Reklam Alanı

HARAMDAN SAKINANI ALLAHÜ TEÂLÂ KORUR

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Muhterem Kardeşlerim… Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Rızık mukadderdir. Yani herkesin rızkı bellidir. Artmaz, eksilmez, rızkını almadan hiç kimse dünyadan ayrılmaz. İsteyene helalden, isteyene haramdan gelir; ama gelen miktar aynıdır.   Dünyadan sakının demek, haramlardan, yasaklardan sakının demektir. Allahü Teâlâ’yı sevmenin ve ondan korkmanın alameti, haramları terk etmektir. Allahü Teâlâ kendisine güvenene yardım eder. Mala mülke, şuna buna güveneni, güvendiğiyle baş başa bırakır. Allahü Teâlâ bir kulunu korursa, kimse ona bir şey yapamaz, Allahü Teâlâ korumazsa, onu kimse koruyamaz.   Timur Han’dan sonra yerine geçen oğlunun zamanında, bir hoca vardı. Bu zat ömrü boyunca tek cümle kullandı. Biri “Ne yapıyorsun?” veya “Nasılsın?” dese, nasihat istese hep, “Haramdan sakınanı Allahü Teâlâ korur” derdi.  Yeni Sultana gelip dediler ki: — Filan hoca sürekli böyle diyor, başka bir şey söylemiyor. Duası da makbul biri… — O zaman, buna bir oyun yapalım. Gidin bir yerden koyun çalın, pişirin, bu hocayı da çağırın! Buna haram lokma yedirelim, bakalım duaları kabul olacak mı?   Adamlar çaldıkları koyunu pişirip, hocayı saraya çağırdılar. Sultan dedi ki: — Gelin hocam, siz başlayın, siz başlamadan biz başlamayız.   Hoca besmele çekip, koyun etini afiyetle yedi. Yemeği yedikten sonra sultan dedi ki: — Hocam bundan sonra yaptığınız dualar herhalde kabul olmayacak… — Hayırdır, niye? — Hocam, siz böyle söylüyorsunuz; ama biz de koyun çaldırdık, size bu çalınan koyunu yedirdik, siz de haram yediniz. Bundan sonra dualarınız kabul olmayabilir, bizi affedin. — Bu koyun eti bana helal, size haramdır. — Hayırdır hocam! Çalındığını bilmediğiniz için mi size haram değil? — Haram olmadığını öğrenmeniz için, gidin bunun sahibini getirip, ona sorun!   Sultan adamlarını gönderdi, bir kadıncağızın koyunuymuş. Kadını getirdiler. Hoca da, perdenin arkasına geçip saklandı. Sultan kadına dedi ki: — Kusura bakma anne, biz böyle böyle yaptık. Değeri neyse verelim de, hakkını helal et! — Ah, siz beni yaktınız, mahvoldum. — Hayırdır anne, ne oldu? — Bu koyun doğduğu zaman, bunu güzelce besleyip, semiz hale gelince ellerimle pişirerek, haramdan sakınan o mübarek hocaya ikram edeyim diye niyet etmiştim, bunu yapamadım, onun için çok üzüldüm.   Hoca saklandığı yerden çıkıp dedi ki: — Sultanım, inşallah öğrendiniz. Haramdan sakınanı Allahü Teâlâ korur.   * Başında ağaran saçlar, nefsinin ateşini söndürmeli. Başında beyaz saçların yanmasıyla, senin gecenin başladığını anla. “Çünkü bunlar, ölümün habercileridir.” İhtiyarlığın habercileri yanaklarına indikten sonra, nasıl rahat yaşarsın, insanın ömrünün en iyi kısmı, ihtiyarlıktan öncekidir. Halbuki, gençliği yok olan bir nefs, yok olmuş demektir. İnsanın rengi sararıp, saçları ağardığı zaman, güzel ve tatlı günleri de, o güzellik ve tatlılığını kaybeder. Yeryüzünde büyüklenerek yürüme. Çünkü, bir müddet sonra bu yer, seni de içine çekip alacaktır. * Bütün düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur. Fakat hasetten dolayı olan düşmanlık böyle değil. * Allahü Teâlâ’yı sevdiğini söylersin, halbuki, Ona isyan edersin. Böyle sevgi olmaz. Eğer sevginde samimi olsaydın, Allahü Teâlâ’ya itaat ederdin. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder. * Sana gelene sen de git. Sana kötülük ve eziyet edene sen eziyet etme. * Dilini muhafaza et, seni sokmasın. Çünkü o, büyük bir yılandır. * Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz. İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz. * Kendisine hayrı olup olmadığını merak eden, beş vakit namaza verdiği öneme baksın. Doğru kılınan namaz her hayrın anahtarı, her derdin ilacıdır. * Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer. * İnsanlar Allahü Teâlâ’ya kulluk, ibadet etmek için yaratılmıştır. İnsanlar saadete kavuşmak için yaratılış gayelerine dikkat etmeli ve dünyaya düşkün olmaktan kaçınmalı. Dünya nimetleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir. Ahirette saadete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler bu fani dünyaya düşkün olmayıp kulluk vazifesini hakkıyla yapanlardır. * İnsan, dünya ve ahiret saadeti için dinimize muhtaçtır. Zaten bunun için ihsan edilmiştir. Yalnız, ondaki nimet ve faydalara iki ipe yapışmakla kavuşabilirsiniz. Biri Ehl-i Sünnet itikadını öğrenmek diğeri de bunu öğretmektir. Bu ipten birini bıraktığınız zaman nimetler uçar gider. Şahsınızdan uçar, evinizden uçar, cemiyetinizden uçar gider. Siz artık, yaptıklarınızı, yaşadıklarınızı din yani nimet zannedersiniz. * Kalbini düşmandan boşalt! Dostu kalbe çağırmaya lüzum kalmaz. Kalb denilen latife hiç boş kalamaz. Mahlukların düşüncelerinden temizlenen kalb, kendiliğinden Allahü Teâlâ’ya teveccüh eder. [Boşaltılan bir şişeye havanın kendiliğinden dolması gibidir.] * Bir iş nasıl başlarsa öyle devam eder. Hizmete, bir işe başlayınca iki maksadınız olmalı: Birincisi, Allah’ın dinine hizmet etmek. İkincisi Onun kullarına faydalı olmak. İşinizi adaletle idare edin. O işi yaparken, hep beraber sıkıntılar da sevinçler de paylaşılmalı. * İki kişinin darıldıktan sonra, birbirlerinin ayıplarını ortaya çıkarması, münafıklık alametidir.   Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
HARAMDAN SAKINANI ALLAHÜ TEÂLÂ KORUR
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.