Tatsız bir gün. Günlerden sadece bir gün. Işıltısız, renksiz, kokusuz. Bütün gün evde. Karar yazarları arasında bir gezinti. Okunmaya değer bir yazı yok bugün. Ocaktan'ın pazar yazıları hiç çekilmiyor. Taşgetiren'in başlığı ilgi çekmiyor. Bunlar gazeteden para alıyor mu acaba? Kıymetli bir dost Taha Abdurrahman'ın "Dinin Ruhu" isimli kitabının PDF'sini gönderdi. Yaklaşık 800 sayfa. Okuyabilir miyim? Gözüm kesmiyor. Kitap olsaydı belki ama PDF pek okuyamıyorum. Taha Abdurrahman'ın en önemli kitaplarından biri çevirmenlere göre. "Çağımızın Gazali'si" deniyor yazar için. Öyle mi acaba? Abartı kokusu geliyor biraz. Said Nursi, Seyyid Kutup, Mevdudi, Fazlulrahman, Ali Şeriati, Mutaharri, Seyyid Hüseyin Nasr, Abdülkerim Suruç, Muhammed İkbal, Ziyaüddin Serdar, Tabatabai, Aliye İzzet Begoviç, Malik Bin Nebi, Rene Guenon, Roger Garaudy, Yusuf el-Kardavi, Cabiri gibi yazarları okumakla geçti ömrüm. Taha Abdurrahman İslam adına bunlardan farklı ne söyleyebilir acaba? Emek verip okuduktan sonra hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum.
Yaklaşık 800'lerde başlayıp yine yaklaşık 1200'lere kadar devam eden bir İslam aydınlanması var tarihte. Buna "Kayıp Aydınlanma" diyor Frederick Starr. Sanatta, düşüncede, felsefede, bilimde yaşanan bir aydınlanma. Bugünkü Avrupa medeniyetinin temellerini atan bir aydınlanma. Dörtyüz yıllık bu aydınlanma neden bitti? Moğol istilası, fakihlerin tasallutu, karanlık deha Gazali'nin akla ve özgür düşünceye karşı açtığı amansız savaş bazı nedenler arasında. Bana göre bunlar tali nedenler. Asıl neden "Dinin Ruhu" ile aydınlanmanın uyuşmazlığı/uzlaşmazlığı. Onun için İslam'a rağmen yaşanan bir İslami aydınlanma idi bu aydınlanma. Ve yine Gazali İslamı müdafaa ederken haklı, filozoflar İslam'dan uzaklaştığı için haksız. İslam'a göre fakihler haklı, filozoflar haksız yani. Kıvırmanın hiçbir manası yok. Özgürlüğün ve özgür düşünmenin, yani aydınlanmanın değişmez yazgısıdır dinden ve dahi İslam'dan uzaklaşmak. İslam kurumsal bir din olarak idarecilerin ve fakihlerin elinde kaldıkça aydınlanmaya izin vermez/veremez. Yani sorun temelde yapısal bir sorun.
Taha Abdurrahman bütün bu yapısal sorunlarla alakalı nasıl bir çözüm yolu teklif ediyor, okuyunca öğreneceğiz. Önsöz'de şöyle bir ifade geçiyor: "Kant önce ahlak sonra din diyor, Taha Abdurrahman önce din sonra ahlak diyor." Gerekçelerini okumadım ama bence Kant kesinlikle haklı ve Abdurrahman kesinlikle haksız. Ahlak olmadıktan sonra dinin hiçbir faydası yok hatta zararı var. Ama din olmasa bile ahlakın çok faydaları var. Kitabın başına serlevha yaptığı ayet cebriyecilerin baştacı ettikleri bir ayet: "Allah, hidayete ermesini istediği kişinin gönlünü İslam'a açar, dalalete düşürmek istediğinin gönlünü ise göğe yükselmek istermişçesine sıkıntı ve darlığa düşürür. Allah, inanmamakta direnenleri bu şekilde, pisliğin içine saplar." (En'am/125) Böylesi iddialı bir çalışmanın böyle bir ayet ile başlaması tuhaf biraz. Baş sonu ele veriyor gibi. Nedense dini kitaplar ve yazılar okuyunca tanrıdan uzaklaşırken bilimsel kitaplar ve yazılar okuyunca tanrıya yaklaşıyor insan.
0 Yorum