Reklam Alanı

ZAMLAR VE METAFİZİK

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Havalar cehennem misali sıcak. İçerde oturmak ve yatmak gerçek bir işkence. Zam üstüne zam. Her şeye zam. Zama da zam. Zamlar ülkesi olduk. En kötüsü zamları kanıksamak, zamlara alışmak. Yarın sabah benzinin litresi 100 TL olsa değişen bir şey olmayacak. Kanıksamak ve alışmak her şeyin ilacı. Orta sınıf bitti. Zenginler ve fakirler kaldı sadece. Geçim kaygısı dışında kaygılanacak bir şey kalmadı. Paranın çok şeye kadir olduğunu biliyordum ama bu kadar çok kadir olduğunu bilmiyordum. Tasarruf, kemer sıkma, porsiyonları küçültme zavallı alt tabaka için geçerli. Üst tabaka debdebesinden,  şatafatından, lüksünden ve rahatından taviz vermiyor. Bu dünyada milyonlarca insan birkaç bin insana cennet hayatı yaşatmak için cehennem hayatı yaşıyor. Tarihin her devrinde piramidin en tepesinde yöneticiler ve din adamları vardır. Diğerleri bunları beslemek için vardır. 

 

Sosyal hayatın bu adaletsizliğine, acımasızlığına, vahşiliğine bakınca Said Nursi'nin ağaçlara, dağlara, kuşlara bakıp esmayı okuması o kadar romantik ve şairane geliyor ki! Belki o da sosyal yaşamdaki bu adaletsizliğe, acımasızlığa, vahşiliğe gerçekçi bir anlam veremediği için teselliyi kuşlarda, ağaçlarda, dağlarda görüyordu. Ev kirasını ödeyemeyen, çocuğunun okul masraflarını karşılamayan, on beş saat kavurucu güneşin altında altında çalışmak zorunda kalan binlerce insan ağacı, dağı, taşı, kuşu ne yapsın? Said Nursi dindarlığı optimist bir dindarlık, teselli verici bir dindarlık, teskin edici bir dindarlık. Tarihteki bütün dindarlıkların bundan pek bir farkı yok. Eb-u Zer dindarlığı Eb-u Zer ile birlikte öldü. Aslında Eb-u Zer'in dindarlığı dindarlığın doğasından ziyade Eb-u Zer'in doğasıyla alakalıydı. Muaviye'nin realizmi olmasaydı İslam ve dindarlık günümüze kadar gelmeyecekti belki. Devletin bekasını güvence altına almakla dini güvence altına aldı bir bakıma. 

 

Tarihin değişmeyen yasası var: Güçlüler zayıfları ediyor ve sonunda kazanan daima güçlüler oluyor. Güçlüler kazanınca geniş kalabalıklar çaresiz onların arkasında ve yanında hizalanıyor. Devlet denen mekanizma böyle çalışıyor. Bir emirle milyonlar harekete geçiyor, milyonlar savaşıyor ve yüzbinler ölüyor. Milyonlarca insan kendi kurgusunun ve hayalinin ürünü olan bir mekanizmaya gönüllü veya gönülsüz itaat ediyor. Aksi halde başlarına neler geleceğini çok iyi biliyorlar. İnsanoğlunun icat ettiği en karmaşık ve en esrarlı mekanizma devlet. Onun için Alman filozof Hegel devlet tanrının tarih içindeki yürüyüşüdür diyor. Yüzlerce devlet olduğuna göre tanrının yüzlerce yürüyüşü ve yüzü var demek. 

 

Mitoloji ve metafizik olmadan yaşamı anlamak ve anlamlandırmak çok zor. Fizik fiziğin anlamı olamaz, madde maddenin anlamı olamaz. Anlam için daha üst bir merhale, üst bir katman lazım. Şirkin de tevhidin de metafizik bir temeli var. Hatta varoluşçuluğun metafizik bir temeli var. Sorun anlamı bulmak değil, doğru anlamı bulmak. Ama kime göre doğru? Yine izafilik denen o aşılmaz duvarın eşiğine geldik. İnsan insan kaldıkça bu duvarı aşamaz. Aştım diyen ya yanılıyor ya yalan söylüyor. İnsan demek, bir kelimeyle izafilik demek çünkü. Zamlardan girdik metafizik ve izafiyetten çıktık. Rabbim akıbetimizi hayr eylesin!

ZAMLAR VE METAFİZİK
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.