Çoğu kez insanlar, “Sen özü bırakmış kabukla ilgileniyorsun!” diyerek birbirlerini eleştirirler. Oysa bazen kabukla da uğraşmak gerekir. Çünkü özün değeri çoğu zaman kabuğuyla belli olur. Bazen kabukla ilgilenmek, özü anlamaya daha elverişli olur. Kabuk bir sandıktır, süsü, güzelliği, sanatı içindekinin değeri oranındadır.
Kabuk, özü, içi koruyan bir kılıftır. Kapak, kabuk, kılıf gibi kavramlarla ifade edilen her şey aynı amaç için oluşturulmuştur. Hepsinin ortak amacı içindekini korumaktır. Kabuk, içindekini dış etkenlerden koruyabilecek nitelikte dayanıklı olur. Ayrıca içindekinin kıymeti oranında bu sağlamlık tasarlanır. Bir şeyin kıymeti ise, sahibi için hayati önem taşıması ve zarar verici dış etkenlerinin çok olması oranında belli olur. Beyin, vücudu yöneten olağanüstü değerde bir organdır. Bu nedenle kafatası denen kılıfın içine konulmuş, üzerine de deri tabakası ve saç ekilmiştir. Titiz bir korumaya alınmıştır.
Doğada her şeyin mutlaka bir kabuğu, bir kılıfı vardır. Her meyve ve sebzenin içiyle uyumlu olarak giydirilmiş bir kılıfı olduğu gibi, içindeki çekirdeklerinin, tohumlarının dahi kabuğu bulunmaktadır. Domates ve incir çekirdekleri gibi basit sanılan incecik kabuklarını mide bile eritememektedir. Hiçbir zarar görmeden mideden geçip gider.
Bir kısım bitkilerin tohumları da hayvanlar açısından iştah çekicidir. Eğer iyi korunmazsa, nesillerinin tükeneceği muhakkaktır. Bu nedenle Yüce Yaratıcı, sağlam bir kılıfın içinde korumakla kalmamış, etrafını diken dediğimiz süngülerle donatmıştır. Çünkü bu tür dikenli bitkiler yemek için değil, diğer bitkilere ve toprağa yarar sağlamak için yaratılmışlardır. Dikenli olarak tasarlanmış kabukların bir hikmeti de budur.
Elma, portakal gibi bir kısım meyveler de dikenlilerin aksine, iştah çekici, cezp edici kabuklarla donatılmıştır. Hatta insanın ilgisini çekecek ölçüde kabukları da özel bir esansla kokulandırılmıştır. Çünkü bu meyvelerin amacı insanın yemesi ve Rabbine şükretmesidir. Bu nedenle bunların kabukları, yiyinceye kadar korumak içindir.
Yenen-yenmeyen tüm kabuklarda olağanüstü bir sanat göze çarpmaktadır. Renk ve kokuyla süslemenin yanı sıra taşıdıkları sanat nakışları, yaratıcının kudretine secde ettirecek ölçüdedir.
Bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu dünya hikmet ve imtihan yeridir, tam olarak keyif almak, lezzet ve ücret yeri değildir. Bu itibarla bu dünyadaki tüm güzellikler yüzeyseldir, kabuk ve kılıf yönündendir. Yeryüzü cennet gibi döşenmiştir, bahçeler, akarsular, keyif ve lezzet veren manzaralar insanı dünyaya bağlamaktadır. Ancak bu güzellik yalnız yer kabuğu üzerindedir. Yer kabuğunun altı toprak ve ateşle doludur.
İnsana güzellikler sunan ağaçların güzellikleri de dış yüzeylerinde, yapraklarında ve çiçeklerindedir. İç kısımları keresteden ibarettir. Üzüm çubuklarının yaprakları, salkım salkım üzümleri olmazsa güzellik sunarlar mı?
İnsan da çok güzel yaratılmıştır. Ancak bu güzellik de sureti itibariyledir, yani kabuğuyla, derisiyledir. En güzel kabul edilen insanın, derisi soyulunca güzelliği kalır mı? Hatta insan diğer canlılardan farklı olarak, derisinin yanında vücudunun bir parçası olmayan kıyafet ve giysilerle güzelliği tamamlanır. Yani giysilerinden olmasa yine güzelliği ortaya çıkmaz. Buna karşılık hayvanlar derileriyle ve derilerine giydirilen, vücutlarının bir parçası olan doğal giysileriyle güzeldirler.
Tavus kuşuna vücudunun bir parçası olarak giydirdiği güzel fistanıyla güzelliğini gösteren Allah, insana da bitkilerden, hayvan derilerinden giysiler yapıp giymeyi takdir etmiştir.
Ancak Hadis rivayetlerinden anladığımız kadarıyla, Ahiretteki güzellik yüzeysel ve yalnız kabuk yönüyle değil, dışı gibi içi de güzel olacaktır. Ahirette insana da kendi vücudunun bir parçası olan elbiseler giydirilecektir. Öylesine güzel elbiseler olacak ki, burada giyilen en güzel elbiseler ona nispeten paçavradan öteye geçmez. Gözümüzün önünde küçücük tırtıllara dut yaprağı yedirip ipek yaptıran Allah, Ahirette cennetlik kullarına en güzel vücut elbiselerini giydirmeye kadirdir.
Dünya ahiretin bir nevi kabuğu hükmündedir. Ceviz kabuğunu kırıp içine ulaşmadıkça hiçbir yarar sağlamayacağı gibi, Ahireti kazanmayıp yalnız dünya ile ömrü geçirmek hiçbir fayda sağlamaz.
0 Yorum