Her nereye gitsem, bir farklı gül kokusu. Yeryüzün de bir başka güneş. İnsanları gülerk yüzlü. Sofrası Halil İbrahim misali. Toprağı işleyen çalışkan nasırlı analar ve babalar. Mis kokulu meyve ağaçları. Cennet misali çeşit çeşit meyveler. Bıkmadan, usanmadan alın teri düken çiftçiler. Dağları heybetli. Ağustos ayında üzerin de bembeyaz karı. Erciyes gibi. Ovaları münbit. Buğday tarlaları sıra sıra. Ekmeğini taştan çıkaran göçerler. Helal bir lokma için, memleketin bir ucundan diğer ucuna kadar giden Anadolu yiğitleri. Çadırlar kurulmuş ovalara. Bir o yandan bir o yana koşuşan helal süt emmiş analar ve genç kızlar. Hepsi birer Anadolu çocuğu. Hepsi birer can yoldaşlar. Kar _kış demeden tarlaların başına konmuş. Sabah ezanı ile koyulur yollara. Elin de çapası. Belin de mendili. Siler kızgın güneşin terini. Bir helal lokma ekmek için.
Tarih kokan şehirler. Nereye dokunsan bin yıllık geçmişi olan eserler. Kapadokya bir başka güzelsin. Secdeye durmuş taşlar. Selam veren anıtlar. Yerin altı bir başka. "Tatlarini" görmek lazım. İnce ince dokunmuş taşlar üzerinde ki resimleri. Hz. İsa 'yı resmede resimleri. Nakışları bir başka olan çizimler. Yer altına kurulmuş şehirler. Yer altına gizlenmiş bir sır. Güneşi günlerce belki yıllarca görmemiş yüzler ile dolu sırlar ile saklı bir mekan.
Tarihe meydan okuyan yapılar. Binlerce senedir ayakta duran yapılar. Hepsi de Nevşehir: "Tatlarin beldesinde . Görmek lazım. Gezmek lazım.
Evet ülkemin her tarafı bir başka. İnsanları misafir perver. Dağları mis kokan çam kokusu. Farklı renklerde çiçekler.
Sen bir başkasın Anadolu. Her köşesi bir cennet.
Kalın selametle...
0 Yorum