Son yüz yıldan bu yana, islam âleminin geçirmiş olduğu, menfi evreleri saymaya kalksak; klasörleri bulur. İdareden hukuka, ekonomiden siyasette, iktisattan ahlaka, adabı muaşeretten komşuluk haklarına, alışverişten verilen söze bağlı kalmada, hasılı kelam; yaşamın tüm katmanlarında, kan kaybettik, halen de kaybetmeye devam ediyoruz! Peki, Müslümanlar böyle bir gidişle; İslâm birliğini, Ümmet ruhunu sağlayıp diriltebilirler mi? Günümüzde, yetki ve etki makamlarını işgal eden sözüm ona Müslümanların kahır ekseriyetinde; birbirlerinden gizli ajandalarının olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. Hal böyle olunca zamanla, siyaset mesleğinin içini boşaltanlar, karşılıklı saygı ve güven duygusunu da ziyadesiyle zedeleyip kaybettiler! Çünkü, kimse kimseye güven duymuyor, en yakın olan arkadaşlar bile birbirlerine karşı kapalı bir şekilde, yola devam ediyorlar. Peki, bu mudur? Bugün yetmiş parçaya bölünmüş olan İslâm beldelerinin başında bulunan yöneticilerden, kaç tanesi birbirine tam güveniyor veya İslâmi hassasiyetlerini muhafaza edebiliyor acaba? Kur'ân ve Sünnet, içtimai hayatın dışında tutulduğu günden beri, Müslümanlar batılılaşma humasına nezleye tutulur gibi tutulmadılar mı?... Kadınlar,
Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve Mü'minlerin kadınlarına söyle, cilbablarını üzerlerine salsınlar. Bu, salma onların bilinmeleri ve eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir. (Ahzab.59) örtünme ve tesettür emrini, modernizmin yaşam koşullarına ayak uydurmakla bir kenara bırakıp açılmadılar mı? Günümüzde, modernizm belasına ayak uyduran, Müslümanların hanım ve kızlarına bakın, Allah aşkına nasıl bir zillet kisvesine büründükleri yürekleri dağlıyor ve akıllara zarar? Göbekleri açık, giydikleri elbisleri daracık, giyinik uryanlar diye tarif edilenler neden, şu hadisi şerife kulak verip yola gelmiyorlar: "Ateşlik iki sınıf insan ki ben onları henüz görmedim. Yanlarında sığır kuyruğu gibi kamçılar olup insanları onlarla döven topluluk ve biri de birtakım kadınlar topluluğudur ki bunlar giyinik, çıplaktırlar. Görenleri yoldan saptıran ve kendileri de haktan sapanlardır. Başları bir tarafa sarkan deve hörgücü gibi olacaktır. Bunlar cennete giremiyecekler. Kokusu şu kadar, şu kadar yürüme mesafesinden alındığı halde, bunlar cennetin kokusunu da bulup alamayacaklardır." (Müslim - sahih bab: libas ve’l- zineh hadis nr.3971)
Bu ayeti kerime de, iman etmiş olan hür kadınları şöyle uyarıyordu/uyarıyor: (Nur. 31 ayet) Ahzab 59'dan önce hür Müslüman kadınları şöyle ikaz etmişti halbuki: "Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, başka kadınlar, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz! ilahi ferman, bu gün Müslüman kadınların ne kadarını bağladığını biraz düşünmemiz gerekmez mi? Nasıldık ne hale geldik?
Erkekler cenahına baktığımız da durum daha vahim. Zira onların çoğu İslâmın asli emri olan namaz ibadetini terk ettiler. Bir kısmı, kirli hesaplar peşinde koşarken, bir kısmı zamparalığın kölesi haline gelip, aile yuvalarının dağılmasına sebep oldular! Dedik ya, modern çağda yaşayan her bir insan, kendine göre gizli bir ajanda oluşturdu!Baba oğlundan, anne kızından bihaber...
İslâm beldeleri, bir baştan bir başa, kumarhane, içki fabrikaları, meyhane ve gece klüpleriyle donatıldı. İslam âlemi, Hristiyan ve Yahudileri, günah ve isyanda geride bıraktıklarından dolayı, paramparça olmuş vaziyette. İki yakası bir araya gelmediği gibi, ecnebilerin kendilerine yazdıkları kirli ajandalarla günah galerilerini kabartmakla yaşamlarını manevi bir zindana çevirdiler şuursuzca!
Gizli ve kirli ajandalarla yatıp kalkan toplumlarda, ittifak hasıl olur mu? Olmaz, çünkü olsa da zillet, tefrika ve husumet hasıl olur... Bakınız Filistin toprakları, yetmiş yıldan bu güne gelinceye kadar hala; siyonist terör devleti İsrail tarafından budana budana, ellerinde neredeyse toprakları kalmamış vaziyetteler. Bırakın topraklarını, her gün evleri başlarına yıkılıyor ve canice öldürülüyorlar.
Doğu Türkistan bölgesinde, Çin mezalimine maruz kalan Uygur Müslüman Türk kardeşlerimizin başına gelen felaket ve zulümlerin biri bin parça. Hangi ittifaktan hangi ümmet şuurundan bahsedebiliriz ki? Müslümanlar İslâmi hassasiyetlerini kaybedeli İki asır oldu. Kadın erkek iç içe olan düğün ve balo merasimlerinde; Müslümanların kızları bikini pozlarıyla Arzı endam ediyorlar!
Ne diyordu Nur suresi 31'nci ayet:
Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, başka kadınlar, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!
Şimdi bakıldığında, müstehcenliği normal gören bir kesimin efendim, birbirimize karşı önce sayılı olalım diye bar bar bağıran bir kitleyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz...
Peki, bu hangi saygıdır? Müslüman, Müslümanca yaşasın, gayri Müslim de inancını gizlemeden izhar etsin eyvallah diyelim. Başka türlü, saygının izahı nasıl yapılır bilmiyoruz? Biz İslâmi hassasiyetimizi ortaya koyarken, birileri bize siz hala klasikçe düşünce sahibisiniz gözüyle bakıyor. Peki, ne demek klasik düşünce?
Mahremiyet konularında, mesela Müslüman bir erkeğin namahrem bir kadınla (ister Müslüman olsun ister olmasın fark etmez) tokalaşmasını Efendimizin sahih hadisleriyle yasaklanmış ve haram kılındığı halde, birçok aydın ve entelektüelimizin buna hiç riayet etmediklerini müşahede etmediğini nasıl bir izahı vardır söylerler mi? Kim kimden çekiniyor beli değil? Ama bize klasik düşünüyorsun diyenlere rağmen, biz; İslâmın tüm emir ve yasaklarına kayıtsız şartsız iman edip teslim olduğumuzu, bu ilke ve prensipleri de yaşantımızda uygulamak için; ömrümüzün sonuna kadar gayret göstermeye devam edeceğiz. Kimin yada kimlerin ne dediği/dedikleri önemli değil; Allah ve Resulü'nün ne dediği önemlidir, ve kayıtsız şartsız bizi bağlar!
Kalın sağlıcakla efendim.
15 Haziran 2023 Perşembe.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum