Siyaset, genellikle genç yaşta heves edilen ve ömür boyu süren bir mücadeledir.
Kimine göre meslek, kimine göre kariyer yolculuğu, kimine göre ise kendini ifade etme biçimidir.
Genç birey, siyasette baş olmayı kafasına koymuşsa, evvela liderinin yaşlı olduğunu vurgulayan konuşmalar ve yakınmalar yapar. Eğer kolay yutulacak bir lokma değilse sivrilir ve nihayet liderinin yerine geçer.
Yıllar yılları kovalar, bizdeki delege yapısıyla sürekli lider/genel başkan seçilir.
İktidar olsun olmasın bu böyle sürüp gider.
Bu sefer kendisi genç sayılmayacak yaşlarına girer fakat artık başta savunduğu “siyasetin gençleşmesi” konularına pek girmez. Girse de sembolik olarak girer ve partinin liderliğinin genç birinde olması gerektiğine dair önerileri dillendirmez.
Biraz daha ileriye gidince artık yaşlılık iyice başgösterir.
Son enerjisiyle parti içinde kendisinin yolundan gelmek isteyen gençlerle mücadele eder.
Onların önünü kesmekte hiç bir tereddüt yaşamaz.
Dün kendi için istediği bir şeyi bugün kendisinden isteyenleri, sürekli bertaraf etmekle uğraşır.
İşte siyasetçilerimizin çoğunun “genç siyasetçilerin önünün açılmasına dair” icraatları bundan ibarettir.
Ülkemizde bu yüzden çok sayıda parti kurulur. Çok sayıda lider adayı zayi olur.
Aynı şey, toplumun bir çok alanı için de geçerlidir.
Bakarsınız adamın birisi, kendisi için istediği bir şeyi, başka biri de istediğinde, doğal karşılamaz.
“Ya ben ister alırım ya da siz” şeklinde değil,
“İstersem ben isterim, başka isteyen yoktur umarım” şeklinde devam eder.
İyi okumalar…
0 Yorum