büyükşekil Belediyesine" çevirir.

İyi okumalar...

BÜYÜKŞEHİR Mİ? BÜYÜKŞEKİL Mİ?
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.