Peygamberimiz (ASV)’dan önceki bir dönemde Yemen’de hüküm süren Himyerilerin Yahudi hükümdarı Zûnüvas, tahrif edilmiş Yahudi dinine itibar etmeyen ve Hak dine inanan müminleri hazırladığı ve ateşle doldurduğu uzun ve derin bir hendeğin içine atmış, yandaşlarıyla birlikte diri diri yanmalarını seyretmiştir. İnsanlık dışı bu vahşi olay Kur’an’da Buruc Suresinde anlatılmıştır. Müminleri diri diri ateşe atıp keyifle seyreden bu canavarlardan “Ashabu’l-Uhdûd: hendek sahipleri” diye söz edilmiştir. Ayetlerde mealen şöyle buyurulmaktadır:
“Burçlar sahibi göğe, va’dedilmiş güne, şahid olan ve şahid olunana yemin olsun ki Uhdûd sahipleri kahrolmuşlardır. Alev alev yanan ateş hendekleri hazırlayan hendek sahipleri kahrolmuşlardır. Hani o sırada ateşin başında oturmuşlar, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı. Aziz, Hamîd (ibadetle övgüye lâyık), göklerin ve yerin mâliki olan Allah’a inandıkları için, sırf bu sebeple onlardan intikam alıyorlardı. Ama Allah her şeye şahittir. İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip sonra (yaptıklarına) tövbe etmeyenler (var ya), onlar için cehennem azabı vardır ve onlar için yakıcı azap vardır.” (Burûc, 1-10.)
Bu ayetlerin tefsiri olarak, Sahabe-i Kiram’dan Suheyb b. Sinan (RA)’dan rivayet edilen uzunca bir hadiste bu müminleri iman etmeye sevk eden olay zikredilmekte ve hükümdarın batıl dinine karşı çıktıkları, hak olan tevhid dinini kabul ettikleri için cezalandırıldıkları ve ateş hendeğinde yakıldıkları anlatılmaktadır. (Müslim, Zühd, 73; Tirmizî, Tefsîr, 77.) Yahudi Zûnüvâs tarafından yakılarak öldürülen müminlerin sayısının İslâmî kaynaklara göre 20.000 olduğu belirtilmiştir. Süryani kaynaklarda da bu olaydan söz edilmektedir.
Tarihlerin bildirdiğine göre Peygamberimizden (ASV) yaklaşık 50 yıl önce yaşanan bu dehşetli olay ile günümüz Gazze’de Siyonist lanetli İsrail’in uyguladığı vahşetin benzerliği dikkat çekicidir. Her iki zalim güruhun da Yahudi olması da manidardır. Sadece masum ve mazlumların kanlarıyla beslenen canavarca hislere sahip Yahudi fitnesinin insanlık için ne kadar tehlikeli boyutlarda olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır.
Evet, İsrail, Zûnüvas’ın yaptığı vahşete benzer bir şekilde Gazze’yi dört bir yandan abluka altına alıp vahşet-engiz bir hendeğe çevirmiştir. Aralıksız olarak içine tonlarca yakıcı ve yıkıcı ateşler doldurmakta, bebek, çocuk ve savunmasız masum müminleri bu ateşte yakmaktadır. Bütün çevresindeki Müslüman ülkeler, Ashabı Uhdud gibi o ateşin başında oturmuş seyrediyorlar. Silah ve mühimmat yardımı şöyle dursun, çevresindeki Müslüman kardeşlerinden insani yardım dahi kayda değer şekilde gelmiyor. Çevresindeki sözde Müslüman ülkeler petrol kaynıyor, onlar yoğun bakımların jeneratörünü çalıştıracak yakıt bulamıyorlar. Ambulanslarda yakıt kalmamış, yaralıları ve cenazelerini eşek arabalarıyla taşımaya çalışıyorlar. İki milyar Müslüman arasında göz göre göre tamamen ölüme terk edilmiş durumdalar. Unutulmamalıdır ki ateşi söndürmek ve masumları kurtarmak için tepkisiz kalanlar, hiç bir müdahalede bulunmayıp yanan müminleri seyredenler, o ateşi yakanlar kadar zalimdir.
Burûc sûresinde Ashabu’l-Uhdûd’u anlatan ayetler, “Bakınız, sizden önceki zamanlarda yaşamış müminler de böyle acımasız zulümler görmüşlerdir.” anlamında Peygamber (ASV)’ı ve zulüm gören müminleri teselli için gelmiş olmakla beraber, geçmişte olduğu gibi ileriki zamanlarda da müminlere baskı, zulüm ve sindirme faaliyetleri olacağına işaret ederek müminlerin buna hazırlıklı ve tedbirli olmaları konusunda bir nevi uyarılmışlardır. Dolayısıla bugün Gazze’deki Yahudi mezalimi ve dünyanın muhtelif yerlerinde müminlere yapılan baskı ve zulümler de bu ayetlerin işaretleri kapsamındadır.
Elbette hiçbir şeyden haberi olmadan Yahudi terörüyle hunharca öldürülen yavruların, savunmasız masumların şehid olduklarına, Allah’ın yanında yüce bir makamda bulunduklarına inanıyoruz. “Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Bakara Suresi 154.) ayeti de onlar için yanan yüreklere serinlik veriyor. Asıl ölüler, bizleriz. Sadece seyreden ve hiç bir hareket belirtisi göstermeyen donmuş Müslümanlardır, İslam âlemidir, asıl ölüler onlardır. Bombalar, enkazlar altında vahşeti yaşayan çocukların küçücük yürekleri, onların görüntülerine bile bakamayan duyarsız Müslümanların yüreklerinden daha büyüktür, daha değerli, daha nuranidir. İslam ülkelerinden ciddi bir tepki yükselmediği gibi, vahşet görüntülerin bile “aman, seyredemem, içim burkuluyor” diyerek yüz çevirmektedirler. Sizler de mutlaka görüntülerini görmüşsünüzdür, anestezi ilaçları olmadığı için, ameliyat edilirken Kur’an okuyarak acıya tahammül eden insanların ne büyük ve tahkiki imanları bulunduğunu açıkça göstermiyor mu? Yahudi bunları şehid eder ama mağlup edemez. Evet, hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir.
Gazzeli çocuklar ve masumlar, bir aydır açlığa susuzluğa, ilaçsızlığa terk edilip üzerlerine bombalar yağdırılıyor. Kur’an, rızıksız bırakılan bu şehitler için şöyle buyuruyor: "Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma. Bilakis onlar diridirler, Rabb'leri katında rızıklanmaktadırlar." (Al-i İmran, 169.)
0 Yorum