Selahaddîn Eyyûbî'nin komutasındaki İslâm ordusu, 4 Temmuz 1187’de, tarihin şahit olduğu en kesin zaferlerden birini kazanarak Haçlıları mağlubiyete uğratmıştı. Selahaddîn Eyyûbî, Taberiye Gölü yakınlarındaki Hıttîn’de gerçekleşen savaşın ardından Akkâ, Kayserya, Nâsıra ve Yâfâ’yı fethederek, nihayet 2 Ekim 1187 tarihinde Kudüs’e girmiş, böylece 1099’da başlayan Haçlı işgali sona ermiştir. Bu tarihten sonra Kudüs, yeniden Müslümanların himaye ve hâkimiyetine girmiştir.
Selahaddin Eyyubi, Kudüs'ü fethettikten sonra burda bir süre konaklayarak şehirde gerekli düzenlemeleri yapmakla ilgilenenmiştir. Bu sırada, Salahaddîn Eyyubi'ye, Filistin ahalisi tarafından çok sevilen “Bâdincâniyye” isimli bir yemek ikram edildi. Pirinç ve sebze karışımıyla yapılan yemeğin ana maddesi patlıcan olduğu için, bu ismi almıştı. Selahaddin Eyyubi gibi önemli bir şahsiyete ikram edildiğinden dolayı, içeriğine parça et de eklenmişti. Salahaddîn, kendisine ters çevrilmiş bir tencere içinde servis edilen yemeğin hem görünüşünü hem de tadını çok beğenmişti. “Bu ters çevrilmiş (‘maklûbe’) yemeğin adı nedir?” diye sorunca, Kudüslüler onun ters çevirilmiş anlamında kullandığı kelime olan "Maklûbe"yi yemeğe isim olarak verdiler. Salahaddîn’e duyulan derin muhabbetin tesiriyle, “bâzincâniyye” artık “maklûbe” olarak anılmaya başladı. Bu hatıradan ötürü, Arap kaynaklarında maklûbenin unvanı “Zafer Yemeği”dir. Kudüslülerin zihninde, Haçlıların şehirden sökülüp atılmasını çağrıştırır.
Maklûbenin aslında, Filistin’in sahil bölgelerinde, bulgur ve balık kullanılarak pişirildiği biliniyor. Yemek, Kudüs ve diğer iç mıntıkalarda yaygınlaştıktan sonra, bulgurun yanı sıra pirinçle de pişirilmiş, balığın yerini de patlıcan ve diğer sebzeler almıştır. Et ise, ancak çok önemli kutlamalarda ve törenlerde içeriğe dâhil olmuş. Günümüzde de maklûbe, özellikle Kudüs ve çevresinde “millî yemek” mesabesindedir
Kudüslülerin şuur altında “zafer yemeği” olarak kodlanan maklûbe, 2015’te Kudüslü öğretmen Hanâdî Halavânî tarafından “işgale karşı direniş” yöntemi olarak yeniden sahneye çıkarıldı. Ramazan ayında iftar ve sahurlarda Mescid-i Aksâ’daki Müslümanlara tencereler dolusu maklûbe ikram eden Halavânî ve arkadaşları, Salahaddîn’in bu muhteşem hatırasını tekrar Müslümanların gündemine taşımıştır. (https://www.yenisafak.com/yazarlar/taha-kilinc/maklbenin-hikyesi-2052880)
Tarihte eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde son olarak Filistin'deki müslümanlar, İsrail’i destekleyen ülkeler tarafından bile yasaklanan bombalar kullanarak soykırıma varan bir vahşet ortaya koymaktadır. Hiçbir lisanda, vicdanda karşılığı olmayan ve olamayacak olan bu firavunvari vahşetin ne zaman ve nasıl sona ereceği de bilinememektedir.
Günlerdir bir avuç savunmasız ve silahsız insanı en vahşi şekilde soykırım uygulayarak vurması İsrail ve destekçilerinin aslında ne denli korkak ve zavallı olduklarını göstermektedir.
Temennimiz ve niyazımız o dur ki; İnşallah yakın bir zamanda zalimler akıttıkları kanda boğulacak ve yeniden, Halavanîler Mescid-i Aksâ’daki Müslümanlara tencereler dolusu maklûbe ikram edeceklerdir.
Allah Filistinli kardeşlerimizin yâr ve yardımcısı olsun.
Zalimler için yaşasın Cehennem!
Afiyette kalın
0 Yorum