Liselerde okuyan bir kısım gençlerimizin okul sıralarında, kitap ve defterlerinin kapaklarında, muhtelif boş yerlerinde, birtakım dikkat çekici yazı ve çizimlerine şahit oluyoruz. Bu yazılar, o sıralarda oturup ders gören gençlerimizin nasıl acıklı bir ruh yapısı içinde olduklarını göstermekte, önemsenmeyen ama ciddi bir tehlike içinde olduklarına işaret etmektedir. “Yarınlarımızın umudu” diye kendilerine bel bağlanan tahribatçı bir ruh yapısına sahip gençlerin ıslahı mümkün olmazsa, tokatları dehşetli olacaktır.
Her yönden örnek olacak nitelikte akıllıca davranan başarılı güzel ahlaklı gençlerimizi tenzih ederiz. Ancak bahsimize konu olanlar az olmakla birlikte tehlikeye işaret eden tutumları vardır.
Yollardaki ayak izleri yolcunun mahiyeti hakkında bazı bilgiler verir; Barınaklardaki izler, orada olan bitene işaret eder. Sınıflarda bırakılan izler de oradakilerin mahiyeti hakkında bilgiler verir.
Yüklü masraflarla yapılıp sınıflara konulan sıraların ve sınıftaki diğer demirbaş eşyanın ne kadar hor kullanıldıkları ilk bakışta göze çarpıyor. Yeni takıldığı belli olan kırılmış duvar askıları, kopuk pencere kolları ve tahrip edilmiş sıralar. Sıraların yüzeylerindeki yazı ve çizilen desenler gençlerimizin iç dünyalarını yansıtıyor. Küp içindekini sızdırır derler. Kimi silinmeyecek tarzda kalemlerle, kimi bir kesici ile kazıtılarak ahlaksızlık kokan yazı ve desenler kaplıyor. Oklar saplanmış kalp figürleri, söylenmesi hayâ engeline takılan çeşit çeşit yazılar, değersiz sözler, sanki orada ilim ve marifet değil de ahlaksızlık eğitimi yapılıyormuş gibi bir izlenim veriyor. Yazanların dinlerine karşı ne kadar cahil oldukları da bazı cümlelerinden anlaşılıyor. Örneğin: Kaderi suçlayıcı hezeyanlar, “tapmak”la ifade edilen aşk sözleri bu cahilliği göstermeye yetiyor.
Asıl ürkütücü olan şudur: Hiçbir okulda “aşk” ya da herhangi bir ahlaksızlık eğitimi verilmemektedir. Verilen dersler bellidir, hiçbirinde bu yönde bir eğilim dahi yoktur. Ancak sınıflarda öğrencilerden kalan izler, gördükleri derslerle ilgili hiçbir işaret taşımıyor. Gençlerin iç dünyalarından sıralara, duvarlara sızan her şey eğitimini almadıkları alanlardadır.
Sıralar tahrip edilerek yazılan yazı ve çizimler, o öğrencilerin büyük ölçüde dersleri dinlemediklerini ve derslerden büyük sıkıntı duyduklarını göstermektedir. Oysa öğretmen ve idarecilerimizin bu gençlerin eğitimi için büyük bir özveriyle çalıştıklarını, onları kendi evlatları konumunda gördüklerini biliyoruz. Buna rağmen gençlerin serkeşliği ve cahilliği nereden kaynaklanıyor? Okul demirbaş eşyasına karşı düşmanca tutumun nedeni nedir?
Ebetteki gençlik birçok olumsuzluklara eğilimli, farklı bir dönemdir; Hz Ali’nin tabiriyle “gençlik deliliğin bir şubesidir”, ancak İslam toplumunda doğmuş büyümüş İslam kültürüyle yoğrulmuş gençlik için bu kadar olumsuzluk fazladır. Bir yerlerde bir yanlışlık var diye toplum büyüklerini düşündürmelidir. Gençlerimizin eğitimlerinin okulla sınırlı tutulmaması gerektiği de ortaya çıkmaktadır.
Unutulmamalıdır ki lise çağı ruh ve akıl gelişimi açısından çok önemlidir. Akıl henüz olgulaşmadığı için duyguların en çılgın alanıdır. Nasıl ki bahar mevsimi çiçeklerin güzelliklerin her tarafa serildiği bir mevsimdir, her insana hoş gelen manzaralarla doludur. Ancak çiçekler rüzgârlarla, arıların kelebeklerin ve diğer çeşitli böceklerin hareketleriyle aşılanıp yağmurlarla beslenerek olgunlaşmazsa, meyve olmadan kuruyup düşecek ve yok olacaktır. Gençlik de ömrün baharıdır; bu dönemde ortaya çıkan çiçek gibi duygular ve yetenekler vardır. Sevgi, kararlılık, fedakârlık, bağlılık, ataklık gibi daha pek çok duygular gençlik baharının aşılanmayı bekleyen çiçekleridir. Aile, çevre ve okul el ele verip bu çiçeklerin olgunlaşmasını sağlamalıdırlar. Aksi takdirde kuruyup çer çöp ya da gübreye dönüşmeleri kaçınılmaz olur. Olgun bir aklın etkisinden yoksun duygular şeytanın eline düşebilir. Tertemiz üzümün şaraba dönüşmesi gibi bu temiz duyguların hayırda kullanılmaları mümkün iken şerre köle olurlar.
Peygamber (ASV) da, şeytan da daha çok gençlerin peşine düşmüş. Gençlerdeki duygu ve yetenekler, peygamber terbiyesiyle onları sahabeye dönüştürmüştür. Toplum büyükleri ve akil adamların, gençlerin bugünkü durumunu peygamber terbiyesini esas alarak düşünmeleri ve ona uygun bir eğitim sistemi geliştirmeleri gerekir.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum