Ey iman edenler! Yapmadığınız ve yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? (Saf,2)
Söylem iddia ise, eylemde onun ispatıdır. Yaşadığımız çağda, Özellikle islami grup ve meşrepler arasında, sözlü olarak büyük bir atışma ve kavgaların, hüküm sürdüğü gözlemlenmektedir. Madem ki herkesin bir tek derdi, gayesi, amacı ve ideali var o da İslâm'ın yeryüzüne hakim olmasıdır; o zaman bu atışmalar, sözlü kavgalar, tekfire kadar varan ayrıştırmalar neyin nesidirler?
Efendim, bir köyün sakinleri birbirleriyle kavgaya tutuşurlarsa; onlara düşman olan başka biri oradan selametle geçip gider de kimsenin ruhu bile duymazmış diye bir söz vardır. El-hak doğrudur. Yani, biz birbirimizle kavgalı olduğumuz müddetçe; islâm düşmanlarının ömürlerinin uzamasına sebep oluyoruz ki, zaten bunun başka izahı da yoktur. Hal böyle olunca, o zaman, sarf ettiğimiz söylemlerimiz/iddialarımız; eyleme dönüşmeden havada kalıp akamete uğramaktadır... Kısacası her iddia ispat eder diye bir kural vardır hukukta. Bu hakikat, şeriatte olduğu gibi örfte de vardır. İddia makamında olanın, delil ve şahitlerini getirme zorunluluğu vardır. Misal olarak, bir adam herhangi bir kişi hakkında şikayetle mahkemeye baş vursa, mahkeme heyeti ondan delil ve şâhit ister ki, bu olayın gün yüzüne çıkmasının en adil yoludur. Aksine adam, sadece iddia ile mahkemeye baş vursa, eğer mahkeme şeriat mahkemesi ise; kadı delilsiz iddia sahibini kapı dışarı edebileceği gibi tazir cezası bile uygular. Şimdi asıl meselemiz şudur, bu gün islâm coğrafyasının neredeyse, Müslümanların tümünün arasındaki firak ve nifak duvarlarının örülmesi, günden güne, birbirlerinden nefret etmelerinin tırmanışa geçmesini hızlandırmaktadır ki, bu yalnızca düşmanın işine yarar...
Hal böyle olunca, söylemler/söylemlerimiz, hiçbir zaman eylem sahasında var olamayacaktır. Olamayacaktır çünkü, iddia ispat ister ki, o da bugün aramızda yoktur ne yazık ki???
Bugün yapmadığını söyleyen yığınların varlığı söz konusudur. Faiz yapan, namaz kılanı beğenmez, karı kızı açık olan, devleti eleştirir, az hırsızlık yapan çok hırsızlık yapanı kötüler. Evindeki iki üç kişiye laf geçirmekten aciz olanlar, adaletin gelmesini (!) talep ederler. Piyasa ve ekonomik ucuzluk olduğu zaman, yöneticilere kurban olduğunu söyleyenler, pahalılık baş gösterince aynı kişiler, kurbanı olduğunu söyledikleri kişileri zâlim ve zorbalıkla itham etmeye başlarlar.
Vel hasıl kelâm, insanların kahır ekseriyeti öyle bir duruma gelmişler ki; Müslüman geçinir ama ecnebi gibi yaşar. Yaşam ve ahlakında, İslâmın eseri bulunmayanların çoğunun tek derdi; para, para, para olmuştur... Ve kim ne derse desin, bu çağın en büyük baş belası olan birinci derecedeki putu paradır... Ondadır bugün islâm âlemi darmadağın bir şekilde sürünmektedir! İnsanlığın huzur bulmasının tek çözümü, müslümanların dürüst olup Ümmet şuuruyla, yeniden Raşid-i Hilafetin yeryüzüne hakim olmasına bağlıdır. Beşeri sistemlerin insanlığa armağan ettiği tek bir şey vardır; o da söylem ve eylemleri arasında büyük uçurumlar/tezatlar olan ve yalanlarla yaşamlarını idame edenlerin sayısını çoğaltığıdır! Başka bir işe de yaramadığını, artık herkes biliyor ve görmektedir...
Kalın sağlıcakla efendim.
31 Ağustos 2023.
0 Yorum