Teknolojik gelişmelerin insanı rahata kavuşturduğu sanılır. Oysa durum hiç de öyle değildir. Eskiden dünya işlerini de ibadetlerini de yapan insanlar bolca boş zaman bulabiliyordu. Zamanın geçmediğinden şikâyet edilirdi. Günümüzde ise zaman insana yetmemeye başladı. Hayat koşuşturmalarla sürüp gidiyor. Teknoloji, insanın başına yeni işler açtığı gibi, birçok işi kısa bir zamana sığdırmaya zorluyor.
Her olumsuzluktan en çok etkilenenler çocuklardır. Teknolojiden kaynaklanan olumsuzluklar da yine çocukları sıkıntıya sokuyor. Bugünkü çocuklar eski büyüklerden daha sıkıntılıdır. Şehirlerde nüfus patlaması her yeri binalarla doldurduğu için çocuklara tahsis edilen alan kalmamıştır. Aralarda zoraki yapılan parklar oyun alanı olmaktan uzaktır, olsa bile bu nüfusun ihtiyacına cevap verememektedir. Kötülüklerin özgürce kol gezdiği sokaklar, çocuklar için tehlike saçıyor. Şeytan adamlarıyla birlikte tüm köşeleri tutmuş, minarelerin yükselmesine inat, şehirler günahların işgali altına girmiştir. Şeytandan daha insafsız insanlar türemiştir.
Dağlarda bile temiz akan bir dereye hasret kaldık. Şehirlerin lağımları, kaynağından tertemiz çıkan dereleri, nehirleri kirlettiği gibi, manevi kirleri de kırsalı etkisi altına aldı küresel teknolojik yaşam yüzünden.
Akşam karanlığı çökmeye başladığında sokaktaki şer katlanıyor. Çocukların hem ruh hem beden sağlıklarını tehdit eden tüm unsurlar sokakları istila etmektedir. Bu nedenledir ki, Peygamber (ASV) asırlar öncesinden bu tehlikelere işaret ederek anne ve babaları uyarıyor: “Güneş batıp gece karanlığı, yahut gecenin bir kısmı hâsıl olduğu zaman, çocuklarınızı dışarı çıkmaktan men' ediniz!. Çünkü şeytanlar o sırada dağılırlar (faâliyete geçerler)” Buhari, Bed'u'l-Halk 11, 14.
Asr-ı Saadette bile akşam olunca çocukların sokaktan menedilmesini isteyen peygamberimizin (ASV) öğütlerinden yola çıkarak, günümüzdeki sokakların tehlike boyutlarını düşünmeliyiz.
Bir kısım ayet ve hadislerde geçen “şeytan” kavramını, yalnız “iblis”ten ibaret olarak düşünmek yanlıştır. Şer unsuru taşıyan her şeyin “şeytan” kavramıyla ifade edildiğini unutmamak gerekir. Şeytan şerrin simgesi durumundadır. Ateşte kızdırılmış demir ateş kesildiği gibi, şeytanın emri altına girenlerin şeytan kadar şer dokundurdukları bilinmelidir.
Böyle bir atmosferde şer basıncı altında çocukları nasıl yetiştireceğiz, onlara çocukluğu nasıl yaşatacağız?
Çocuklarımızın hem dünyasını hem ahiretini hedef alan tehditlerden onları korumamız emredilmiştir. Tahrim Suresinin 6. Ayetinde bu emir şöyle dile getirilmiştir: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”
Sokaklar şehirlerin vitrinleridir. Sokakta olan bitenler evlerin sızdırdıklarıdır. Büyüklerimiz “Küp içindekini sızdırır” demişler. Bir memleketin sokakları kötülüklerle anılıyorsa, o memleketin evlerinde de sorun var demektir. Evlerdeki krizler önlenirse, sokaklar da temiz olur.
Çocukları sokaktan alıkoymak öncelikle babanın sorumluluğundadır. Bu konuda anne de çaba sarf etmeli ancak, belli bir yaştan sonra çocuklar, şefkatine sığınarak anneyi dikkate almamaktadırlar.
Baba, akşam yemeğini yedikten sonra hemen evden çıkıp bir yerlere gidiyorsa, çocuklar da sokağa çıkacaktır. Evet, gün boyu çalışıp yorulmuş bir babanın dinlenme hakkı vardır ama çocuklarını da ihmal etmemek durumundadır. Gecenin önemli bir kısmını kahvehanede geçirmek yerine, çocuklarıyla geçirmesi, onlarla sohbet etmesi daha makul ve daha dinlendiricidir. Çocukların, yolunu gözledikleri babalarına kavuşma sevincini yaşatmalıdır, ilgi ve sorularına muhatap olmalı, sevdirici tarzda cevaplandırmalıdır. Çocuk bir kedi yavrusu değil ki, karnını doyurup başını okşayınca mutlu olsun. Çocukların akıl ve kalp yönünden tatmin edilmesi gereken merak, heyecan, sevgi gibi nice duyguları vardır. Babanın akşamları çocuklarıyla ilgilenmesi, onlarla sohbeti, baba kadar anneye bağlılık duygularını da güçlendirecektir. Çocuğun aklı olgunlaşmadığı için, olgun bir aklın korumasına girmelidir. Babanın sevgi ve otoritesinden mahrum kalan, başıboş bırakılan çocuklar, insi ve cinni şeytanların ablukasından kurtulamazlar. Bu itibarla babanın sorumluluğu büyüktür.
Araştırmalar, aile ortamında yetişen çocukların yatılı okullarda yetişen çocuklara oranla, baba ve annelerine daha çok bağlı olduklarını ortaya koymuştur. Yatılı okullarda veya yurtlarda aileden uzak ortamlarda yetişen çocukların genelinde aile bağları zayıflar ve bu zayıflık ömür boyu sürer. Anne ve baba ileriki yaşlarında muhtaç duruma düştükleri zaman çocukların güçlü bağlılıkları daha çok önem kazanır. Demek ki babanın çocuklarıyla ilgilenmesi, görevi olmakla birlikte kendi geleceğinin selameti için de bir yatırım olmaktadır.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum